Sabah gazetesinin başyazarı Mehmet Barlas, bugünkü köşe yazısında Fethullah Gülen Cemaati'nin çizgisinde yayın yapmakla suçladığı BBC’yi ‘Cemaatçi’, BBC muhabiri Mark Lowen’ı da ‘Fethullahçı’ olmakla suçladı.
BBC International ‘Erdoğan’ın Yeni Türkiye’si tecride sürükleniyor‘ başlığıyla ve Mark Lowen imzasıyla yayımladığı bir makalede CumhurbaşkanıTayyip Erdoğan’ın ‘Yeni Türkiye’ sloganına atıfla ”Türkçe’de,’Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur‘ diye eski bir deyiş vardır. Ülke Erdoğan liderliğinde tecride sürüklenirken, bu deyiş rahatsız edici biçimde gerçek olmaya başlıyor” yorumda bulunmuştu.
Barlas bu makaleye “İngilizlerin ve özellikle BBC’nin Fethullahçı olmaları akıl alır iş değil… BBC’nin Türkiye’ye ilişkin haberlerini izlemek yerine Samanyolu’na bakın, Zaman’ı okuyun aynı bakış açısına ulaşırsınız” sözleriyle tepki gösterdi.
Mehmet Barlas’ın Sabah gazetesinde ‘BBC de Samanyolu’na girdi’ başlığıyla yayımlanan (21 Kasım 2014) yazısı şöyle:
Herkesin her şey olabileceğini sevgili Engin Ardıç dün ne güzel anlatmıştı...
- Benim bir profesör arkadaşım var, gençliğinde Troçkist takılırdı, olgunlaşınca "ultraslan" gibi ultra-liberal oldu, orta yaşlılığında Fethullahçılıkta karar kıldı. Bakalım iyice ihtiyarlayınca kiliseye gidip vaftiz de olur mu?
Engin'in profesör arkadaşının Troçkistlikten Fethullahçılığa uzanan değişimini kabul etmek mümkün... Ne de olsa bu coğrafyanın insanı. Ama İngilizlerin ve özellikle BBC'nin Fethullahçı olmaları akıl alır iş değil...
BBC'nin Türkiye'ye ilişkin haberlerini izlemek yerine Samanyolu'na bakın, Zaman'ı okuyun aynı bakış açısına ulaşırsınız.
Geçenlerde Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı, bu binaya yapılan harcamaları irdeleyerek haberleştirmişlerdi. Aynı günün akşamında BBC'nin kanallarından birinde de Kraliçe'nin "Pırlanta Jübile"si dolayısıyla hazırlanan dizi programların üçüncüsü yayınlanıyordu. Kraliçe'nin sarayları, malikâneleri, şatoları, taktığı taçlar, kraliyet ailesi fertlerinin düğünleri, Kraliçe'nin yatı falan gösterilirken, İngiliz halkının Kraliçe'ye bağlılığı ve bütün bu görkem arasında 2'nci Elizabeth'in 60 yıllık kraliçeliğinde değişim içinde devamlılığı nasıl simgelediği anlatılıyordu.
Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na ilişkin haberi hazırlayanlar, bu binada şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çocuklarının ve torunlarının kalmayacağını tabii ki düşünmemişlerdi... Hatta CHP-MHP ortak adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu seçimi kazansaydı, onun da bu binada çalışacağı ve yaşayacağı ihtimali, hiç akıllarına gelmemişti. Hatırlıyorum... 1960'ların başında İngiltere'nin Stroud kasabasındaki bir fabrikada işçi olarak çalışırken, işçilerin söyledikleri aklıma geliyor. Bu emekçi arkadaşlar aylıklarını bir zarfın içinde alırlardı ve zarftaki bir fişte de, kesintiler yazılı olurdu. Tezgâh arkadaşım Peter her seferinde vergi kesintilerine bakar ve "Kraliçe'nin çocuklarının bez paralarını yine ben ödeyeceğim" derdi.
BBC'nin Fethullahçı muhabirlerinden biri de (Mark Lowen) dün "Erdoğan'ın Yeni Türkiye'si uluslararası alanda yalnızlığa (izolation) itiliyor" içerikli bir haber yapmıştı.
Bu muhabir Cameron başbakanlığındaki İngiltere ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin kopma noktasına geldiğinin ve Kıta Avrupası ülkelerinin İngiltere'yi izole etmek yönünde attıkları adımların farkında olmayabilir. Bu noktaya geliş nedeninin de göçmenler veya serbest dolaşım meselesinden kaynaklandığını düşünmeyebilir.
Ama Türkiye'nin 2 milyona yakın mülteci- göçmene kapılarını açtığı şu sırada "Yalnızlaşması" değil, "Kalabalıklaşma"sı daha önemli ve öncelikli bir haber konusu değil midir? Suriyeli, Iraklı göçmenleri yoğunlukla ağırlayan illerde yaşayanlar zaman zaman "Biraz yalnızlaşsak" demiyorlar mıdır acaba?
Türkiye bu muhabirin ve onu yönlendiren yerli kifayetsiz muhterislerin iddia ettikleri gibi yalnızlığa itilmiş olsa, Erdoğan ve Davutoğlu'nu arada bir anavatanda görürdük... Ama hiç yerlerinde durmuyorlar. Sürekli bir yabancı başkentte görüyoruz onları... Ankara da adeta uluslararası bir uğrak noktası gibi değil mi?
Neyse... Ha Samanyolu TV, ha BBC... Ha Pensilvanya, ha Londra... Neo-Kolonyalizm demek ki böyle yansıdı BBC yayıncılığına...