Vahdet yazarı Mehmet Şevki Eygi, AKP ile Gülen cemaatine barış çağrısında bulunarak, “Mü’min kardeşlerimizi seveceğiz, bütün hayırlı işlerinde onları destekleyeceğiz. Onlara düşmanlık yapmayacağız. Ümmet birliği çatısı altında ittifak, vifak, tesânüd, dayanışma içinde yaşayacağız. Böyle yapmaz, bölünür parçalanır birbirimize düşersek rüzgarımız ve gücümüz gider, rezil zelil esir ve kâfirlerin maskarası oluruz” dedi.
Mehmet Şevki Eygi’nin Vahdet’te “Ya olacağız ya öleceğiz” başlığıyla yayımlanan (18 Aralık 2014) yazısı şöyle:
İtikadımızı tashih edeceğiz, yâni inançla, imanla ilgili bilgilerimiz doğru olacak. Aksi takdirde sapıtırız.
Beş vakit namazı dosdoğru kılacağız. Aksi takdirde dinimizin direğini yıkmış olur, enkazın altında kalırız.
Zekatımızı Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde dosdoğru vereceğiz. Aksi takdirde tokat yeriz.
Karılarımızı kızlarımızı Şeriata uygun şekilde tesettüre sokacağız. Böyle yapmaz, onları şeytanî tesettüre sokarsak işimiz rast gitmez.
Ribadan uzak duracağız. Müslümanlar birbirleriyle riba muamelesi yaparlarsa belalarını bulur.
Âhir zaman alâmeti yüksek şeddadî lüks ve israflı binalar yapmayacağız, bunlara karşı olacağız. Aksi takdirde iki yakamız bir araya gelmez.
Dilimizi gıybetten, yalandan, iftiradan, dedikodudan koruyacağız. Böyle yapmazsak selamette olamayız.
Lüks, israf ve aşırı tüketime kaçmayacağız, kanaatli olacağız. İsraf edersek şeytanın kardeşi oluruz. Şeytanla kardeşlik yapanlar iflah olmaz, necat bulmaz.
Mü’min kardeşlerimizi seveceğiz, bütün hayırlı işlerinde onları destekleyeceğiz. Onlara düşmanlık yapmayacağız. Ümmet birliği çatısı altında ittifak, vifak, tesânüd, dayanışma içinde yaşayacağız. Böyle yapmaz, bölünür parçalanır birbirimize düşersek rüzgarımız ve gücümüz gider, rezil zelil esir ve kâfirlerin maskarası oluruz.
Müslümanlardan râşid, âdil, âbid, kâmil, müdebbir, firasetli, ehil, layık bir zatı İmam nasb edeceğiz ve hepimiz ona biat ve itaat edeceğiz. Boynumuzda böyle bir biat ve itaat bağı olmadığı halde ölürsek, sanki cahiliyet ölümü ile ölmüş olacağımızı iyi bileceğiz.
Kendi işlerimizi ve Ümmetin işlerini ehliyetli ve mu’temen kimselerle istişare ederek göreceğiz. İstişare etmezsek sonunda pişman olacağımızı bileceğiz.
En akıllı, en vasıflı, en idealist çocuklarımızı öncelikle subay, öğretmen, din görevlisi (hademe-i hayrat) olarak yetiştireceğiz. Böyle yapmazsak, ne oluruz biliyor musunuz? Yakın tarihimizdeki ve bugünkü kötü ve utanılacak duruma düşeriz…
Şifahî bedevilik ve câhiliyet kültüründen, yazılı medenî İslam kültürüne geçeceğiz. Aksi takdirde, bizden daha kültürlü düşmanlarımız bize galebe eder ve perişan oluruz.
Çocuklarımızı para kazanmaya, lüks bir hayat sürmeye, keyif çatmaya, hedonizme, dünya sevgisine yönlendirmeyeceğiz. Onların iyi, güçlü, vasıflı Müslümanlar, insanlar, vatandaşlar olmaları için neler yapmak gerekiyorsa hepsini yapacağız.
Tağutî küfür, şirk, nifak ahlâkını bırakıp; Kur’ana, Sünnete, Şeriata, Hikmete dayalı İslam ahlakını kabul edip hayata uygulayacağız. Ahlakımızı tashih ve ıslah etmez, yâni düzeltmez ve iyileştirmezsek bizim için kurtuluş yoktur.
Yeryüzünde Allah’ın şâhitleri, Resulullahın (Salat ve selam olsun ona) mücâhidleri olacağız. Böyle olmazsak zillet, esaret ve rezillik bizi gölge gibi takip eder.
Evet ya olacağız, ya öleceğiz.