(Milli Gazete - 29 Nisan 2012)
Vaktiyle birtakım saf ve temiz Müslümanlar, birtakım ucuz İslamcılar, Radikaller bitmez tükenmez bir Ayasofya açılsın edebiyatı yaparlardı. Ah Ayasofya vah Ayasofya diyerek ağlarlardı.
Şimdi onların hangisinin samimiyetle; yürekten, can u gönülden ağladığı, hangisinin ağlar gibi göründüğü anlaşılmıştır.
İktidarda Süleyman Demiral mi var? Bizim Ayasofyacılar hüngür hüngür ağlardı.
İktidarda Ecevit mi var? Bizimkiler hıçkıra hıçkıra ağlardı.
Artık Ayasofya ağlayıcılarının çoğunun hıçkırıkları kesildi.
Ortada sadece samimî gözyaşları dökenler var.
Bugünkü Müslümanlar ile Ayasofya açılmaz.
Yeni Ceza Kanunumuzdan zina suçunu çıkarttıran AB Ayasofya'yı bize açtırmaz. Buna asla izin vermez.
İslam da hak din, Hıristiyanlık da hak, her iki dinin bağlıları da ehl-i necat ve ehl-i Cennet zihniyetinin yüreğinde Ayasofya acısı ne gezer.
Onların cevap veremeyeceği bir soru var ama:
Cennetmekân Firdevs-âşiyan Fatih Sultan Mehmed Han efendimizin Ayasofya camii vakfiyesindeki lanet şartı ne olacak?
Türkiye devlet, ülke ve halk olarak bu kadar ağır bir lâneti kaldırabilir mi?
Acaba ülkemizdeki bunca uğursuzluğun sebeplerinden biri de bu lânet olmasın?
Siz lanetin İslam dinine göre ne kadar ağır olduğunu biliyor musunuz?
Lanet yıkar, çökertir, kara uğursuzluk bulutlarını bir araya getirir.
Ayasofya'nın müze yapılması uygarlıkmış...
Uygarlıksa İspanya krallığı Gırnata'da katedrale çevrilen Ulu Camii niçin müze yapmıyor?
Ayasofya derken bugünün Müslümanlarına da bir çift sözüm olacak: Biz bugünkü ilmimiz, irfanımız, kültürümüz ile Ayasofya'yı açamayız, açtıramayız. Açılsa bile o ulu mâbedi şanına layık şekilde namaz, vaaz, ilim derslerinde kullanamayız.
Ayasofya'nın mihrabına geçecek imamın en az altı lisan bilmesi gerekir.
Zengin ve edebî Türkçe/Osmanlıca.
Kitap yazacak derecede mükemmel Arapça.
Farsça.
İngilizce.
Latince ve Grekçe.
İki diploması olması gerekir: Biri güçlü bir İslam üniversitesinden, Ezher gibi... Diğeri Heidelberg Üniversitesi felsefe bölümü diploması.
Şeriat tarafı yanında tarikat/tasavvuf boyutu da olması gerekir.
Resûlullah (Salat ve selam olsun ona) Efendimize iki silsileyle bağlı olması gerekir:
Şeriat icazeti silsilesi... Tarikat icazeti silsilesi...
Biz bugünkü kafamızla elbette Ayasofya'yı ne açabiliriz, ne de açtırabiliriz.
Geçen pazar sabah namazını Sultanahmet Camii'nde kıldım. Bir saf cemaat bile yoktu.
Farzdan önce imam efendi birkaç sahife Kur'an okudu. Sesi ve üslubu çok güzeldi ama hoparlörlerin yüksek madenî sesi berbattı.
Camie girerken ve çıkarken, sol yandaki kapı perdesinin ardına sokuşturulmuş saplı süpürge ve küreği gördüm, üzüldüm...
Cami bahçesinde İngilizce WC WC WC Men Women helâ WC WC WC reklamları...
Yaz aylarında Sultahmed Camii çıplak turist kadınlarla doluyor. Mini etekliler, memelerinin yarısı görünenlar, cami merdivenlerine oturunca avret-i galizaları görünenler...
Ayasofyayı cami yapsalar ne olacak?
Bahçesine bir sürü hela yapılacak... Men Women WC WC WC... One Turkish lira...
O ulu mâbed'in duvarlarına darbeli matkaplarla hoyratça delikler delinecek, korkunç mu korkunç, iğrenç mi iğrenç hoparlörler asılacak... 130 desibel 130 desibel...
Bilhassa Cuma namazlarından sonra bir bacağı kırık bir sandalye konulacak, makbuzsuz para toplanacak.
Müslümanlar birkaç ay merak edip gelecekler... Sonra, sabah namazlarında bir saf bile cemaat olmayacak... Tıpkı şimdi Sultanahmed Camiinde olduğu gibi.
Asıl mesele Ayasofya'nın açılması değil, bizim bedevî Müslüman statüsünden medenî Müslüman statüsüne yükselebilmemizdir.