Hürriyet yazarı Uğur Gürses, Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in yeni görev dağılımıyla etkisiz kılındığını savundu. "Kabinenin baş ekonomi kurmayı olarak geçmişte çokça reformların önemini dile getiren Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ise artık ‘konvoyu’ geriden izliyor. Ne reformlar konusunda rol üstleniyor, ne de ‘umut bağlandığı’ gibi yapılan yanlışlara dur diyebiliyor" diyen Gürses, "Şimşek, siyasette değil de ‘teknik elbisesi’ ile Londra’da yatırım şirketinde üst düzey bir pozisyonda olsaydı onay vermeyeceği özgeçmiş ve liyakate sahip bürokrat atamalarına Ankara’da imza attı." ifadesini kullandı.
Uğur Gürses'in, "'Turkuaz halı' masalı" başlığıyla yayımlanan (29 Haziran 2016) yazısı şöyle:
21 Haziran, son Davutoğlu hükümetinin kamuoyuna taahhüt ettiği 6 aylık reform ajandasında söz verdiği sürenin dolduğu tarihti.
Ciddiye alınması istenen programlar için, siyasetçiler hesap verirler. Ben de merakla reform ajandası ile ilgili adrese baktım. Kalkınma Bakanlığı’nın web sitesinde gördüğüm şuydu; Bakan Lütfi Elvan’ın ‘iftardan iftara koştuğu’ haberleri idi. Belli ki, ‘hükümet gitti, reform hikayesi de ambalajı da bitti’ mesajıydı bu. Reformlar.gov.tr adlı hükümet sitesine bakınca, haklı olarak ‘başarılan’ öne çıkarılmış; reformlar değil vaatlerin yerine getirildiği anons ediliyor. 7 ay önce ilan edilen ve 21 Haziran’da süresi dolan “6 aylık gerçekleştirilecek reformlar” başlığı altında gösterilen yaklaşık 80 kalem maddenin büyük bir bölümü gerçekleşmedi. Meclis’e sunulan ‘torba’ hükümet tasarısında, bölük pörçük de olsa bir bölümü yer alıyor. Asıl ‘reform gibi reform’ denilebilecek önemli bir başlık olan ‘siyasi etik yasası’ ve siyasetin finansmanında şeffaflık için gereken adımlar ‘3 aylık reformlar’ içinde yapılmamışlar arasında duruyor öylece. İşin tuhaf tarafı, hükümetin geride kalan zaman içinde Meclis’e sevk ettiği kimi yasa tasarısının ‘yapılmışlar’ arasında sayılmasıdır. Oysa Meclis’te alt komisyona sevk edilip ‘öldürülenleri’ var. Aradan neredeyse 10 gün geçti; hükümetten herhangi bir ‘reform envanteri’ hesabı veren yok. Daha fazlası, geçmişte reform hanesine yazılan kilometre taşlarından geriye gidiyoruz. Örnek mi? 2012’de ‘ekonomik suça ekonomik ceza olur’ diyerek kaldırılan karşılıksız çeke hapis cezası geri getiriliyor. 2012’de hapis cezası kaldırılırken dönemin ekonomiden sorumlu bakanı Ali Babacan “Çeklerle ilgili düzenleme dünya uygulamalarına paralel hale gelme mecburiyetinden kaynaklandı. Bu ortaçağdan kalan bir ceza metodu” diyordu. Çek bir ödeme aracı. Bir kredilendirme, taksitlendirme aracı değil. Ama Türkiye’de uzun yıllardır fiilen bu amaçla kullanıldı. Karşılıksız çeke hapis cezasıyla, ticari bir işte karşı taraf riskine devleti ortak eden ‘payanda’ işlevi sağlandı. Özeti, basiretsiz bir tüccar, kimin riskini üstleneceğini ölçemiyor ya da ölçüyor olsa da buna yasa ile kamusal bir caydırıcılık desteği sağlanıyor; ‘önüne gelenden çek alabilirsin, ödenmezse sonunda hapis cezası var’. Peki, böyle bir yasal ‘payanda’ ile basiretli tüccarla basiretsiz tüccar arasında haksız bir rekabet yaratılmıyor mu? Bir taraftan ‘katma değerli üretim’, ‘küresel rekabette ilerleme’ edebiyatı yapılacak, diğer taraftan ‘ticari ortaçağa’ geri dönülecek. Başka bir örnek, ‘varlık barışı’ adı altında düzenleme ile kara para, yolsuzluk ve haksız kazançların önüne ‘turkuaz halı’ seriliyor. Sistem içinde hukuka ve cari kurallara uygun faaliyet gösteren birey ve şirketler, ‘etrafından dolaşmadıkları’ için cezalandırılıyor olacak. ‘Varlık barışı’ adı altında uygunsuz kazançları ‘aklama’ düzenlemesi, beklendiği gibi ülkeye döviz girişi sağlamaz; tersine uluslararası platformlarda ‘etiketli’ duruma düşürür. Bu maddenin tasarıya konulmasının ‘adresli bir nedeni’ yoksa büyük bir hata. Sahi, hukukun üstünlüğü yerle bir iken, Yargıtay ve Danıştay düzenlemeleri ile ‘yürütmenin yargısını’ oluşturma, şirketlere el koyma, ‘müsadere’ yasası çıkarma peşinde koşarken, yurtdışından ‘kuzu kuzu’ para getirileceğini mi sanıyor Ankara? Kabinenin baş ekonomi kurmayı olarak geçmişte çokça reformların önemini dile getiren Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ise artık ‘konvoyu’ geriden izliyor. Ne reformlar konusunda rol üstleniyor, ne de ‘umut bağlandığı’ gibi yapılan yanlışlara dur diyebiliyor. Piyasaların özel olarak ‘kişisel bir çapa’ olarak gördüğü Şimşek, yeni görev dağılımı ile etkisiz kılınmıştı. Devamında, bunun sonuçları da ortaya çıkmaya başladı. Bakan Şimşek’in Borsa, Merkez Bankası’ndan sonra, Hazine’ye yapılan üst düzey atamalarda da inisiyatif alamadığını belli etti; ‘seyirci’ kaldı. Şimşek, siyasette değil de ‘teknik elbisesi’ ile Londra’da yatırım şirketinde üst düzey bir pozisyonda olsaydı onay vermeyeceği özgeçmiş ve liyakate sahip bürokrat atamalarına Ankara’da imza attı. Kurumlar ve kurallar çöküp, işlevsizleştirilirken ‘yatırımcılara turkuaz halı’ bir ‘Ankara masalı’ olarak kalacaktır.