T24 - Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Yılmaz, Başbakan Erdoğan'ın Dersim'de 1937 yılında yaşanan olaylarla ilgili olarak yaptığı açıklama için"devletin organlarının kararıyla yapılan bir işten CHP sorumlu tutuluyor!" dedi. Mehmet Yılmaz'ın Hürriyet'te "Böyle muhalefete böyle iktidar" başlığıyla yayımlanan (24 Kasım 2011) yazısı şöyle:Böyle muhalefete böyle iktidarBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir gün yolda yürürken Alaattin’in Lambası’nı bulmuş olsaydı içinden çıkan cinden kendisine CHP gibi bir muhalefet partisi yaratmasını isterdi.Önce bir CHP milletvekili bir demeç verdi ve zaten herkesin bildiği şeyleri tekrarladı: Dersim’de neler olduğunu Atatürk de biliyordu! O tarihte devletin başında olan birisinin sanki bu olayı bilmediğini iddia eden varmış gibi!Sadece Atatürk değil, o tarihte devletin en üst kademelerinde bulunan herkes bu olayı biliyor olmalıydı zaten. İsmet İnönü de, Celal Bayar da, Mareşal Fevzi Çakmak da!Ardından bir grup CHP milletvekili bunu Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu sıkıştırmak için kullanmak üzere basın toplantısı yaptı.Top böylece Başbakan’ın ayağına geçti ve oynadıkça oynuyor!Ve muhalefet de işi gücü bırakmış ona cevap yetiştirmeye çalışıyor.Muhalefetin dikkat çekmesi gereken bu kadar mesele varken, Van’da hâlâ çocuklar açlık ve soğuktan ölürlerken Dersim konuşuluyor.Başbakan en iyi bildiği şeyi yapıyor, gündemi istediği gibi değiştiriyor. Böyle bir muhalefeti hangi Başbakan istemez ki?Bir not da Başbakan için: Erdoğan, “Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum” dedi.Evet, devlet bir hata yaptıysa özür diler ve dilemelidir. Ama bu meydanda ya da Meclis’te nutuk atarak olmaz. Bunu resmileştirmek gerekir. Mesela Japonların, Kore halkından özür dilemeleri örneğindeki gibi!Tabii Başbakan’ın 80 yıl öncesinde kalmış bir olay için bugünkü CHP’yi suçlaması da ayrı bir mesele. İlginç bir durum bu: PKK ile görüşürken “Ben yapmadım, devlet görüştü” oluyor, devletin organlarının kararıyla yapılan bir işten CHP sorumlu tutuluyor!Parası olmayan gidip askerliğini yapsın!Başbakan bu yılın mart ayında Rusya dönüşü CHP’nin bedelli askerlik projesi ile ilgili olarak şöyle konuşmuştu:“Bedelli askerlik gelecek mi gelmeyecek mi, bedelli askerlik olur mu olmaz mı, bu ne getirir ne götürür? Şu anda halkımızın bu noktadaki tavrı nedir, ne değildir? Bu ülkede parası olan var, olmayan var. Şimdi siz kalkıp da parası olana bedelli askerlik, ‘Buyur kullan’ diyeceksin, parası olmayan, ‘O da gitsin askerliğini yapsın’ diyeceksin. Bunu adalet terazisine oturtmak zorundasınız. Bu eğer o kadar rahat bir şey olsaydı, benim vatandaşımın, halkımın belli bir kesimini mağdur etmeyeceğini biz bilseydik, buna inansaydık, biz bunu çoktan hallederdik.”www.t24.com.tr internet sitesi dün Başbakan’ın şu sözlerini de hatırlattı:“Ben şahsen böyle bir sorumluluğun altına Tayyip Erdoğan olarak giremem. Çünkü parası olan var, parası olmayan var. Parası olan bastıracak parayı askerlikten kurtulacak, parası olmayan gidecek askerlik yapacak. Kimlerle görüştüysem ben, kenar köşedeki izbe yerlerdeki vatandaşım onlar bu işe hiç sıcak bakmıyor. Biz yola çıkarken kimsesizlerin kimi olarak çıktık. Sessiz yığınların sesi olarak çıktık. O zaman sormamız lazım, ona göre de adımımızı atmamız lazım.”Ve Salı günü son sözünü söyledi: 30 yaşından gün almış olanlar eğer 30 bin lirayı ödeyecek olanakları varsa askerlik yapmayacaklar!“Parası olmayanlar” ya da 30 yaşından gün almamış olanlar ise doğru askere!Başbakan acaba daha önce söylediği sözleri hiç hatırlamıyor mu derseniz, halkımızın hafızasının zayıflığına güveniyor diye yanıtlarım.“Kimsesizlerin kimi” olarak yola çıktığını söylüyor ama bedelli askerlik uygulamasını getirirken fakirlerin ne yapacağı aklının köşesinden bile geçmiyor.Bankaların kredi uygulamaları ile ilgili bilgi sahibi bir arkadaşıma sordum, böyle bir parayı kredi olarak çekip askerliğinin bedelini ödemek isteyenlerin 3 bin lira civarında düzenli gelirlerinin olması gerekiyormuş. Kredi taksitini öderken, diğer harcamaları için belli bir paraya ihtiyaç duyacaklarını da unutmayalım.Hani ne oldu, “kenar köşedeki izbe yerlerde görüşü alınan vatandaşların fikirleri”?Meclis’in saygınlığından söz edeceksekTBMM Başkanı Cemil Çiçek, AKP’li Meclis Başkanvekili Mehmet Sağlam’ın genel kurulda CHP’lilere küfretmesi olayını değerlendirirken Meclis’in saygınlığına herkesin özen göstermesinden söz etti.Daha önce de AKP’li İdare Amiri’nin, CHP milletvekilini itekleyerek kürsüden uzaklaştırdığı olaydan sonra benzeri şeyler söylemişti.Ortaya çıkıyor ki AKP’li milletvekillerine bu konuda özel bir seminer verdirmesi gerekli.Ama Meclis’in saygınlığı dediğimiz şey de esasen sadece böyle terbiye kurallarına uymak ile ilgili değildir. Milletvekilleri elbette terbiyeli ve medeni davranmalıdırlar ama yetmez.Meclis, görevlerini hakkıyla yerine getirdiği zaman saygın bir Meclis olur.Milletvekilleri parti liderinin bir işaretiyle parmak kaldırıp parmak indirirlerse bu sorunlu bir Meclisimiz var demektir.TBMM’nin tek görevi yasa çıkarmak da değildir, yürütmeyi denetlemek de işidir ama bu görevini çok uzun yıllardır yerine getirmiyor.Milletvekillerinin hiçbir hukuki sonuç doğurmayan soru önergeleri bile yanıtlanmıyor, soruları ısrarla yanıtlamayan bakanlara bir şey yapılamıyor.Saygın bir Meclis arıyorsak milletvekillerinin terbiyeli davranmalarının yanı sıra görevlerini de tam olarak yapmalarını beklemeliyiz.