MEKTUPLARDAKİ ÖZLEM VE HASRET ALBÜM OLDU ANKARA (A.A)

-MEKTUPLARDAKİ ÖZLEM VE HASRET ALBÜM OLDU ANKARA (A.A) - 02.01.2011 - Yaklaşık 2 asırdır insanların özlemlerini mektupla taşıyan PTT Genel Müdürlüğü, kuruluşunun 170. yılı anısına Türk Halk Müziğinin ustalarını bir araya getirerek ''Mektup Türküleri'' adlı bir albüm hazırlattı.  Albümün yönetmeni, yorumcu Bülent Özkan, yaptığı açıklamada, daha önce bu kadar önemli isimlerin bir araya geldiği bir kültürel projenin gerçekleştirilmediğini söyledi. 14 eserin yer aldığı albüme Musa Eroğlu, Sabahat Akkiraz, Aysun Gültekin, Orhan Hakalmaz, Cengiz Özkan gibi çok değerli sanatçıların destek verdiğini, kendisinin de 5 eseri yorumladığını anlatan Özkan, Gamze Tüzen, Nurşah Acun, Selda Gündoğan, Selma Algül gibi kendini ispat etmiş çok değerli TRT sanatçılarının da albümde görev aldığını söyledi.  Özkan, ticari hiçbir beklentisi olmayan bu albümün çok beğenildiğini ve yılbaşından sonra 5 bin tane daha basılacağını ifade etti.  Musa Eroğlu'nun kendi albümüne koymayı planladığı söz ve müziği ona ait ''Postacı'' adlı yepyeni eserini bu albümde okuduğunu belirten Özkan, projenin önemini de şöyle aktardı: ''Türkülerimizin birinin sözlerinde de belirtildiği gibi 'Mektup yazdım acele/ Al eline hecele/ Mektup benim vekilim/ Al koynuna gecele...' diyerek mektubu vekil tutmuşuz. Bu, olması gereken çok geç kalınmış bir projeydi. Sağolsun PTT Genel Müdürü Osman Tural bu duruma el attı. Çok önemli bir kültür hizmeti aslında bu. 170 yıldır onlar da bu insanların hasretini, özlemini taşıyorlar mektuplarında aslında. Böyle bir projeyi de onlardan başka kimse yapamazdı. Albüm çalışması yaklaşık 9 ay sürdü. Müzisyenlerin daha çok İstanbul'da olması sıkıntı yarattı. Örneğin Erkan Oğur'un da bu albümde bir eser okuyacak olmasına karşın günleri denkleştiremedikleri için bu mümkün olmadı.''   Albüm yönetmeni Özkan, Cengiz Özkan'ın da türküsünü İstanbul'da okuduğunu, daha sonra kaydın Ankara'da yeniden canlandırıldığını söyledi. Müzik yapmanın zorluklarından da bahseden Özkan, bu işte daha çok gece çalışıldığını ancak evli insanlar için bunun çok uygun olmadığını vurguladı. İstanbul'da her eğlencenin seyircisinin ayrı ayrı yerlerde ve ayrı ayrı kalitede olduğunun altını çizen Özkan, ''Benim yapmak istediğim müzik eğlenceye dayalı bir müzik değil. Dolayısıyla da bunları yapamıyorsunuz. Yeni bir şey üretilmiyor. Belli bir süre sonunda o sektöre ya ayak uyduracaksınız ya da bırakıp gideceksiniz. Bir taraftan para var, bir taraftan da geçim sıkıntısı'' ifadelerini kullandı. Müziğe 10 yaşında çocuk korosunda başladığını o zamandan bu yana da müzik eğitimine devam ettiğini belirten 30 yaşındaki sanatçı Özkan, müziğin uzayıp giden ve bitecek gibi de görünmeyen bir yol olduğunu söyledi. Özkan, ''Tabi ki 40-50 yılını müziğe adamış ustaların yanında biz daha staj görüyoruz'' dedi. -YARIŞMALAR FAST FOOD HAMBURGERİ YEMEK GİBİ- Bülent Özkan, televizyon kanallarında düzenlenen yarışmalara vurgu yaparak, ''Yarışmalarda derecelere giren, birinci olan arkadaşlara bakın, şimdi yoklar. Bana çok söylediler 'Şu yarışmaya katıl' diye ama o bana çok doğru gelmedi. Çünkü bence bu, fast food tüketimin bir nevi hamburgerini yemek gibi. Yiyeceksiniz bitecek. Dolayısıyla da çok inanmadım ben ona ama devamlı çalıştım. Kazandım ama kazanırken de çok zorlandım'' diye konuştu.  Müzik sayesinde etrafındaki insanlardan daha erken büyüdüğünü ifade eden Özkan, ''Çok halisane duygularımla söylüyorum. Benim yaşımda bu mesleği yapan kaç kişi biliyor Fuzuli'yi... Müzik, beni ve benim gibi bu yola talip olmuşları daha çabuk büyüttü. Neye talip olduğunu iyi bilmek lazım'' şeklinde konuştu. -''USTALARA SAYGI ALBÜMÜ YAPACAĞIM''- Halk ezgilerinde çok arada kalmış, henüz halkla tanıştırılmamış, yapılması gereken ciddi faaliyetler olduğunu düşünen yorumcu Özkan, bu nedenle gelecekte yapmak istediği ''kısa filmlere müzik yapma, beste çalışmaları'' gibi projeleri olduğunu ancak kendisi için en önemli projenin ''ustalara saygı albümü'' olduğunu söyledi. Özkan şöyle devam etti: ''Bundan sonraki süreçte hiçbir maddi kaygı gütmeden, ustalarıma saygı için bir albüm yapmak istiyorum. Hocalarıma -özellikle Mustafa Ağın'a- bir borcum olduğunu düşünüyorum. Kimsenin okumadığı, okumaya cesaret edemediği -ticari kaygıları yüksek olan insanlar, o eserleri tercih etmiyorlar- bir albüm çalışması. Single da olabilir. En azından hocalarıma bir vefa borcumu ödemiş olabilirim. Hiçbir beklentim yok. Bundan 20 yıl sonra ben bu dünyadan göçüp gittiğimde o eserlerle anılsam en azından benim oğlum 'babam büyük bir iş yapmış' der.'' Çaldıkça müziğin karşısında ne kadar aciz olduğunu gördüğünü söyleyen Bülent Özkan, ''Bağlama çalıyorum, cümbüş çalıyorum. Yıllardır müziğin içindeyim ama çaldıkça her gün yeni bir şeyler çıkıyor. Çok meşakkatli bir iş bu. Bu işin talibi olmak bu işe inanmak ve bunun arkasından gitmek çok zor. Başta hobi olarak başlayan iş sonra meslek oluyor. Kolay bir şey değil bu. İnsan çok şeyden vazgeçiyor'' dedi.