Melih Altınok: "Bu mahalle bizim ulen" diyenler, hırçınlıklarını "Erdoğan için" diye izah ediyor; koca bir yalan!

Melih Altınok: "Bu mahalle bizim ulen" diyenler, hırçınlıklarını "Erdoğan için" diye izah ediyor; koca bir yalan!

Sabah yazarı Melih Altınok, aylardır medyada bir 'mahalle' tartışması yaşandığını belirterek "'Bu mahalle bizim ulen' diye naralar atanların hedefe koydukları gazeteciler, Erdoğan muhaliflerinden ziyade, 'aşırı Erdoğancı' dedikleri, Erdoğan taraftarlarının yoğun olarak takip ettiği isimlerdir" görüşünü dile getirdi. Altınok, "Yani hallerini, hırçınlıklarını, "dava için, Erdoğan'ın siyasi perspektifi için" diye izahetmeleri koca bir yalan" diye yazdı.

Melih Altınok'un "İşte bunların hepsi mahalle!" başlığıyla yayımlanan (23 Şubat 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Aylardır medyada bir "mahalle" tartışması var, şahit oluyorsunuzdur. "Sen o mahalledensin..." "Bu şu mahalleden..." "Onun bu mahallede ne işi var..." Peki, neresi bu sözünü ettikleri ütopik mahalle? Ve tabii ki bunlar kim? Çözeniniz var mı? Benim aklımda deli sorular var. Örneğin, önce "medya mahallesini" kastediyorlar sanıyorsunuz. Ama bu bahsi açanların daha ziyade bürokrasiden, siyasetten, partiden, teşkilattan gelmiş tipler olduğunugörüyorsun. Bildiğin medya atanmışları yani. Rahmetli Çetin Altan "hazineden geçinmeli" derdi bu türe. Genç yaşta emekli oldukları danışmanlıktan, müdürlüktün ya da vekillikten aldıkları maaşları, gazete telifinden önce hesaplarına düşenler yani. E gazeteciden başka her şeye benzeyenlerin, işi gazetecilik olduğu için siyasi yelpazenin çeşitli gazetelerinde çalışmış gazetecileri mahallenin muhtarı pozlarıyla medyadan aforozetmeye kalkmaları saçma olur değil mi? Diplomasi muhabirlerimizin çok sevdiği o kalıpla söylersek, "Günün sonunda, sen kimsin hacı abi" derler adama. "Burası parti çay ocağı, devlet dairesi kantini, dernek, vakıf balkonu değil, basın." O zaman kasıtları başka olmalı. Ettikleri büyük politik laflara, "dava" falan diye söylenmelerine bakılırsa "siyasi birmahalleden" de bahsediyor olabilirler. Okurun bu aforozcu tiplerin varlığından, Erdoğan sayesinde haberdar olduğunudüşünürsek sıkı birer Erdoğan taraftarı olmaları gerektiği de ortada. YouTube'daki videosu yüzbinlerce tık alan sokaktaki o bilge kardeşimiz gibi söylersek: "Amma velakin öyle değildir." Zira "bu mahalle bizim ulen" diye naralar atanların hedefe koydukları gazeteciler, Erdoğan muhaliflerinden ziyade, "aşırı Erdoğancı" dedikleri, Erdoğan taraftarlarının yoğun olarak takip ettiği isimlerdir. Yani hallerini, hırçınlıklarını, "dava için, Erdoğan'ın siyasi perspektifi için" diye izahetmeleri koca bir yalan. Dedikleri gibi olsa, Erdoğan'ın evet diyeceğini tahmin edebileceğimiz referandumun"gizli, sinsi, ürkek, Hürriyet tipi hayırcıları kimlerdir" sorusunu duyunca okurun aklına onların isimleri gelmezdi değil mi? Bu arada merak edenlere, benim mahallem Beşiktaş ilçesinde.

Ne olmuştu?

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, gazeteci Cemil Barlas ve Türkiye yazarı Fuat Uğur'un adını anmadan "Kendisini kelepçeyle meclis kürsüsüne bağlayan CHP'li kadın milletvekili üzerinden hiç anlamadığımız, hiçbir zaman da anlayamayacağımız  şekilde 'seks içerikli, derili merili' espriler yapmayı 'uygun' bulan adamla aynı kafada, aynı safta, aynı mahallede sanılmaktan çok bunaldık be reis" demişti. Yeni Şafak yazarı ve AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal da İsmail Kılıçarslan'ın söz konusu yazısını sosyal medya hesabında paylaşarak Barlas ve Uğur'u hamam böceğine benzetmişti. Ünal, daha sonra kaleme aldığı yazısında AKP reklam kampanyalarının mimarı  Erol Olçok'un "mahalleye dadanan haşerat tarafından 'ihanet'le itham edildiğini" öne sürmüştü.

Türkiye yazarı Fuat Uğur ise,  İsmail Kılıçarslan'a yönelik olarak  "15 Temmuz gecesi saat 23.00’te bile neden 'Aman sükûnette fayda var' diyebildiklerini de. Aynı kişinin ve benzerlerinin 17 Aralık’tan sonra da Fetullah Gülen amcasına toz kondurmamasını unutmuştuk ama artık acı biçimde hatırlıyoruz" demiş, Yeni Şafak gazetesini "Erdoğan karşıtlığına yakıt taşımak"la suçlamıştı. Uğur, Aydın Ünal için ise, "Her neyse, sonuçta bu şeffaflık iyidir. Evvelden ne müttefik belliydi, ne de sığınakların yeri" ifadesini kullanmıştı.

Star yazarı Ahmet Taşgetiren, Fuat Uğur'un söz konusu yazısına tepki göstermişti. Taşgetiren, "Fuat Uğur Yeni Şafak’ı, yıllardır Cumhurbaşkanı’nın konuşma metinlerini yazan Aydın Ünal’ı yargılıyor. Pes artık" ifadesini kullanmıştı. Taşgetiren, 'bunca zaman nerelerde dolaştıkları bilinmeyen ve bugün hasbelkader AKP'nin orasına burasına sıvanmaya çalışan insanların, buldukları her platformda kendisini hedef aldığını' savunarak "Bazıları, benim de zaman zaman rica - minnet davet edildiğim TV ekranlarından Ethem Sancak'a seslenip 'Niye hala Star'da yazdırıyorsun ki' diye soruyor. Sosyal medya diye bir çamur deryası var zaten, oranın trolleri dolu dizgin" diye yazmıştı.

Yeni Şafak yazarı ve eski Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk ise tartışmaya "Bütün birikimimizi heder ediyorlar. Bir sel gelip, sanki tırnaklarımızla biriktirdiğimiz tüm değerleri silip süpürdü. Bütün birikimimiz, bütün çabamız, bir 'kuş' kadar beyni olmayan, yeni yetme yayın yönetmenleri, köşe yazarları, tv yorumcuları tarafından heder ediliyor gözümüzün önünde" sözleriyle katılmıştı. Öztürk, Ahmet Taşgetiren'e yönelik 'mahallede gösterilen tepkilerle' ilgili olarak ise "Bu medyaya doluşmuş lejyonerlerin, önüne gelen herkesi suçlayan, hakaret eden yazılarına, Ahmet Taşgetiren gibi bu camianın en vicdanlı isimleri de hedef oluyor artık" demişti.

Karar yazarı Etyen Mahçupyan da "siyasetçilere yaltaklandığını zannederek iktidar devşirmek isteyen ve bunu 'Erdoğan düşmanları' üreterek yapabileceğini gören, oportinizmle ulusalcılık karması bir güruhun mevcut olduğunu" savunarak "Bu pespaye ‘kadro’ bütün bu işleri AK Parti ve Erdoğan sevdasıyla yapıyor gözüküyor ve kendilerine biçmekte mahzur görmedikleri ahlaki çukura partiyi ve liderini de çekiyorlar" görüşünü dile getirmişti. Mahçupyan, "Ama sorumluluk ne ahlaksızların ne de teröristlerin. Sorumluluk bizim" diye yazmıştı.