Melisa Sözen: Altın Palmiye hepimize çok iyi geldi

Melisa Sözen: Altın Palmiye hepimize çok iyi geldi

67. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan Nuri Bilge Ceylan filmi ‘Kış Uykusu’nun oyuncularından Melisa Sözen, jürinin aynı filme birden fazla ödül vermeme kuralından dolayı En İyi Kadın oyuncu ödülü alamadığını basından öğrendiğini belirterek, “Bunu duymak insana mutluluk ve gurur veriyor tabii... Ama biz oradan alabileceğimiz en büyük ödülle döndük. Palme d’Or (Altın Palmiye) vermeleri zaten filmi bütünüyle takdir ettiklerini gösteriyor. Bundan daha sevindirici bir ödül olabileceğini düşünmüyorum. Şu zamanda hepimize çok, çok iyi geldi bu ödül. Hepimizin yüzünü güldürdü” dedi.

Melisa Sözen’in Milliyet’ten Güliz Arslan’ın sorularını yanıtladığı söyleşi şöyle:

Nuri Bilge Ceylan filmlerini sever miydiniz o filmlerden birinin bir parçası olmadan önce?

Hepsini çok severim. Her yeni filminde “Favorim bu” diyorum çünkü her seferinde daha iyisini yapıyor. Sinematografisinin haricinde -ona zaten diyecek bir şey bulmak çok zor, muazzam bir gözü var- ben hikaye anlatıcısı yönüne de hayranım. İnsanın ruhunun inceliklerini, dışarıdan görünenin aksine, içimizde başka şeylerin döndüğünü öyle ustalıkla anlatıyor ki...

Bu filmden önce tanışıyor muydunuz?

Hayır, tanışmıyorduk.

 

“İnsanın kendi acısından kopması mümkün değil”

 

Sette nasıldır? Sert midir mesela? Çok mu titizdir? Oyuncularla arkadaş olur mu?

İnsanın ufkunu açan, oyuncuya alan tanıyan bir yönetmen. Oyuncudan yahut ekipteki diğer insanlardan gelecek fikirlere son derece açıktır. Ne istediğini bilir. Oyuncunun kafasında bir soru varsa o bin cevabıyla hazırdır. En kıymetli olan şeylerden biri de şu ki; insanın kendi karakterini, oyunculuğa yaklaşımını sorgulamasını sağlar. Nuri Bilge Ceylan bu anlamda çok güzel şeyler hediye etti bana, birçok şeyi keşfetmemi ve hatırlamamı sağladı.

Soma’daki faciayı öğrendiğinizde Cannes’daydınız...

Kalbimiz hep buradaydı. O çok acayip bir şey. Herkesin zaman zaman gözü doluyor, sonra orada yaşadığın ana geri dönüyorsun ama aklında hep Soma var. İnsanın buradan, kendi acısından kopması mümkün değil.

Ödülün açıklandığı ana gelecek olursak...

Açıklandığı an içimden çığlıklar attım. Bir yandan da “Gerçekten bu oluyor mu şu an?” şoku yaşıyor insan. O yüzden biraz tutuluyor sanırım. Ödül konuşması başladığı sırada gözyaşlarımı tutamadım.

 

“Ödül konuşması muhteşemdi”

 

Nuri Bilge Ceylan “Sürpriz oldu” dedi. Ekip ödülü bekliyor muydu?

Beklentiden öte, ödülü can-ı gönülden ister haldeydik hepimiz. Bir yandan da herkes o kadar çok methediyordu ki filmi... O da bir gerilim ve stres yaratıyor.

Jürinin yazılı olmayan, aynı filme birden fazla büyük ödül vermeme kuralı nedeniyle En İyi Kadın Oyuncu ödülünü size vermedikleri yazıldı. Ne düşünüyorsunuz bununla ilgili?

Ben de bunu basından öğrendim. Bunu duymak insana mutluluk ve gurur veriyor tabii... Ama biz oradan alabileceğimiz en büyük ödülle döndük. 32 yıl aradan sonra, Türk sinemasının 100’üncü yılında hem de... Palme d’Or (Altın Palmiye) vermeleri zaten filmi bütünüyle takdir ettiklerini gösteriyor. Bundan daha sevindirici bir ödül olabileceğini düşünmüyorum. Şu zamanda hepimize çok, çok iyi geldi bu ödül. Hepimizin yüzünü güldürdü. 

Nuri Bilge Ceylan’ın konuşmasını nasıl buldunuz?

Muhteşemdi. Ödülün bütün dünyanın gözü önünde Gezi’de hayatını kaybetmiş insanlara adanıyor olmasından daha anlamlı bir şey olamazdı.

 

“Saç, makyaj, kıyafet ikinci plandaydı”

 

Cannes’a nasıl hazırlandınız? Biraz o kıyafet, saç, makyaj hazırlıklarından bahseder misiniz?

Prömiyerde de kapanış töreninde de Hakan Yıldırım ve ekibinin hazırladığı çok güzel iki elbise giydim. Ben o konularda sakin bir insanım. Zaten her şey hazırdı, hiç panik yaşamadım. Filmi ilk kez izleyecek olmanın heyecanı her şeyden daha baskındı zaten. Saç, makyaj, kıyafet ikinci plandaydı. “Filmi izlememize iki saat kaldı, bir saat kaldı, son 15 dakika” dedik durduk.

 

“Her gün yeni bir şey öğrenmek istiyorum”

 

Nasıl bir ortamda büyüdünüz siz? İstediğiniz mesleği seçme imkanı sunan ebeveyniniz varmış...

Evet, annem-babam bana hiçbir zaman şunu ol demedi. Çok şanslıyım.

Pera Güzel Sanatlar Lisesi’ne gitmişsiniz. Oradan konservatuvara devam etmeme kararını nasıl aldınız?

Lisede okurken dizilerde oynuyordum zaten. Liseden sonra başka bir şey okumak istedim ve İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi’ne girdim. Ama devam edemedim.fırsat buldukça aralarda workshop’lara katıldım. Ama mesleğimle ilgili eğitimi daha çok, çok iyi oyuncularla, yönetmenlerle çalışarak devam ettirdim.

Şimdiye dek birlikte çalıştığınız isimler arasında Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim, Taylan Kardeşler, Çağan Irmak, Onur Ünlü, Meral Okay, Yavuz Turgul, İpek Bilgin yer alıyor. Bu kadar önemli isimle yolunuzun kesişmesi tesadüf olamaz...

Çok severek ve çok isteyerek yaptığım bir meslek bu. Her zaman elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Her gün yeni bir şey öğrenmek istiyorum. Bu yolculuk sırasında gerçekten muazzam insanlarla çalışma fırsatım oldu. Onlardan çok şey öğrendim.

 

“Gezmeye bayılıyorum, bir sırt çantasıyla dünyanın her yerine giderim”

 

Bir de diziniz var bu aralar; Show TV’de yayınlanan “Analı Oğullu”. Bu kez bir komediyle çıktınız karşımıza...

Komedi yapmayı çok istiyordum, çok özlemiştim. Çok uzun yıllar önce oynamıştım bir sitcom’da. Dramayı da çok seviyorum ama bu sene bir de tiyatro oyununda yer alıyorum. Epey ağır bir oyun. Tiyatroda böyle bir oyun oynarken komedide yer almak bana çok iyi geldi. Çok iyi bir ekiple çalışıyorum.

Oyununuz “Kalp Düğümü”yle diziyi birlikte götürmek zor oluyor mu?

Sitcom buna çok iyi olanak tanıyor. Drama, çalışma günleri olarak bütün haftayı alıyor. Komedinin kazandırdığı vakit benim için çok kıymetli.

Haftanın birkaç günü, sürekli ağlayan, sinir krizi geçiren, ağır bir uyuşturucu bağımlısı olarak sahnede olmak nasıl etkiliyor günlük hayatta sizi?

İki akşam üst üste oynadıktan sonra ertesi gün gerçekten çok yorulmuş oluyorum. Bazen kemiklerim bile acıyor. Ama hiç pişman değilim bu oyuna dahil olduğum için. Başta gerçekten çok korktum açıkçası. Hem rolün kendisinden gözüm korktu hem ilk kez tiyatro yapacaktım... Ama role âşık oldum.

Kolay kolay sinemada ya da televizyonda insanın karşısına çıkacak bir rol değil bu. Hem de çok sevdiğim insanlarla çalışacaktım. Balıklama atladım.

Neden daha önce tiyatro yapmamıştınız?

Kendimi hazır hissetmiyordum. Tiyatroyu diziyle birlikte sürdüren oyuncular var, çok takdir ediyorum onları ama ben ilk kez yapacağım için iyi bir hazırlık yapmak istiyordum. Bu oyun için beş ay prova yaptık ve bu sürede başka hiçbir işte yer almadım. O anlamda telaşlı biriyim biraz. Çok iyi çalıştığımı düşünmüyorsam kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Şimdiye kadar hiç böyle boş bir vaktim olmadı.

Sahneye çıkmadan önceki o beş saniye neler hissediyorsunuz?

Beş saniye önce hikayeye ve role dahil olmuş oluyoruz ama kostüm, makyaj, ısınma sırasında “Melisa yeter artık, her oyun öncesi bu paniği yaşayacak mıyız?” dediğim çok olmuştur.

Çalışmadığınız zamanlarda neler yaparsınız?

Şu ara öğrenmek istediğim iki şey var; cam üflemek ve seramik. Vakit bulursam onlarla ilgileneceğim. Gezmeye bayılıyorum, tam bir seyahat insanıyım. Bir sırt çantasıyla dünyanın her yerine gidebilirim. Bu aralar İrlanda’yı merak ediyorum.

Yaz için bir planınız var mı?

Henüz yok. Ama bu yaz o müze senin, bu sergi benim tarzı bir tatil yapmaktan ziyade, dinlenebileceğim bir tatil yapmak istiyorum. Birazcık yoruldum galiba.

Defter merakınız varmış...

Bayılırım. Gittiğim yerlerden mutlaka güzel kırtasiye malzemeleri alırım.