'Memleketi, RTE/AKP boyunduruğundan halkın öz örgütlülüğü ve mücadelesi kurtaracak'

'Memleketi, RTE/AKP boyunduruğundan halkın öz örgütlülüğü ve mücadelesi kurtaracak'

CHP Bolu Millletvekili aday adayı ve siyaset bilimci, Burak Cop, “Memleketi, RTE/AKP boyunduruğundan halkın öz örgütlülüğü ve mücadelesi kurtaracak, TÜSİAD değil. Gezi isyanı da zaten bunu gösterdi” dedi. 

Türkiye’deki siyasal iklim ve 7 Haziran seçimleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Cop, Erdoğan’ın, “Kürt sorunu yok, kimliklerin tanınmaması sorunu var" sözlerini şöyle değerlendirdi:

“Erdoğan her seçimden önce, vakt-i zamanında 'ayaklarımın altına aldım' dediği milliyetçiliği hatırlar. Belli ki gene hatırlamış.”

 Türkiye’nin en önemli sorununu, bölüşüm ve buna bağlı yoksulluk olarak nitelendirdi. Cop, partisi CHP’nin siyasi doğrultusunu ise şu cümlelerle değerlendirdi:

“Türkiye’nin merkez sol partisiyiz. Siyasetteki en önemli ilerici aktörüz. CHP hiçbir sorunu olmayan, tüm meselelerini çözmüş mükemmel bir partidir diyemem ama Türkiye kendisine giydirilen bu deli gömleğini yırtıp atacaksa bunun öncüsü tartışmasız şekilde CHP olacak.”

Burak Cop’un T24’ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

- Türkiye’de temsil adaleti gerçekten sağlanıyor mu?

Sağlanmıyor. Meclisteki kadın milletvekillerinin oranı, kadınların nüfusa oranının üçte biri kadar. 30 yaş altı nüfus, yani gençler açısından baktığımızda temsil oranı daha da sefil bir düzeyde. CHP dışında hiçbir parti bildiğim kadarıyla milletvekili adaylarının çoğunu yargıç gözetimindeki önseçimle belirlemiyor. Milyonlarca insanın oyunu alan partiler bu insanların önüne bir ya da birkaç kişinin belirlediği aday listelerini koyacak. Seçim sisteminin adaletsizliği de kangrene dönüşmüş bir sorun. Yüzde 10 barajının kaldırılması konusunda partim CHP son 5 yıldır tutarlı ve adaletten yana bir çizgi izliyor.

- Şu anda Türkiye’nin en önemli sorununu ne olarak görüyorsunuz?

Türkiye’nin en önemli sorunu bölüşüm sorunudur ve buna bağlı yoksulluktur. Doğaldır ki parlamentoda işçi, emekçi kökenli vekillerin sayısı patronların sayısından çok daha gerideyse ekmek meselesi, yani siyasetin en önemli konusu olması gereken bir mesele ülke siyasetinde yeterince gündeme gelmez. İki yıldır göreli bir çatışmasızlığın yaşandığı Kürt sorunu da aslında memleketin en önemli sorunu ya da sorunlarından biri olma niteliğini koruyor. Biz hep söylüyoruz, AKP’nin güven vermeyen ve tutarsız yaklaşımıyla, hele ki bu yaklaşım Recep Erdoğan’ın padişahlık hülyasıyla harman olduysa toplumsal barış sağlanamaz. Türkiye’de asgari ücret altında geliri olan yurttaşların çoğu Kürt. Büyük kentlerdeki yoksullara baktığımızda, birkaç yıldır sokaklarda gördüğümüz sefalet içindeki Suriyelileri saymazsak, bu insanların çoğunun doğu illerinden göç etmiş Kürtler olduğunu görüyoruz. Yani Kürt meselesi ile bölüşüm sorunu, yoksulluk sorunu arasında güçlü bir ilişki var ve AKP’nin pamuk ipliğine bağlı “çözüm süreci” ile korkarım bu araba şarampole yuvarlanır. Demokrasi, özgürlükler ve Kürt meselesi gibi konularda en tutarlı, en samimi çözüm önerisi gene CHP’den gelmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun 2013’te açıkladığı 19 maddelik paket, hükümet ile İmralı’nın birkaç hafta önce açıkladığı 10 maddelik soyut vaatlerden çok daha anlamlı bir çerçeve sunuyor. 

- Seçim stratejisi açısından bakarsak, ‘CHP dönüşüyor’ diyebilir miyiz?

CHP elbette dönüşüyor, dönüşecek. Dönüşmeyen, tarih olur. CHP, tarihi itibariyle, bazılarının iddia ettiğinin aksine statükonun değil değişimin partisidir. Türkiye’de demokratikleşmeyi başlatan da CHP’dir, sol kavramını kitlelere mal eden de CHP’dir. Koca koca adamların kurşun asker olduğu diğer bazı partilerle karşılaştırıldığında kolaylıkla görebilirsiniz ki Türkiye’de parti içi demokrasi dediğimiz kavramın öncüsü de CHP’dir. 1953 kurultayında İsmet İnönü “Genel Sekreter’i kurultay seçmesin, PM seçsin” diye bir öneri sunduğunda delegeler oy çokluğuyla bu öneriyi reddetmiş, “hayır Genel Sekreter’i Kurultay seçer” diyebilmiştir. Partimizi 1970’lerde yüzde 40’lar seviyesine taşıyan Ecevit, 1972’de yayımlanan “Atatürk ve Devrimcilik” kitabında Tek Parti döneminin eleştirel bir muhasebesini yapmış, o dönemdeki kimi hata ve noksanları hiçbir komplekse kapılmadan tespit etmiş ve geçmişi, onunla yüzleşerek sahiplenmiştir. CHP’de yenilenme hareketi, dönüşüm hareketi bu olgun ve komplekssiz yaklaşımla mümkün oldu ve parti yüzde 40’ları buldu. Bugünkü bazı arkadaşları o güne ışınlasanız Ecevit’e ağızlarına geleni söylerlerdi herhalde. 

- Hükümet-büyük sermaye arasında hala kalkınmacı bir ittifak zemini mevcut mu?

Türkiye’de büyük sermayenin geleneksel fraksiyonunun AKP ile meselesi esastan bir mesele değil. “Tayyipsiz AKP” formülü hayata geçirilse, Gül veya Babacan ülkenin en güçlü adamı olsa TÜSİAD zil takıp oynar. Son olarak Bülent Eczacıbaşı mealen memleketi çok germediği sürece, kendilerini taciz etmediği sürece AKP iktidarından bir rahatsızlık duymayacağı anlamına gelen sözler söyledi.

- Kırılma nasıl yaşanır?

Bakın Yiğit Bulut gibi bazı tiplerin dolduruşuyla Recep Erdoğan ve yakın çevresinin ekonomiyi emir-komuta altına almaya çalışmasıyla iyice zıvanadan çıkan AKP politikalarına bir 10 yıl kadar İstanbul sermayesinin hiçbir itirazı olmadı. AKP iktidara gelince kendinden önceki koalisyon hükümetinin ekonomi politikalarını sürdürdü, 2005’te de IMF ile stand-by anlaşması imzaladı. Bu halk AKP’den kurtulacaksa büyük sermaye ve onun hâlâ elinde olan, belki seçimden sonra elden çıkarmak zorunda kalacağı kimi ana akım medya unsurlarıyla kurtulamaz. Falanca medya grubu Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra uzattığı barış çubuğu havada kalınca yeniden muhalefet etmeye başlamış olabilir. Haber kanalındaki tartışma programlarına muhalif isimler çağırıyor olabilir. Ama gün gelir çark eder. Memleketi RTE/AKP boyunduruğundan halkın öz örgütlülüğü ve mücadelesi kurtaracak, TÜSİAD değil. Gezi isyanı da zaten bunu gösterdi.

- Erdoğan, “Kürt sorunu yok, kimliklerin tanınmaması sorunu var” dedi. Nasıl değerlendirirsiniz bu yorumu?

Erdoğan her seçimden önce, vakt-i zamanında “ayaklarımın altına aldım” dediği milliyetçiliği hatırlar. Belli ki gene hatırlamış.

- CHP’nin alacağı oy oranlarına ilişkin öngörünüz ne?

Gerçekçi hedefimiz yüzde 35. Ben her halükarda yüzde 30’un üzerine çıkacağımızı düşünüyorum. 7 Haziran CHP’nin iktidara yürüyüşünde bir kilometre taşı olacak.

- HDP?

Kürt seçmenlerin yarısı AKP’ye oy veriyor. Bu yurttaşlarımızın yalnızca küçük bir kısmını ikna etmeleri bile barajı geçmelerini sağlayabilir. HDP içindeki AKP sempatizanları bu bağlamda bir handikap onlar için. Kendi iç meseleleridir, bu konuda daha fazla yorum yapmak istemem. Ama AKP devleti ve medyası Sayın Demirtaş’a operasyon çekme uğraşında gibi görünüyor. HDP’lilere naçizane tavsiyem, dışarıdan gelen bu ameliyat çabasına karşı koymalarıdır. AKP, CHP ve MHP’nin iyiliğini istemeyeceği gibi, HDP’nin de iyiliğini istemez.

- Türkiye’nin 7 Haziran sonrasındaki siyasi tablosu nasıl olacak sizce?

Halkımız derin bir nefes alacak, oh diyecek. AKP 276 vekilin altına düşecek, CHP’nin iktidar yürüyüşü koşuya dönüşecek.