İstanbul'da yaşanan sel felaketinde 7 kadın işçinin yük taşımak için üretilen minibüste hayatlarını kaybetmeleri üzerine Pameks'in Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Karahasanoğlu tutuklandı.
Bugüne kadar Pameks ve Pagi tekstil-konfeksiyon şirketleriyle toplam 1 milyar dolarlık ihracat yapan Cevdet Karahasanoğlu, ‘tırnaklarıyla gelenler’ arasında sayılanlardan. Memur bir babanın oğlu ve 6 kardeşten biri olarak Muş’ta dünyaya gelen Cevdet Karahasanoğlu, üniversite eğitimi için İstanbul’a gelen ağabeyi Cevat’ın peşinden İstanbul’a yerleşti. Öğrencilik yıllarında her iki kardeş de çeşitli işlerde çalışarak ayakta durabilmişler. Kumaş örmekten, konfeksiyona pek çok işte çalışan Cevdet Karahasanoğlu ağabeyi Cevat’ın yanında, Adıyamanlı Zübeyir Özbay ve Halil Göksel ile birlikte 1983’te pamuklu örme yapan Pagi’yi kurdu. Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın tekstil sektörüne verdiği teşvikler farklı alanlarda çalışan bu dörtlüyü Topkapı’da orta çaplı bir atölyede bir araya getirmişti. Aradan üç yıl geçtikten sonra yine Topkapı’da Pameks faaliyete başladı.Halkalı’ya taşındı
Cevat Karahasanoğlu, “Hiçbir şeye tepeden konmadık. Dişimizle, tırnağımızla kazıdık. Çok çalıştık” diyor. Her iki şirket de Topkapı’dan Halkalı’ya taşınalı epey olmuş. Pagi 1989’da Pameks ise 1993’te bugünkü binalarına taşınmışlar. 1990’ların sonlarına doğru iki fabrikanın üretiminin bir kısmı Tekirdağ ve çevresine kaydırılmış.
25 milyon dolar ciro
Pagi ve Pameks bugün aralarında Karstad, Boos, Cerutti, Gerry Weber, Merly’s, Otto, Joop, Bruno Manatti, Jean Paul gibi dünyanın önde gelen marka ve mağaza zincirleri için üretim yapıyor. Her iki şirketin 25 milyon dolar civarında cirosu ve 20 milyon doları aşkın ihracatı bulunuyor. Pagi ve Pameks İngiltere’den Almanya’ya, Belçika’dan İspanya’ya, Danimarka’dan Avusturya’ya Avrupa ağırlıklı pek çok ülkeye ihracat yapıyor.
Fidan işine de girdiler
Cevdet Karahasanoğlu, Cevat Karahasanoğlu, Zübeyir Özbay ve Halil Göksel tekstil sektöründeki büyük yapılanmalarının ardından 1997’de fidancılık gibi sanayi ile pek de ilgisi olmayan bir alana yöneldiler. Istranca Ormanları eteklerindeki fidan üretim işine Cevdet Karahasanoğlu, sadece ticari değil keyif olarak da bakıyordu. Istranca Orman Ürünleri yılda yaklaşık 200 bin fidan üretimi gerçekleştiriyor. Bunun yanında turizm alanında faaliyet gösteren Plato Turizm isminde bir şirket de var. Her 4 şirkette, eşit hisseye sahip 4 ortak dönüşümlü başkanlık yapıyor. 26 yıllık ortaklıktaki güven, dönüşümlü başkanlığa olanak veriyor.
TGSD’de başkan yardımcısı
Cevdet Karahasanoğlu, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) başkan yardımcılığı görevini de yürütüyor. Daha öncede pek çok dönem TGSD’de yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı.
Karahasanoğlu, tekstil sektöründe pek çok sivil toplum kuruluşunda yer aldı.
Marriot’la otelciliğe başladı
Cevdet Karahasanoğlu, Cevat Karahasanoğlu, Zübeyir Özbay ve Halil Göksel, en son Plato Turizm ile, turizm ve otelcilik alanında faaliyet göstermeye başladı.
Geçtiğimiz aylarda Halkalı’da Courtyard by Marriot ismiyle açılan otel yaklaşık 30 milyon dolar yatırımla gerçekleşti.
Daha çok şehir otelciliğine odaklanacak şirket, Çeşme ve Marmaris’te tatil köyü projeleri de planlıyor.
Biz farklıyız derdik, bu olay en son bizim başımıza gelmeliydi
Cevdet Karahasanoğlu’nun ortağı da olan ağabeyi Cevat Karahasanoğlu, “Zor koşullardan tırnaklarıyla kazılarak gelmiş, işçiyle aynı yemekhanede yiyen insanlarız. İşçiye ne pişmişse onu yeriz. Temizliğe, hijyene, çalışma koşullarına dikkat ederiz. İşçilerin haklarını gözetiriz. Biz farklıyız derdik; bizim başımıza geldi. En son bizim başımıza gelmeliydi” dedi. Karahasanoğlu, manevi olarak 7 çalışanın ailelerinin yanında olduklarını, bundan sonra maddi destek vereceklerini de söyledi. Cevat Karahasanoğlu, olay karşısında derin bir üzüntü duyduklarını belirterek şunları söyledi: “450 kişinin çalıştığı yerde işsahibi her şeyden haberdar olabilir mi? Kimseyi suçlamıyorum; kötü niyet yok. Buranın çalışanı, civardaki çalışanlara jest yapmak istemiş. Zaten üzüntülüyüz ve bu konuda suçlanmak bizi daha da çok üzüyor. Keşke bu iş olmasaydı. Ama o kadar üzüldük ki en başa dönüp keşke sanayici olmasaydık diyorum.”