Hediye Levent
Menbiç, Türkiye için Suriye'de sürdürülen Fırat Kalkanı Harekâtı'nda El Bab'dan sonraki hedef olarak görülüyordu. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son Afrika gezisi dönüşü sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada El Bab'daki operasyonlarla ilgili olarak "Bundan sonraki süreçte süratle mesafe almak suretiyle oradaki işi bitirmek, daha derinliğine gitmemek lazım" dedi.
Suriyeli Kürtlerin kanton projesi açısından Kobani'yi Afrin'e bağlayacak köprü Menbiç. Şam yönetimi için ise "kesinlikle Suriye toprağı."
Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekâtı'nda birlikte hareket ettiği silahlı gruplara, hem Kürt YPG güçlerinin ve Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) hem de Suriye ordusunun bakışı malum.
Mevziler birbirine çok yakın, üstelik bu üç gücün yanı sıra birkaç kilometre yukardaki El Bab'da Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün, bir saatten az mesafede de Nusra Cephesi'nin militanları var.
Bütün bunların ortasında Suriye'deki duruma yüksekçe bir gözetleme kulesinden bakar gibi hissettiren bir kasaba Menbiç. Nfusunun kırsalı ile birlikte 500 bine dayandığı söyleniyor.
Yıkımın bazı yerlerde az, bazı yerlerde çok olduğu Menbiç bir süre IŞİD'in elinde kalmıştı.
O günlerden akılda kalan, IŞİD'in insanları çarmıha germek için kullandığı minyatür gemi hala meydanda duruyor.
Kanlı geminin biraz ilerisindeki kurumuş dere yatağında bir kadının taşlanarak öldürüldüğünü anlatıyorlar.
Kulağım recmedilen kadının hikâyesinde, gözüm göz alıcı kırmızı paltosuyla yanımızdan geçen genç kadında.
IŞİD kasabaya girdiğinde kaçabilen kaçmış.
Kaçamayıp, kâbus gibi bir dönemden sonra hala akıbeti belirsiz evlatlarını arayan kadınların hikâyelerini dinleyerek çarşıya ulaşıyoruz.
Sivil ve askeri olmak üzere iki meclisin yönettiği kasabada YPG ve SDG pek görünmüyor.
Arada bir, çoğunlukla siyah camları kapalı araçlar geçiyor yanımızdan.
Yerel polis gücü olarak kurulan asayiş olduğunu söylüyorlar.
Arap nüfusun ağırlıkta ve muhafazakâr olduğu kasabada, kanton projesini veya YPG'yi çağrıştıran bayrak, flama, afiş oldukça az.
Menbiç Çarşısı yağmura rağmen kalabalık.
Meyve ve sebze tezgâhları, mallarını kaldırımlara kadar yayan marketler, kebapçılar, işportacılar.
Kasaba çıkışında devasa bir silo görünüyor.
Menbiç'i bir süre elinde tutan IŞİD'in silolardaki tahılı da boşalttığını söylüyorlar.
Bir kısmı ABD uçaklarınca vurulmuş siloda ciddi bir tamirat gerekiyormuş.
Yanı başındaki El Bab'da ise Rus uçakları IŞİD mevzilerini vuruyor.
Silodan sonra yolun iki tarafına dizilmiş kamyon ve yakıt tankeri kuyruğu başlıyor. Kamyonlar çoğunlukla pamuk, yakıt tankerleri mazot ve petrol yüklü.
"Kim, nereden ne alıp kime satıyor?" sorusuna net cevap verebilen olmadı. Ticaret Deir Ez Zor, Rakka, Halep kırsalı ve Türkiye sınırı arasında dağınık bir hat üzerindeymiş.
Cezire Kantonu Maliye Bakanı Halid Mahmud'un söylediği gibi "Tüccarlar her zaman bir yolunu buluyor."
Mahmud'a göre, "Savaş devam etse de insanlar ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Türkiye ve Irak Kürdistan'ının sınır kapılarını kapatması ve uyguladıkları ambargolar artık çeteleşen tüccarların işine yarıyor."
Menbiç'te de olağanüstü şartlar kendi rutinini oluşturmuş gibi görünüyor; çiftçi ekmek, eken satmak, satılan işlenmek zorunda.
Pamuk yüklü kamyonlar, yakıt tankerleri mevzilerin birbirleri ile olan kanlı savaşını beklemiyor. Aksine her mevziinin o kamyonlara bir şekilde ihtiyacı var.
Menbiç'ten bir kısmı boş mezraları, köyleri geçerek Karakozak Köprüsü'ne ulaşan yola çıkıyoruz.
Köprünün diğer tarafında 2015 yılında Eşme'ye taşınan Süleyman Şah Türbesi'nin olduğu küçük kompleks var. Türbeden geriye bahçe girişindeki kemer ve küçük bir kulübe kalmış.
Kobani'ye bağlı tenha köyler ve mezralardaki yıkım ile tenhalık ürpertici bir hal alıyor. Direkler yerinde olsa da kopuk elektrik kabloları, yol kenarlarına istiflenmiş topraktan bariyerler, yıkılmış veya kısmen yanmış evler, az sayıda insan.
Kobani girişindeki yolun bir tarafında IŞİD'in saldırısında ve çatışmalarda hayatını kaybedenlerin olduğu mezarlık ve anıt uzanıyor.
Kullanılmaz hale gelene kadar defalarca el değiştiren iki tank ve bir heykelin olduğu başka bir anıta ulaşıyoruz.
Kobani sokaklarında bir tarafta günlük hayat akarken diğer tarafta savaşın geride bıraktığı yıkım hala duruyor.
Üst katındaki ev, bitişikteki dükkân ve hatta kendisi ağır hasarlı inşaat malzemeleri satan dükkân gibi.
Türkiye tarafından inşa edilen duvar için işçilerin çalışmaya devam ettiği sıfır noktasına paralel ilerliyoruz.
Bu bölgedeki yıkım oldukça ağır, ancak çok az sayıda insan emanet duran tamiratlarla oturulacak hale getirdikleri evlerine geri dönmüş görünüyor.
Hurda haline gelmiş ağır silahlardan birinin namlusu lila renge daha yeni boyanmış bir eve bakıyor.
Biraz ilerisindeki sokakta savaştan geriye yıkıntıların kenarlara itilerek temizlendiği küçük bir alanda çocuklar bağıra çağıra top peşinde koşturuyor.
IŞİD'in saldırısı sırasında çok sayıda insanın Türkiye'ye veya Kamışlı tarafına göç ettiği Kobani'ye kaç kişinin geri döndüğü net değil.
Kürt nüfusun daha yoğun olduğu Kobani'de Abdullah Öcalan resimleri, bayraklar ve flamalarla YPG her yerde.
Akşam karanlığı çökerken Kobani'den Kamışlı'ya 4-5 saatlik yola çıkıyoruz.
Aslında Kamışlı'ya 2 saatte varmak da mümkün ancak güzergâh IŞİD nedeniyle pek tekin değil. Kontrol noktalarının ve insan yoğunluğunun Kamışlı'ya yaklaştıkça arttığı yoldan devam ediyoruz. Her kontrol noktasında kimlik denetimi var.
Her yerleşim birimi kendi kontrol noktasını oluşturup bölgesini koruyacak şekilde organize edilmiş ancak üst yapı SDG ve YPG.
Tal Abyad'da kanton sistemi daha heterojen
Kobani-Kamışlı arasında bir durak daha var uğramamız gereken; bir süre IŞİD'in elinde tuttuğu Tel Abyad.
Menbiç ve Kobani'ye göre Tel Abyad'da kanton sistemi daha heterojen gibi görünüyor.
TEV-DEM Dış İlişkiler Sorumlusu Ömer Aluş, bütün kantonlarda olduğu gibi Tel Abiyad'da da eş başkan sistemi ile 11 komite kurulduğunu anlatıyor.
Eğitim, sağlık, kamu hizmetleri gibi alanlardan sorumlu komiteler bir Kürt kadın ve bir Arap erkeğin başkanlığındaki üst yapıya bağlı.
Komitelerde yerel nüfusun Kürt ve Arap ağırlıklı olması nedeniyle Kürt ve Arap yöneticilerin çoğunlukta olduğunu, ancak az sayıda Türkmenin de olduğunu belirten Aluş, güvenliğin ise yerel askeri meclis tarafından sağlandığını söylüyor.
Tel Abyad'tan Kamışlı'ya kadar yolun solunda renk renk ışıkları ile Türkiye sınırı uzanıyor.
Haseke'den Menbiç'e kadar her yerleşim biriminde eşbaşkanlı ve 11 komiteli sistem uygulanıyor olsa da kanton projesinin politik, askeri, ekonomik ve güvenlik açısından kalbinin Kamışlı olduğu hissedilebiliyor.
YPG, Kamışlı'da da sokaklarda flamaları ve birkaç kontrol noktası dışında pek görünür değil. Mavi-beyaz boyanmış bina veya kaldırım taşları ile Kamışlı içinde yerel polis gücü "Asayiş" etkili.
Yetkili bir ismin verdiği bilgiye göre Asayiş, Cezire kantonunda 10 bin, Afrin'de 3 bin, Kobani'de 2 bin olmak üzere 15 bin kişilik bir güce ulaşmış. Demografik şartlara göre yerelde değişse de, Asayiş içindeki Arap-Kürt oranı eşit ve yüzde 30'unu da kadınlar oluşturuyor.
Yerleşim birimlerindeki güvenliği sağlayan yerel polis gücünün eğitilmesi için beş polis akademisi kurulduğu belirtiliyor.
Kamışlı içindeki bazı bölgeler Asayiş'in, havaalanı dâhil nispeten daha küçük bir bölge ise Suriye ordusunun kontrolünde.
Taraflar birbirlerinin bölgelerine girmeyecek şekilde hareket ediyor ve buna göre farklı güzergahlar kullanıyor.
Sadece askeri güçler değil, hem YPG hem Suriye ordusunda mecburi askerlik şartı olduğu için sivil erkekler de buna göre hareket ediyor.
İki taraf da bazı özel şartları haiz olanların zorunlu askerliğini tecil ediyor ancak genel olarak ülkeyi terk etmeden iki taraftan birinde veya ikisinde de zorunlu askerlik yapmaktan kaçış mümkün değil.
Yine savaş şartları veya başka şartlardan dolayı Kamışlı dışından göç edenlerin yerel bir kefil bulması gerekiyor. Güvenlik soruşturmasından sonra ikamet izninin verildiği belirtiliyor.
Asayiş sorumlusu, "güvenlik soruşturmasının cihatçılarla veya Suriye istihbaratı ile işbirliği yapanların tespit edilmesi için uygulandığını" söylüyor. Aynı sorumluya göre, "mevcut sistemin devamı veya dönüşümü Şam'daki siyasi duruma bağlı."
Kamışlı'da Asayiş'in bölgesinden çıkıp, yarım metrelik beton bloklarla ayrılmış Suriye ordusunun kontrolündeki havaalanına dönüyoruz. Uçağın kalkmasına iki saatten fazla zaman var.
Elimizde Suriye Enformasyon Bakanlığı'nın izin kağıdı var. Yine de prosedürler uzayabilir diye erken gidiyoruz havaalanına ancak bankolar kapanmış.
Kamışlı'dan Şam'a dönerken uçuş saatinden 4 saat önce alanda olmak gerekiyormuş.
Bankoda görevli "Niye geç kaldınız?" diye söyleniyor. "Şam'da 2 saat önce gidiyoruz en fazla, burada da durum aynıdır sandık" diyorum. Bir yerlere nakledilmeyi bekleyen çok sayıda askerin yanından geçip Şam uçağını bekleyeceğimiz salona ulaşıyoruz.
Alacakaranlıkta göz alabildiğince uzanan tarım arazilerini geride bırakıyoruz, onlarca ülkenin taraf olduğu vekalet savaşının göze göz dişe diş devam ettiği çatışma hatlarının üzerinden geçip Şam'a iniyoruz.
Şam'da gündem federasyon, Astana, Trump sonrası ABD politikası senaryoları. Havaalanında askeri ve sivil uçaklar, Suriyeli ve Rus askerler, ülkenin farklı yerlerinden siviller...