Mensur Akgün: Yakında büyük şeyler olacak, PKK büyük bir şok yaşayacak

Mensur Akgün: Yakında büyük şeyler olacak, PKK büyük bir şok yaşayacak

Mensur Akgün

 
Star/04 Eylül 2012 Salı
 
 

Büyük bir şeyler olacak

 
 
Dün Türkiye yine ölüm haberleri ile sarsıldı. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine saldıran PKK 10 askeri öldürdü, 7 asker de yaralandı. AFP ise saldırıda 20 PKK’lının öldüğünü söyledi. Bugün belki yeni ölüm ve saldırı haberleriyle uyanacağız. PKK alan hakimiyetini göstermek, Suriye muhalefetiyle bir tutulmak ya da sadece taşeronluk yapmak için yeni yerler basacak, bombalar patlatacak, insan kaçıracak.
 
Ama görünen o ki PKK, Türkiye’yi istediği şeyleri yapmaya zorlayamayacak. Ankara cevabını kendi seçtiği zaman, yer ve şekilde verecek. Sıcak takipler tabii ki yapılacak, baskını gerçekleştiren militanlar doğal olarak çembere alınacak. Ancak BDP kolay kolay kapatılmayacak, PKK’nın arzu ettiği gibi Kuzey Irak ile Türkiye’nin arası bozulmayacak.
 
***
 
Türkiye artık akıllandı. Kimsenin provokasyonuna gelmiyor. Belli ki kendi politikasını kendisi uyguluyor. Karşılık verilecek doğru zaman ve yerin üstünde çalışıyor. Bu karşılık ise bence Enis Berberoğlu’nun dağda verdiği kahve molasının ötesinde bir şey olacak. Ben PKK yöneticilerinin yerinde olsaydım bu kadar sessizliği hayra yormazdım. Zayıflık belirtisi olarak görmezdim.
 
Bana öyle geliyor ki, yakında büyük şeyler olacak ve PKK, Öcalan’ın yakalanmasının yarattığı şoka benzer bir şok daha yaşayacak. Sanılmasın ki CIA başkanı buraya sadece Suriye için geldi, PKK konusu masada değil. Bunca ölüm yaşanırken, PKK şehirleri hedef alıp insanları bombalarken, İran ajanları deşifre olurken, PKK’nın artan saldırıları ile Suriye rejimi arasında bağlantı kurulmuşken başka türlü olması imkansız.
 
PKK, ne yazık ki eylemleriyle siyasi pazarlık gücünü ortadan kaldırdı, silah bırakması ile Kürt sorununa çözüm üretilmesi arasındaki bağlantıyı koparttı. PKK giderek artan bir şekilde taşeron örgüt olarak algılanıyor, İran ile Suriye rejimlerinin desteğine sığınmış olarak görülüyor. Baas rejimi ile iyi geçinmesi de PKK’nın başarı şansını her geçen gün daha fazla azaltıyor. Kendi trajik sonunu hazırlıyor.
 
Türkiye, insan hakları ve demokrasi konusunda adım attıkça, hukuk sisteminin eksiklerini giderdikçe, Kürt nüfusunun kendi kaderini tayin etme hakkını demokratik yollardan kullanabileceğini dünyaya gösterdikçe, PKK daha da yalnızlaşacak. Fakat görünen o ki bunun için uzun süre beklenmesine gerek kalmayacak. PKK yakında çok ciddi bir darbeye maruz kalacak.
 
PKK liderliği eğer taşeronluk için eylem yapmıyorsa, amaç Türkiye’nin canını acıtma, Suriye politikası yüzünden AK Parti iktidarını cezalandırmak değilse, yani amacı Türkiye’den toprak kopartarak Kürt devleti kurmak, Suriye, Irak ve sonra da İran’dan toprak almaksa, bu hayaline ulaşmasının çok zor olduğunu, yüzbinlerce insanın hayatına mal olacağını, Kürtlerin birleşseler bile kendi liderliğinde birleşmeyeceğini görmek zorunda.
 
Yok eğer amaç büyük Kürdistan devleti ya da Türkiye’deki Kürtlerin gasp edilmiş haklarına kavuşması değilse, asıl amaç Türkiye’nin canının acıtılmasıysa, PKK taşeronluk yaptığı rejimlerin makbul rejimler olmadığını, Türkiye’nin ve müttefiklerinin İran ve Suriye üstünde benzer baskıyı kurabileceğini ve zaten kurduğunu anlamak zorunda.
 
***
 
PKK liderliğinin stratejilerinin hiçbir şekilde sürdürülebilir olmadığını görmeleri gerekiyor. Bu kadar şiddet ne pazarlığa yarar, ne de taşeronluğa. Olsa olsa uygulayanın sonunu getirir. Çünkü krizler genellikle yaratıcı ve yıkıcı çözümlere neden olur, siyasetin durmasına silahların konuşmasına, yeni ittifakların kurulmasına yol açar. Türkiye’nin bekasında çıkarı bulunan Amerika gibi bölge dışı aktörlerin tehditleri ciddiye almasına yardımcı olur.
 
Unutmasınlar ki var olan bölge jeopolitiğinde büyük bir Kürt devletine yer yok. Irak’ın federal yapısının çatlaması sonucunda oluşacak Kürt devleti dahi yıllarca sürecek bir savaşa hazırlıklı olmak zorunda. 19. Yüzyıl sonunda olduğu gibi kan ve demirle ülke birleştirme devri zaten kapandı. Almanya’yı birleştiren Bismarck bir terörist değil güçlü bir devletin başbakanıydı, kurduğu ittifakları da zemindeki gerçekleri dikkate alarak kurmuştu.