İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla açılan davada hapis ve siyasi yasak kararı verilmesinin ardından Ankara'dan yola çıkarak Saraçhane'ye gitmesi üzerine yapılan eleştiri ve değerlendirmelere yanıt verdi.
"Ben Kılıçdaroğlu’nu aradım, telefonu kapalıydı" diyen Akşener, kalabalık güç oluşturmak amacıyla Altılı Masa'nın diğer parti liderlerini de aradığını ifade ederek, "Gövde gösteresi yapalım istedim" dedi. "Ben, zaten kimseden izin alma mecburiyetim yok, söyleyeni de fena çarparım. Çünkü bu belediye başkanları iki partinin ittifakıyla seçilmiş belediye başkanları" diyen Akşener, "İzne mizne ihtiyaç yok. Rica ederim böyle bir şey yok. Kendi seçtirdiğimiz belediye başkanı için kimden izin alacağız! CHP üyesi olarak seçilebilirler ama onların sorumluluğu hepimize ait" değerlendirmesinde bulundu.
AKP trolleri tarafından İmamoğlu'nun dava sürecinin altında kendisinin olduğu yönündeki iddialar üzerinden bir kesimin, "siyasi nezakete uymuyor" şeklinde yorum yaptığını söyleyen Akşener, "Demek ki İmamoğlu’nu orada yalnız bırakmak siyasi nezaket, siyasi irfan, siyasi terbiyeymiş. Ben, böyle bir ahmaklık hiç görmedim" diye konuştu.
Akşener, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tartışma konusu olan, "içişlerine karışma" sözlerine de yanıt verdi. "Normalde Kılıçdaroğlu'nun söylediği söz, oraya gitmekle alakalı değil" diyen Akşener, şunları kaydetti:
"Burada öyle bir durum yok altılı masa neticede cumhurbaşkanı adayını bizzat Kılıçdaroğlu’nun gayretiyle Altılı Masa toplandı ve Altılı Masa'nın liderlerine bu seçim bırakıldı. Yani şu kişiyi bu görevden alın buraya koyun dersem ben o içişlerine karışmak olur ama o masaya Sayın Kılıçdaroğlu tarafından verilen görev aday tespiti. O tespit konusunda herkes hür ve bağımsız."
Akşener, “Kılıçdaroğlu, masaya, 'ben aday olmak istiyorum' diye gelirse tavrınız ne olur" sorusuna da, "İster hakkıdır. İstemek herkesin hakkıdır. Buna 'farzı mahal' denir. ‘Farzı mahal’i burada konuşamam gelsin görelim. Her şeyi partimizle konuşarak gittiğimiz için ona göre bir bakış açımız olacak" diye yanıt verdi.
Akşener, Fox TV’de katıldığı Çalar Saat programında İlker Karagöz'ün sorularını yanıtladı. Asgari ücret ve hayat pahalılığıyla ilgili konuşan Akşener, şöyle dedi:
"Asgari ücreti, dün sayın Erdoğan, 8 bin 500 lira açıkladı. Biz bütün hesaplamaları yapıp 9 bin 600 lira açıklamıştık. Açlık sınırı 7 bin 786 liraydı. Böyle bakınca 8 bin 500 lira tamam ama ocakta çıkacak o yine açlık sınırı altına düşecek. Enflasyonla mücadele edilmesi lazım. Bu süreç içerisinde de düzenli güncelleme yapılası gerekiyor. Isınma çok ciddi bir problem, gıdaya erişim problem, elektrik müthiş bir problem. Ben kendim geziyorum, derin yoksulluğu yaşayan aileleri, gerçekten buzdolabını açıyorsunuz gördüğünüz manzaradan kalbiniz ağrıyor. Çocukların durumu çok kötü. Yoksul ailelerde protein almadıkları için bodurluk başladı. 1’ten itibaren obezlik başlamış durumda. Biz, bunları gördüğümüz için rüzgar gülü dediğimiz projeyle, 'okullarda sabah kahvaltısı verilsin' dedik. Hiç değilse bir öğün verilsin diye teklif verdik, reddedildi. Bu akıl tutulması. Eskiden sayın Erdoğan, bu işleri bilirdi. Bizim yaş gurubu böyle yerlerden gelmeyiz. Bu cumhuriyet, bizlerin farklı bir kazanç grubuna girmemizi sağladı. Eğitim, bize bir yol açtı. Eğitimdeki objektiflik sosyal adaleti sağladı. Buna karşılık bizim bunları unutmamamız gerekiyor. Ama sayın Erdoğan, maalesef saraya gitti. Saray kendi içinde ayrı bir dünyadır. İlkeleri, değerleri başkadır. Sağlı kadına sayın Erdoğan manda yoğurdu ve Medine hurması, kestane balı dedi. Bunu kendisi yiyebilir. Ama dünkü Erdoğan, vatandaşının bunu yiyemediğini bilen bir Erdoğan’dı, en azından bunu söylemekten çekinirdi. O kadar uzaklaştı ki o fakir evlerinde neler olduğuyla ilgili sıfır bilgiye sahip."
İktidara yönelik eleştirilerine devam eden Akşener, "Küfe vatandaşın sırtında. Sayın Erdoğan beceremiyorsa gitsin. Böyle bir şey olabilir mi. Her şeyin sahibi olacaksınız, saraylarda yaşayacaksınız, sonra döneceksiniz… Hani ver yetkiyi gör etkiyi idi? Gördük etkiyi işte. Varsa bir küfe, kendiniz aldınız. Sizin sırtınızda varsa bir küfe içi boş. İşi dolu olan başka bir şey var. Acayip bir lüks hayat! Pek çok hükümetle çalıştık, o hükümetleri acayip eleştirdik ama böyle bir israf, böyle bir şeyi anlatmam mümkün değil!" diye konuştu.
Erdoğan’ın muhalefete yönelik eleştirilerini hatırlatan İlker Karagöz, “Muhalefetin yaptığı felaket tellallığı mı” sorusuna ise Akşener, "Böyle bir şey yok da biz, İYİ Parti olarak eleştirilerimizi dile getiriyoruz ama ona çözüm de üretiyoruz. Vatandaş gerçekten çok zor durumda. Gerçekten vatandaşın derdi çok yüksek. Gıda fiyatları uçtu gitti, kiralar uçtu gitti. Deniliyor ki, 'Avrupa’da da uçtu gitti'. Hayır efendim. Evet pahalılık sonrası oluşan bir pahalılık var ama bizdeki en küçük bir artış yüzde 112 olmuş. Böyle bir durumda dönüp kendinize bakacaksınız. Sizin damat bakanınız gitti doğal gazla ilgili anlaşmaları bozdu, dolayısıyla ben nerede yanlış yaptım diyeceksiniz. 6 ay kaldı göreceğiz sandıkta" yanıtını verdi. Akşener, "Sayın Erdoğan, şu an vatandaşından tamamen kopmuş durumda" dedi.
"İsraf her yerde” diyen Akşener, “13 uçak var diyorum! 200 milyar lira kur korumalı mevduat sistemine gidecek para. ‘Merkez Bankası’na maliyeti nedir’i Durmuş Yılmaz’la Naci Cinisli sordular başkana, atanış memur cevap vermedi. O 200 milyar lira ile neler yapılmazdı” ifadesini kullandı. Akşener, tekrardan ilköğretim öğrencilerine tek öğün yemek verilmesi teklifinin reddedilmesine bir kez daha tepki gösterdi.
Erdoğan, grup toplantısında, “Cezayı bayram havası ile, çak yaparak kutlayanları mı ararsınız, sosyal medyadan cezayı öğrendiğini öğrenen genel başkanlar mı ararsınız, hâkimlere hakaret gibi bireysel bir suçu ülkemizin geleceği için kullanan yabancılar mı ararsınız” ifadelerini kullanmıştı. Akşener, Erdoğan'ın bu sözlerine de şöyle yanıt verdi:
"Millet iradesine ,‘çak’ yapıldı aslında. Biz, birbirimize ‘çak’ yapmadık. Sayın Erdoğan da hapishaneye giderken, ‘çak’ yapmamıştı, o zamanın vesayetçileri millet iradesine çak yapmıştı ama o çakı suratımıza tokat olarak atmıştı. Şimdi de dünün mağduru bugünün vesayetçisi gene millet iradesine gene Saraçhane'de yine suratımıza tokat attı. Dolayısıyla millet iradesine uzatılan her eli o millet iradesi kırar. Ben sayın Erdoğan’ı her şeye rağmen akıllı bulmuşumdur. Şimdi, ‘çak yaptılar’ı söylüyorsa çok vahim. Türkiye’den kopmuştu, dünyadan da kopmuş. Yahu arkadaş, siz 1998’i hatırlasana. O kararın verildiğinde ne halde olduğunu hatırlasana. Biraz empati yapsana. Orada çak mak olmaz orada teselli olur, orada moral düşüklüğünü ayağa kaldırmak olur. Benim, sayın İmamoğlu ve Dilek İmamoğlu’na yerimden kalkıp sarılma nedenim budur. Düşmeyeceğiz, milli iradenin temsilcisi olarak gereğini yapacağız."
Akşener, CHP'li Özgür Özel’in sosyal medya hesabından kardeşi hakkında soruşturma açıldığını duyurduğu İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’nın, “Sen söyleyince baktım, hakkında ihbar var. Gelir adalete hesabını verir” yanıtı ise, “Tiyatro denilen iş bu, haberinin olmadığı gerçekse ben bu gece uyuyamam. Dümense anlarım, orada da sorumluluğunu yerine getirmiyor. Haberi yoksa çok daha vahim” diye yorumladı. Akşener, "Kardeşinizden size ateş etme de doğru değil ama siz sorumlu bir mevkidesiniz gereğini yapacaksınız. Bilmiyorsanız çok vahim. Uçan kuştan haberi olan teröristlerin ayakkabı numaralarını bilenlerin... Bu çok vahim!" ifadesini kullandı.
Akşener, İmamoğlu hakkında verilen hapis ve siyasi yasak kararının ardından Saraçhane'de yaptığı konuşmada 84 milyon vurgusuyla ilgili, "16 milyon İstanbullunun iradesine, hepsi oy vermemiş olabilir, ama o 16 milyonun bugün seçilmiş belediye başkanına ve milli iradeye uzatılan bir el var. İstanbul tamam ama bu milli iradeye çökme hadisesinin karşılığı olarak, '85 ya da 84 milyon Türkiye’de yaşayan herkes Türkiye de senin yanında' dedim. Sadece İstanbul’a özel bir çökme değil bu. Bu Türkiye’nin tümüne çökme meselesi bu. Ben, böyle olduğuna inanıyorum bu perspektiften bakılması gerektiğine inanıyorum. Sadece İstanbullu Ekrem İmamoğlu’nun meselesi şeklinde bakarsak yanılırız" dedi.
Akşener, sözlerine şöyle devam etti:
"Ben, bunu daha önce yaşamış bir insanım. Bu, Erdoğan'a yapıldı. Başından beri bu haksızlığın karşısında durmuş bir kişiyim. Şiirin suç olmadığını bağır bağıra söyledik. O dönem DYP'de genel başkan yardımcısıyım ben. Benim gibi arkadaşlarımızın tümü verdiğimiz beyanatlarla, yahu arkadaş bizimle ilgili fezlekeler falan verildi, tazminatlar ödedik. Ben, çift tazminat ödedik. Sayın Rıza Akçalı, Sayın Nevzat Ercan, biz hem Erdoğan'ın durumuna hem de Refah Davası'na açılan o kapatma davasıyla ilgili çok sert bir beyanatı yazılı olarak net açık ilettik. Ondan sonra bize bir tazminat davası açıldı. Ceplerimizden ödedik.
(Erdoğan için tazminat mı ödediniz?) Ben bir de ayrıca onun için de ödedim. Ona yönelik yapılan, bu hapis işiyle ilgili gençlik de var, ben çok tazminat ödedim. Ama bu üçümüzün ödediği, bakın ben söyledim sadece geçen hafta bunu kimse bilmez ne Nevzat Abi ne Rıza Bey ağızlarını açmadı. Yanlış hatırlamıyorsam 3’er buçuk milyar lira ödedik biz. Dolar o gün kaçtı, bakılıp görülsün. Bu ne biliyor musunuz? Bu bir dayanışma hadisesi. Bu yanlışın karşısında bedel ödemeyi göze alarak yapma hadisesi. Anayasa Mahkemesi, kapatma davası açmış. Sayın Erdoğan, hapse gitmiş ve böyle bir durumda Doğru Yol Partisi’nin genel başkan yardımcıları bir tutum koymuş. Meral Akşener’deki hem şahsi hem DYP genel başkan yardımcısı olarak bir tutum almış. O günün mağduru bugünün kural tanımayan vesayetçisi oldu. İşaret ettim o. Ama bakın bunlar döner! Yazıktır günahtır. Sayın Erdoğan, oradan giderken bu şarkı bitmeyecek dedi, gerçekten bitmedi bakın şimdi cumhurbaşkanı. Şimdi Sayın İmamoğlu’nun ki de bitmeyecek. Eğer sadece 16 milyon İstanbulluyla bırakırsanız işi o şarkılar biter. Sayın İmamoğlu ile ilgili söylemiyorum ben. O zaman iddialar biter. Tecrübe konuşuyor.
Ak Parti'nin trol tayfasının başında bulunan siyasetçilerin bu davayla ilgili mevzunun Sayın Erdoğan'ın hayal ettiği gibi olamayacağına dair bir inançları var. Bu davayı Erdoğan'ın üzerinden sektirebilmek için bir kılıf koydular ben bu davanın böyle sonuçlanması için devreye girmişim, yargıda böyle bir gücüm varmış. Yahu arkadaş benim merhemim olsa kelime sürerim.
Sayın Erdoğan o kadar ters köşe yaptı ki. benim okuduğum şiir suçlu dedi ben gittim yattım o da gitsin yatsın dedi. Sayın Erdoğan tek adam olabilmek için Türkiye'nin bütün çevresini bozdu. Bu işin sorumlusu Sayın Erdoğan. Ama o tek adam şu hareketi yaptığında hazır ola geçilmesini isteyen adam, kendi adamları da dedi ki bu işin sahibi benmişim. Bu yalanın kuyruklusu. Bu korkaklığın kuyruklusu. Sayın Erdoğan'ı zayıflatan bir iş. Benim herhangi bir bilgim yoktu."
Mahkeme kararı sonrasında Saraçhane'ye giderken Kılıçdaroğlu'nu aradığını ifade eden Akşener, şunları kaydetti:
"Ben, Kılıçdaroğlu’nu aradım, telefonu kapalıydı. Ben de Almanya meselesini unutmuşum uçakta zannettim sonra anlaşıldı ki bir programdaymış. Sonra döndüm bir kalabalık güç oluşturabilelim diye Gültekin Uysal’ı aradım, konuştuk. 'Bir kısmına gideceğim' dedim. Ha yanlış anlaşılmasın izin almaya aramadım öyle bir durum yok. Gövde gösteresi yapmak istedim, hepimizin orada olmasını. Ben zaten kimseden izin alma mecburiyetim yok, söyleyeni de fena çarparım. Çünkü bu belediye başkanları iki partinin ittifakıyla seçilmiş belediye başkanları. Bir tek Mersin hariç, diğerlerinin tümü bütün CHP’nin ve İYİ Parti teşkilatlarının çalışarak seçtirdiği belediye başkanları dolayısıyla bu arkadaşların iyi yaptıklarından da kötü yaptığı işlerinden de mesulüz. Dolayısıyla izne mizne ihtiyaç yok. Sayın Uysal çok ağır griple yatıyordu Babacan'ı aradım ulaşamadım, 15 dakika sonra döndü bana bir programdaymış. Sonra Davutoğlu, 40-45 dakika sonra aradı onunla da konuştum onların da üçüncü yıl dönümleriydi akşama geleceğini söyledi. Temel Bey'e de hiç ulaşamadık, meğer hastanedeymiş.(İlker Karagöz: Yani izin almak için aramadınız?) Rica ederim böyle bir şey yok. Kendi seçtirdiğimiz belediye başkanı için kimden izin alacağız! CHP üyesi olarak seçilebilirler ama onların sorumluluğu hepimize ait."
Akşener, açıklamalarının devamında özetle şunları kaydetti:
“Bakanımsı troller var ya ama benim üzerime vurulması problem değil asıl burada Erdoğan gitti gümbürtüye. Ama bunu üzerinden bir kesim de siyasi nezakete uymuyor dendi. Sonra siyasi saygısızlık haline döndü. Demek ki İmamoğlu’nu orada yalnız bırakmak siyasi nezaket, siyasi irfan, siyasi terbiyeymiş. Ben, böyle bir ahmaklık hiç görmedim. Dolayısıyla yapayalnız o gün orada olmasaydık. Hüseyin baş da oradaydı. EMEP'in genel başkanı da oradaydı. CHP’nin genel başkanları mahkemedeydi. (İlker Karagöz: Tam olarak sizi neyle itham etmeye çalıştılar?) Ak Parti’nin Meral Akşener’in bilgisi var o sebep oldu üzerinde yüründü. Rol çalma gibi, falan zannedildi ama halbuki ben bu işleri bildiğim için. İmamoğlu’nu o gün orada sap gibi bıraktığınız takdirde… o konuşmada yapayalnız konuşaydı.
(İlker Karagöz: Siz çarşamba günü bir saniye gecikmediniz dediniz, Kılıçdaroğlu Almanya'daydı, siz gider miydiniz böyle bir dava süreci olsaydı?) Böyle bir yorum yapmak bir partinin içişlerine karışmak olur. Hiç yapmayayım. (İlker Karagöz: Bir yandan da böyle bir söz siyasette karşımıza çıktı?) Normalde Kılıçdaroğlu'nun söylediği söz oraya gitmekle alakalı değil. Oraya gitmekle alakalı sözler genelde tırnak için kurmaylardan geldi. O benim arkadaşım, incitse bile buraya koyduk. Sayın Kılıçdaroğlu gazetecilerle yaptığı toplantıda şöyle bir soru soruldu; 'Meral Hanım diyor ki Ankara ve İstanbul belediye başkanlarından herhangi birini getirseler, biz bunu itiraz ederiz. Ama bu 1,5 yıl evvel sayın Kılıçdaroğlu ile beraber beş arkadaşının ve benim beş arkadaşımla beraber karşılıklı olarak CHP ziyaretinde söylediğim bir söz bu. Ondan sonraki fasılda da onu kamuoyuyla paylaştığım bir söz. o söz burada yeniden ortaya çıktı. Sonuç itibarıyla bu soruyu sordular sayın Kılıçdaroğlu da içişlerine karışmakla ilgili bir cümle sarf etti. Burada öyle bir durum yok. Altılı Masa neticede cumhurbaşkanı adayını bizzat Kılıçdaroğlu’nun gayretiyle altılı masa toplandı ve o Altılı Masa'nın liderlerine bu seçim bırakıldı. Dolaysıyla bir siyasi partinin içişlerine karışmak gibi bir durum yok. Ama o masaya verilen görev, o masanın aday tespiti. O tespit konusunda herkes hür ve bağımsız.
"(Erdoğan'ın "İmamoğlu başka ebeveynler arıyor" sözüne) Çok pis bir dil bu. Ben alıştım sayın Erdoğan devrinde bana yapılmayan hiçbir şey kalmadı. Evim basıldı ve yalnızlık çok zor bir iştir. Evim basıldığında kimse yoktu. 2 gün sonra saadet partisi genel başkanı dışında arayan olmadı.
"Masa kazanacak, göreceksiniz. Kırgınlık değil benim anlattıklarım. Benim bunlarla herhangi bir düşüncemin olmadığını ifade ediyorum. Türkiye’de sevgi sözcüğü üzerinden gidiyor erkeklerin bir kısmı. Siyaset ya da kurumsal hayat böyle bir şey değil. İlkeler ve kurallar üzerinden yürür. Altılı Masa'da insanların birbirine saygı duyması şarttır. Altılı Masa'nın kurulması üç temel ilkeden oluşur. Parlamenter sisteme dönülmesi seçim güvenliği üçüncüsü ise seçilecek adayın yolculuğunda kullanılması gereken işler. Onun sonrasında ha biz siyasi partiler bir araya gelip nasıl bir yolculuk yapacağız bu başka bir şey.
“(İlker Karagöz: Kılıçdaroğlu masaya, 'ben aday olmak istiyorum' diye gelirse tavrınız ne olur?) İster, hakkıdır. İstemek, herkesin hakkıdır. Buna, 'farzı mahal' denir. ‘Farzı mahal’i burada konuşamam gelsin görelim. Her şeyi partimizle konuşarak gittiğimiz için ona göre bir bakış açımız olacak.”