İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, katıldığı bir canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Akşener, sözlerine "Erdoğan BM'de herkes için barış, herkes için adalet, herkes için hukuk istedi. İnşallah Türkiye'de bunu hayata geçirir" diyerek başlarken, Fatih Altaylı'nın "İyi Parti Erdoğan'ı destekler mi?" sorusuna, "Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek için bir konsensüs aranıyorsa CHP de orada yer alır" şeklinde yanıt verdi.
Habertürk'te Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlayan Akşener, "31 Mart akşamı rasyonelliği eline almış bir sayın Erdoğan görmüştüm. Fakat yanıldım, 6 Mayıs'ta yeniden seçim kararı alındı" derken, 23 Haziran seçiminin sonucu için "Seçmen, iradesine konulan zorbalığa 'ehh' dedi" yorumunda bulundu.
Akşener, Altaylı'nın "İyi Parti Erdoğan'ı destekler mi?" sorusuna yanıt olarak hâlâ AKP'yi eleştirmeye devam ettiklerini belirtirken, "Bu itirazlarımız değişmiş değil. Şu olursa, buna CHP'nin de destek vereceğini zannediyorum. Bu ülke Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni taşıyamıyor. İyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek için bir konsensüs aranıyorsa orada oluruz. Zannediyorum ki CHP de orada yer alır" açıklamasında bulundu.
Meral Akşener'in Altaylı'nın sorularına verdiği yanıtlardan öne çıkanlar şöyle:
Altaylı: 31 Mart'tan sonra gerilim azaldı mı?
Akşener: Hayır azalmadı. Erdoğan BM'de herkes için barış, herkes için adalet, herkes için hukuk istedi. İnşallah Türkiye'de bunu hayata geçirir.
Altaylı: Sayın Ekrem İmamoğlu randevu istedi. Direkt ona randevu vermektense 30 büyükşehir belediye başkanını çağırdı. 'Barış havası geliyor' dendi...
Akşener: 31 Mart akşamı rasyonelliği eline almış bir sayın Erdoğan görmüştüm. Orada İstanbul seçimlerini kabul edeceğini ve seçmenin verdiği mesajları okumaya çalışan sayın Erdoğan görmüştüm. Fakat yanıldım, 6 Mayıs'ta yeniden seçim kararı alındı. 23 Haziran'da İstanbullu 800 bin farkla sayın İmamoğlu'nu seçti. Bunu Millet İttifakı'nın paydaşları olarak okumamız lazım ama biz iki ayrı siyasi partiyiz.
Seçmen, iradesine konulan zorbalığa 'ehh' dedi. Bu seçmen tek başına AK Parti, CHP, MHP, İyi Parti, HDP'nin seçmeni değil. Meral Akşener'e de, İmamoğlu'na da sayın Erdoğan'a da mesaj verdi. Şimi Türkiye patron şirketi olarak yönetildiği için, patronun 'seçmen velinimettir' mottosuna geri dönme ihtimali var idi. Ama ben büyük zigzaglar görüyorum. Büyükşehir belediye başkanları külliyeye çağrıldı. Bu normalde olması gereken bir iş, biz bunu Türkiye'de alkışlarken öldük.
Şu mesajı gördük. Hem ben şahsen hem de partimiz çalıştı. Bir oy firesi olmadı. Aldığımız mesaj şudur, seçmen doğru projeyle, doğru dille, kutuplaştırmayan, kucaklayıcı bir dille yürüdüğünüz zaman sizi görüyor. Şunu da anladık. Bir çalışma yaptık, İstanbullu'nun verdiği oyu İyi Parti ya da CHP olarak ya da Millet İttifakı'nın bütünü olarak 'Biz kazandık bu işi' dediğimizde hata ederiz. 23 Haziran'ın galibi İstanbulludur. Biz hep 'bu hükümetin kulağını çekin' dedik. 'Ceketimi atsam seçilirim' şeklinde seçmene saygısızlık var. 31 Mart'ta kulak çekildi, 23 Haziran'da kulağı kopardı İstanbullu, bunu gördük.
Altaylı: Bu seçim sonucu ileriye dönük bir şey vaat ediyor mu?
Akşener: Eğer 2023'e kalır da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 'Sayın Erdoğan tekrar seçilir mi' diye sorarsam. Yeni sistemde Cumhurbaşkanını seçemezseniz, gitti. Sayın Erdoğan bugünkü tabloda İstanbul özelinden yola çıkarak Cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün değil.
2023'de sayın Erdoğan'ın seçilemeyeceğini söylüyorum. Aktif politika yapmış bir insan olarak.
Altaylı: İyi Parti destekler mi?
Akşener: Bizim sayın Erdoğan ve AK Parti iktidarına yönelik itirazlarımız sürüyor. Sayın Erdoğan'ın diline, insanları kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı söylemine, Cumhur İttifakı'nın mitoz bölünme gibi iki hücre gibi olmasına. Ortaya koydukları kötü dile, ekonomideki gidişata, dış politikadaki tırnak içinde değerli yalnızlığımıza, 4,5 milyon Suriyeli sığınmacının ülkemizde bulunmasına, bunu sağlayan yanlış politikalara, bir yıl evvel 'kardeşim Esad' bir yıl sonra 'katil Esed' olmasına itirazlarımız var bizim. Bu itirazlarımız değişmiş değil. Şu olursa, buna CHP'nin de destek vereceğini zannediyorum. Bu ülke Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni taşıyamıyor. İyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek için bir konsensüs aranıyorsa orada oluruz. Zannediyorum ki CHP de orada yer alır.
Altaylı: Parlamenter sisteminde ön koalisyon gerekiyor. Parlamenter sisteme dönüş AK Parti'nin de işine gelecek bir şey değil mi?
Akşener: Bilim insanı yönüm var. Kişisel anlamda parlamenter sisteminin değiştirilmesinin karşısında olduk. ABD, Fransa'da olduğu gibi yarı başkanlık sistemini dahi, denetleme mekanizmalarının bulunduğu sistemi Türkiye'de tartışabiliriz. 150 yıllık birikimimiz var bizim. Bugünki sistem hiçbir bilimsel, uygulanmış yeri yok. Bir tek Güney Amerika ve Afrika'da uygulanan değişik bir şey. Tartışılabilir elbette. 150 yıllık birikimin çöpe atılıp, yeniden bir sistemi kurmaya kalkıştığınızda günlük hayatınızdaki hukuku değiştirmek için 15 yılı değiştirmeniz gerekiyor. Türkiye'nin oluşturduğu kurumların, kuralların ortadan kalkmasına. Bir tek saray kurumu oluştu. Saraylar yeni bir hayat tarzını, yeni bürokrasiyi, paralel bir evreni, bambaşka bir sistem oluşturur. Bizde sadece saray var şu anda. Hukukun üstünlüğü mevcut mu? Şu an için mevcut değil.
Altaylı: Daha önce mevcut muydu?
Akşener: Kör topal vardı. Dün ekonomide sermaye, emek, teknolojik üretim anlayışı varken. Bugün bilimin önde olduğu, bacasız fabrikaların, üst teknolojinin uygulandığı yeni dünya var. Elbette ona uygun parlamenter demokrasiye dönülmesini Türkiye için iyi olacağına inanıyorum. Monşer denildi. Dış politikanın, Dışişleri Bakanlığı'nın bütün hafızası yok edildi. Peki ne oldu? Monşer de yok şimdi, kayboldu gitti. Türkiye çok ciddi devlet birikimi ve yönetimi olan bir devlet. Biz güçlü Türkiye için ihtiyacı olan herşeye sahibiz. Yönetilemiyor deniliyor. Türkiye yönünü kaybetti. Ekonomide, günlük hayatımızda güven ekonominin patronudur. Güveni sağlayan işte ve dışta demokrasi, hukukun üstünlüğü. 250 TL'ye doldurduğunuz market alışverişlerinde arabanızı bugün 300-350 TL'ye dolduruyorsunuz. İstihdam yaratamazsanız, iç talebi yaratmaya çalışıp, kaynak bulamazsanız, üretimden uzaklaştırırsanız, canınız istediği her yere üniversite açıp, mezunlarının iş bulamadığı binlerce çocuğa 'iş bulmak zorunda değilim' derseniz, Türkiye yönetilmez.
Altaylı: 2023'e 1 yıl kala AK Parti 'hadi parlamenter sisteme dönelim derse kabul eder misiniz?
Akşener: Onu partimize sormamız gerekir ama benim kişisel görüşüm evettir. Çok basit bir şey değil.
Altaylı: Değerli yalnızlık dediniz ama sanki eskisi kadar değerli yalnız olmadığımız duruyor gibi. Son aylarda Başkan Trump Türkiye'nin çok lehine konuşuyor. İki konuşmasını dinledim, para versen, Türkiye'yi savun desen, avukat olsan bu kadar savunur. Keza Putin. Acaba azalmaya başladı mı değerli yalnızlık?
Akşener: İnşallah. Ben mesela İYİ Parti'nin dost mu, düşman mı olduğunu bilmiyoruz. Almanya'nın, İsrail'in dost mu düşman mı olduğunu bilmiyoruz. Putin şimdilik iyi. İsrail'le, Mısır'la elçimiz yok. İsrail limanlarında alışveriş devam ediyor. Bu ciddiyetsizlik ülkeler arasında, devletler arasında elbette liderlerin ahbaplığı güzel bir şeydir. Ama ilişkiler liderler üzerinden yürümez, kalıcı olmaz. ABD bize dost mu? Bilmiyoruz. YPG/PYD/PKK, Fırat'ın doğusuna gidilecek ne olacak? Afrin'de, İdlib'de bir şeyler oluyor, belli değil. Değerli yalnızlığımızı bizim Suriye'de İran, Rusya, ABD komşumuz oldu, doğru çok fazla yalnız değiliz.
Altaylı: HDP meselesi, CHP'nin biraz yakın durması anladığım kadarıyla sizi rahatsız ediyor.
Akşener: CHP ile HDP arasında herhangi bir iletişim, ilişki var mı bilmiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu der ki, 'Biz HDP+Saadet gitmek istiyoruz, siz de buyrun', o zaman biz de 'hayır' deriz. HDP'nin PKK'ya bir türlü mesafe koyamaması. Diyarbakır'da çocuğunu arayan annelere HDP milletvekilinin söylediği sözleri biz hoş karşılamayız.
Kayyumlar atandı, biz toplandık. 5 saat sonra metnimiz çıktı. Bir metin çıktı ortaya. O metnin yayımı sağlandı partimizin görüşü olarak. Aynı noktada duruyorum. Sayın İmamoğlu'nun yaptığı ziyaret kendisini bağlar. Şu soru önemli; Leyla Güven'in yaptığı konuşmadan sonra aynı ziyareti yapabilir mi emin değilim.
HDP'nin iktidarla olan ilişkisinin sürdüğüne inanıyorum. Abdullah Öcalan'la, 23 Şubat'ta söylemiştim. Öcalan'la iktidar görüşüyor demiştim. Sonra mektup geldi, insan geldi, mektuba pul olundu, okutuldu, o da yetmedi, kardeşi Osman Öcalan, iki muhabir gönderildi, mülakat yapıldı. Benim, sizin, vatandaşın vergileriyle oluşan o televizyona biz çıkamazken Osman Öcalan mülakat verip, Cumhur İttifakı'na oy istedi. O 800 bin fark kimsenin değil. Bizim için bir rehberdir. Kimse kimsenin oyunun sahibi olmadığını gösterdi. Sayın Süleyman Soylu, Temel Karamollaoğlu ile benim Kandil'le sözleşme imzaladığımızı iddia etti. İftira ötesi bir çirkinlik. Ben sizin karşınızda niye oturuyorum. Böyle bir ciddiyetsizlik olur mu? Kandil bir terör yuvası, terör yuvasını yönetenlerle bir sözleşme imzalamışsam, burada sizinle oturabilir miyim? Türkiye'nin bir ciddiyet, saygı problemi var. Ben eski İçişleri Bakanıyım. Böyle bir ciddiyetsizlik olabilir mi? En az 300-400 bin silahlı kişi size bağlı. Bunu nasıl söylersiniz? Adalet Bakanı ve savcılar ne iş yapar?
Diyarbakır'daki annelerin her yere gitmeye hakkı var. Ama Türkiye Cumhuriyeti bakanları o merdivenlerde boynunu eğip oturamaz. Orası HDP binası. İçişleri Bakanı orada çay kahve dağıtamaz, gereğini yapar. Ben anayım. Annelerin ciğeri yanıyor. Vay efendim oraya dikkat çekmek, HDP'yi rol icabı şeytanlaştırmak.Bu anneler rahat bırakılsa, bunların çocuklarıyla ilgili annelerin güvenlikleri sağlansa belki ilk defa vatandaşın PKK'ya karşı net bir sivil direnişi ortaya çıkardı.
Altaylı: Bir akademisyen yollayın Öcalan'dan mektup getirileceğine bu annelerin Öcalan'a gönderilmesi olmaz mıydı?
Akşener: İçişleri kafam var benim, evet diyemeyeceğim. Anneler elbette haklı. Söylediğim şey annelerin derdine çare olacak kişi İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, emniyet, savcılık. HDP il başkanlığının içindeki insanların çocuklarını dağa kaldırdığını iddia ediyor bu anneler. Adalet Bakanlığı ne yapar? Bu iddialar araştırılmaz mı? Siz HDP Diyarbakır İl Başkanlığı'nı PKK'nın elinde tutulan polis ve asker ailelerini oraya getirip onlara yalvartıyorsunuz, çocuklarınızın esir olduğunu onlara söylüyorsunuz. O anneler hepimizin üzerinden yakalarımızı tutma hakları var. Canı, ciğeri yanmış kadının ona laf söylemedim.
Altaylı: İçişleri Bakanlığı döneminizde hatırlananlar genellikle sert, bir de telefon dinlemesi olayı vardı...
Akşener: Hürriyet gazetesinin santralinden yapılan bir dinlemedir. DYP'ye getirilmiştir. Kim açıklasın diye soru sorulduğunda Tansu Hanım'ın 'sırtında yarası olmayan bir tek Meral var, o açıklasın' demiştir. Sonuçta da öngördüğüm oldu, dinletmişim gibi bir kanaat oluştu, o da normal.