Akşener, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç'ın üyelikten istifasına ilişkin, "Bülent Bey'in konuşmasının Tayyip Bey'in bilgisi dahilinde olduğunu öngörüyorum." yorumunu yaptı.
Demokrasiyi içselleştirmeye çalışıyoruz. Biz hepimiz çok otoriter yapılardan geliyoruz. Sizin profesyonel olarak maaş ödediğiniz danışmanlar yani size strateji veren danışmanlar siyasetçiliği toz zerresi görürdü bir süre sonra.Evet sayılmıyordu. Televizyona röportaj vermek için izne tabiydiniz. Ben otoriterleşmemeye gayret ediyorum, demokrasiyi içselleştirmeye bir genel başkan olarak kararlıyım. İş geldi kongreye. 38 milletvekilimiz vardı. Şimdi 36'ya düştü. GİK üyeliği, genel başkan yardımcılığı, milletvekilliği hepsinden önemli. Çeşitlendirmeye gayret ediyoruz, orada sorun oluyor.
Orada bazen kırgınlıklar oluyordu. Bunu tamamen değiştirdik. 1,5 yıl evvelki kongremizde tamamen çarşaf liste yaptık, kimseyi önermedim. 3 ayrı anahtar liste çıktı. Genel merkezin yaptığı anahtar listeyi delen arkadaşlar çıktı. Bana göre demokratik bir kongre olmuştu, orada da itirazlar çıktı.Ümit Özdağ benden fezlekesine bağlı olarak benden grup başkanlığı talep etmişti. Ben de kendisine hayır demedim. Edirne Milletvekilimiz Orhan Çakırlar Edirne Milletvekilimiz çok beyefendi insan ona sen kenara çekil bu arkadaşı alıyoruz doğru olmayacağını kongreden sonra bu eylemi gerçekleştireceğimizi kendisine söyledim. Nitekim ben GİK listemde Orhan Çakırlar’ı koydum ve orayı boşalttım. Sonra el yazısı listenin içinde Sayın Özdağ'ın isimleri vardı. GİK listesindeki olmadıklarını biliyorlardı. Sayın Özdağ tek tek görüştüğümüz arkadaşlarımızın arasına katıldı. Sonuçta ne olduğunu bilemediğim sistemin içinde bir gün baktım ki televizyon kanalında veryansın ediyor arkadaşımız.
(Ümit Özdağ'ın "Meral hanım bana randevu vermedi" açıklaması) Hayır benden randevu talep etmedi ki... Milletvekili arkadaşlarımızın kongreyle ilgili çizilip çizilmeme üzerinden kızgınlıkları, kırgınlıkları oldu. Bire bir bu konuda maruz kalan arkadaşlarımızın hepsiyle tek tek görüştüm.Sayın Özdağ benim listemde olmadığı için, zaten bulunmadığını da bildiği halde herkesten daha fazla bağırıp çağırmasını anlayamadım. Son derece rijit, asabi bir şekilde 'vay benim adım nasıl olur çizilecek listesinde' diye vayvela yaptı. O zaman da böyle oldu. Bizi izleyen bütün seyircilerimizden özür diliyorum, partimin bu yönüyle neredeyse 1 saati geçirdiğimiz için. İlçeleri geziyorum, 20 Ocak 2020'den beri ilçe ilçe geziyorum. Pandemi yoktu, zaten kırılgan, zayıf bir ekonominin üzerine pandemi geldi. İnsanlar aç, aç.
Bu arkadaşımız ben, benden sonra genel başkanlığa hazırlıyorum kanaatine kapıldı. Bir siyasi partide bir genel başkanlık sandalyesi boşaldığı zaman pek çok insan onun için yatırım yapar. Belli insanlarla bu partinin kurucuları, en başı, ortası son dakikada geleni var. Tecrübelisi var, genci var.Bunlar bir araya gelir o parti kurumsal bir sistem oluşturulur. Bu kurumsal yapının içinden seçilir genel başkan. Mesela rahmetli Demirel Cumhurbaşkanlığına gittiğinde Köksal Bey, İsmet Sezgin aday oldular. Sonuç olarak Tansu Çiller seçildi. İttifaklarla seçildi. Dolayısıyla genel başkanların işaret ettiği bir aday seçilir diye bir durum yoktur. Bizim tüzükte genel başkanların süresi 3 yıldır.
"Hayır, hayır! Buğra Kavuncu ile ilgili olarak bana geldi ve kongremiz vardı. Buğra'nın FETÖ'cü olduğunu söyledi. Ben de kendisine konuyla ilgili belge ve bilgi getirmesini gereğini yapacağımı söyledim. Son gelindi belge ve bilgi yok. Bu bilgiler nereden? O da devletin bazı kurumlarını söyledi. Belgesi yok. Not aldım, o da devletin bazı kurumlarını söyledi. Jandarma, askeriye ve MİT'ten aldığını söyledi. Ben de ilgili kurumların başındaki kişileri aradım. Okudum, bunlar iddia, iddia sahibi şu kişi. Dolayısıyla sizden alındığını söyledi. Bu bilgilerin sizde olup olmadığı doğru mu? Sonuç itibariyle o bilgi oradan çıktı. Ben eski İçişleri Bakanı’ydım. Nasıl soru soracağımı bilirim. Özel kalemler üzerinden gizli değil resmi bir biçimde aradım. Devletin sistematiği şudur. Siz müracaat edersiniz, size gizli bilgiyse, verilemeyecek bilgi ise yüzünüze yazıyla veya şifahi olarak söylerler.Çarşamba bir arkadaşımız, Perşembe bir arkadaşımız geri döndüler. Sayın Özdağ'ın oralardan aldığını iddia ettiği kayıtların sisteminde olmadığını söylemiş oldular. Ben o insanlara 'Buğra Bey FETÖ'cü müdür?' diye sormadım. Biz siyasi partiyiz, her yerde üye yazarlar. Her yerde stant kurarak üye yazarız. Biz bu üyelerin bir terör örgütüne üye midir, sempatizan mıdır bilemeyiz. Biz yazarız Yargıtay'a veririz, bakar.
Bir başka şey daha var eğer siz bir il başkanına direkt FETÖ'cü diyorsanız. Genel başkanınız da bununla ilgili çalışma yapıp 'hayır' alıyorsa, orada onu kapatırsınız. Ama gene ikna olmuyorsanız, bana söylediğiniz belgesini bilgisini koyamadığınız şeyleri savcıya şikâyet edersiniz. Ondan sonra hakkınız olur, dersiniz ki, hakkınız olur dersiniz ki 'ey ahali bu Meral Akşener, FETÖ'cüyü aldı koydu, ben de şikâyet ettim'. O zaman hakkınız olur. Gencecik bir insanı ben size söylüyorum, savılar onu yapsın bunu yapsın.FETÖ bir terör örgütüdür Fatih Bey. DEAŞ gibi, PKK gibi. Terör örgütünün sempatizanı, terörist diye bir kişiyi söylerseniz, bunu ispat etmekle görevlisiniz. Bunu yargıya teslim etmek zorundasınız elinizde karineniz varsa. Sonuç itibariyle bunu yapmadığımız zaman sadece bir kişinin ardından bu manada konuşursanız, ispat etmek görevi sizindir. O zaman bu iftira olur. Yanlış ve ayıp olan kısmı bu.Bir diyor ki bu devlet yalan söylüyor diyor. Ben de diyorum ki bizim vergilerimizle terör örgütlerine mensup insanlar var mıdır, yok mudur takip eden legal yapılardır. İstihbarat örgütlerimizdir.O soruşturmanın sonucuna göre bir karar çıkacak ve akla kara ortaya çıkacak. Buğra Bey’in aklanma gibi bir sonucu çıkarsa o zaman Özdağ hukuki olarak iftiracı olacak. Ne güzel kendisine ispatlanma imkânı sağlandı.Hayır, yok! Parti içinde eleştiriler yapıldı ama kimse kimseyi FETÖ'cülükle hainlikle suçlamadı. Ben bir genel başkan olarak buna müsaade edemem. Diyen kişi ispatlamak zorundadır. Söyleyen insan belgesini, bilgisini götürecek gereğini yapacak. Bunların her birini sorumluluk meselesidir. Nitekim MİT'ten, jandarmadan, askeriyeden aldım dediğinizin de böyle bir olmadığını en üst seviyen söylendi. O da demek ki kandırılmış. Türkiye’de herkes kandırılıyor.
Bunlar çok üzücü şeyler. Ben ilçe başkanı, belediye başkanı, üst delegeye kadar hangi arkadaşımız partimizden ayrılırsa çok üzülürüm. Çünkü o partileri var eden insanlardır. İstifa eden hiçbir arkadaşımızın hakkında incitici bir şey söylemedim, iradelerine saygı duydum.
Akşener, Bülent Arınç'ın Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç'ın istifasına ilişkin şu ifadeleri kullandı:
"Bülent Bey'in konuşmasının Tayyip Bey'in bilgisi dahilinde olduğunu öngörüyorum. Sayın Cemil Çiçek de katıldı. Her söylediğini aşırı dikkate alırım. Kendisinde devlet ciddiyeti, siyasi ciddiyet ve vicdan vardır. Cemil Bey de tövbe edilmesi gerektiğini, ahlak üzerinden yürüdü. Sayın Arınç'ınkinden çok daha önemliydi. Orada çok daha vahim bir mesele vardı. Üç gün beklendi. Araştırma yapıldı, geriye bildirimler doğru çıkmadı, sonuç itibariyle sayın Erdoğan rencide oldu. 2010 yılında herkesin açılım mutluluğundan ağladığı dönemde demiştim ki, sayın Erdoğan bunu ölçer biçer, getirisi ile götürüsü arasında fark varsa açılım olur saçılım. Dolmabahçe'de yapılan toplantının başında söylediği başka bir gün sonra söylediği başka. 28 Şubat 2015 tarihinde açılım oldu saçılım. O açılım işinde bulunan sayın Efkan Ala şu anda nerede, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı. Belki iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem için masa kurulması düşünülürken, üç gün sonra sayın Kılıçdaroğlu'na hakareti de koyarsa sayın Erdoğan rencide oldu."
Fatih Altaylı'nın "Sayın Akşener'in partisinde Alaattin Çakıcı'ya dava açmış başka isim yok mu?" sorusu üzerine Akşener şu yanıtı verdi:
Bilmem. Sayın Bahçeli'yi de birisi çıkıp tehdit ettiği zaman onun karşısında duracak siyasilerden birisiyim ben. Siyasetçilere yapılır bunlar, bugüne kadar hep yapıldı. Başbakanlar yumruklandı ama hiçbir siyasetçi siyasetçiye yapılan bu hakaretin, tehdidin yanında durmamıştı