Akşener’den Erdoğan’a: Türkiye ekonomisini işgal etmeye kalkanlar sen, beş müteahhidin ve liyakatsiz kadrolarından başkası değil

Akşener’den Erdoğan’a: Türkiye ekonomisini işgal etmeye kalkanlar sen, beş müteahhidin ve liyakatsiz kadrolarından başkası değil

T24 Haber Merkezi

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Türk Lirası’ndaki hızlı değer kaybına işaret ederek, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yüklendi. Akşener, "Daha iki hafta önce Türki uçuyor diyordun ekonomiyi şaha kaldırıyordun hatta ciltler dolusu ekonominin kitabını yazıyordun. Hayırdır Sayın Erdoğan hesabın mı şaştı? Anlatacak masallar mı bitti, suçlayacak meslek grubu mu kalmadı? Türkiye ekonomisini işgal etmeye kalkanlar sen, beş müteahhidin ve liyakatsiz kadrolarından başkası değil. Ekonomiyi yerle bir eden siz, ticareti işgal eden siz, tarıma taarruz başlatan siz, millet Hazinesi'ni yağmalayan da siz" dedi.

"Beceriksizlikle ihanet arasında ince bir çizgi vardır. Beceremediği halde makam mevki işgal etmek en büyük ihanettir. işte o nedenle kendisinin niyeti iyi midir kötü müdür artık bir önemi yok. Çünkü söz konusu ülkeyi yönetmekse cehalet ve ihanet aynı yola çıkar" diyen Akşener, iktidara şöyle seslendi:

"İstediğiniz kadar bağırın çağırın ekonomiye ettiğiniz ihanetin ispati televizyon kanallarının sağ alt köşesinde duruyor. Yetkiyi aldınız görevi kötüye kullandınız. Bunun bedelini ilk sandıkta ziyadesiyle ödeyeceksiniz, bundan şüpheniz olmasın."

Erdoğan'ın, "Ülkemizi denklemin dışına itmek isteyenlerin kur, faiz ve fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunları görüyoruz" ifadesine hatırlatan Akşener, "Tayyip Bey bu iş böyle olmuyor sen saçmaladıkça olan bu güzelim memlekete oluyor" dedi. Akşener, "Gel daha fazla tadımız kaçmadan getir sandığı gerisini biz ve milletimiz hallederiz. Sen yeter ki gölge etme biz başka ihsan istemiyoruz" diyerek erken seçim çağrısında bulundu.

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Sağ olsunlar Denizlili kardeşlerimiz de 29 Ekim Meydanı'na adeta aktılar. Milletin kurduğu bir partiyi dağıtmaktan genel başkanını teneşire yatırmaktan bahseden sayın Erdoğan'a 'Orada bir dur bakalım' demekti. milletimiz Denizli'den dedi ki 'iyi parti yalnız değildir. sayın Erdoğan senden büyük Allah var' dedi. Denizli 29 ekim meydanı bu ucube sisteme ve onun sonuçlarına mahkum edilen aziz milletimizin köprüden sonraki son çıkış uyarısıdır.

"Panik rüzgârları Beştepe koridorlarında esmeye başlamış"

"Denizli'deki kalabalığı gösteren bazı iktidar mensuplarını kaşıntı tutmuş. Dedikodu sıraları oluşmuş. Panik rüzgârları Beştepe koridorlarında esmeye başlamış. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı hiç üzgün değiliz çünkü biz milletimizin arasındayız. Dedikoducu iktidara sözüm şudur nazar etme ne olur çalış senin de olur.

"Sayın Erdoğan ve arkadaşları için yol görünmüş, bavulları toplama vakti artık gelmiş"

"Görüyorum ki milletimiz kararını çoktan vermiş, Sayın Erdoğan ve arkadaşları için yol görünmüş, bavulları toplama vakti artık gelmiş, hareket saati artık gelip çatmış. Bu vesile ile Sayın Erdoğan'a iyi yolculuklar, emeklilik hayatında da başarıla diliyorum. 

"Bunlar artık milletimizin önemli bir bölümünün güvenerek yetki verdiği kadrolar değil"

"Tablo bu kadar ciddiyken iktidar mensupları ne yapıyor? Yine her zamanki gibi durmak yok saçmalamaya devam. 30 yıldır dolar karşısında değer kaybetmeyen Japon Yeni ile beyin akan kıyaslamalar yapan mı dersiniz; matematik bilimini ağlatmak pahasına sözü ABD bizi kıskanıyor a getirenler mi dersiniz; 5 bin liralık kaşkoluna laf edenlere bizimkiler dizisinin kapıcısı diyerek genel başkanının apartman görevlisi sevgisini yepyeni seviyelere densizler mi dersiniz; utanmadan ayda iki kere et yiyorsak yarım kilo yeriz diyen beslenme uzmanı milletvekili mi dersiniz; zor durumdaki çiftçilerine nankör demeye kalkan hadsizler mi dersiniz; biz bir ay içinde LPG’ye dört defa zam yapıldı deyince yeni bir ekonomik rota deniyoruz diyen üstün zekâlı navigasyon uzmanları mı dersiniz; hatta Batman’da sergilediği dört işlem bilgisiyle dosta güven düşmana korku salan ünlü ekonomi salan Sayın Erdoğan’ın bizzat kendisi mi dersiniz! Ez cümle kolektif bir saçmalama furyanı almış başını gidiyor. Milletimiz her gün daha da fakirleşirken Sayın Erdoğan’ın himayesindeki cehalet festivali tüm hızıyla devam ediyor. Ne diyelim Allah ıslah etsin. Bunlar artık milletimizin önemli bir bölümünün güvenerek yetki verdiği kadrolar değil.

"Milletin sırtına yapışmış kenelere bir el uzatsa hepsi ya AK Parti’nin kodamanı çıkacak ya da eş dost tanıdık çıkacak"

"Sayın Erdoğan önceki gün meseleyi yine başkalarının üzerine yıktı; 'Kur faiz ve fiyat artışları üzerinden oyunları görüyoruz. Kurdaki yükselişi bahane ederek hiçbir mantıklı izahı olmayan fahiş fiyat artışları yapan fırsatçılara göz açtırmayacağız.’ Kardeşim ülkeyi yöneten sensin LPG’ye elektriğe, doğalgaza zam yapan ben miyim? Sensin sen. O Fırsatçı sen misin? Maden öyle o zaman şu ana kadar gereğini neden yapmadın? Çık gereğini yap milletin sırtına yapışmış keneler varsa ki var sök at. Hey hat yapmıyor yapamıyor. Çünkü kenelere bir el uzatsa hepsi ya AK Parti’nin kodamanı çıkacak ya da eş dost tanıdık çıkacak. Varsın olsun nitekim zaten artık terörist çiftçi, iş birlikçi manav, dış güçlerin maşası market suçlamalarını kimse ciddiye almıyor. Milletimiz asıl meselenin Sayın Erdoğan’ın kendisi olduğunu gayet görüyor.

"Yetkiyi aldınız görevi kötüye kullandınız"

"Beceriksizlikle ihanet arasında ince bir çizgi vardır. Beceremediği halde makam mevki işgal etmek en büyük ihanettir. İşte o nedenle kendisinin niyeti iyi midir kötü müdür artık bir önemi yok. Çünkü söz konusu ülkeyi yönetmekse cehalet ve ihanet aynı yola çıkar. Buradan iktidardakilere sesleniyorum; istediğiniz kadar bağırın çağırın ekonomiye ettiğiniz ihanetin ispati televizyon kanallarının sağ alt köşesinde duruyor. Sayın Erdoğan konuşuyor milletimiz fakirleşiyor, ne söylerseniz söyleyin ne masal anlatırsanız anlatın mızrak artık çuvala sığmıyor. Gerçeğin ta kendisi apaçık ortada duruyor, bu gerçek zam olup yağıyor. Mutfaktaki yangın her geçen gün büyüyor. Bu aziz millet size o yetkiyi masal anlatın diye değil işinizi iyi yapın diye verdi. Japon Yeni'nin durumuna kafa yoracağınıza Türk Lirası'na kafa yorsanız böyle olur muydu? Yetkiyi aldınız görevi kötüye kullandınız. Bunun bedelini ilk sandıkta ziyadesiyle ödeyeceksiniz, bundan şüpheniz olmasın.

"Hayırdır Sayın Erdoğan hesabın mı şaştı?"

"Daha iki hafta önce Türki uçuyor diyordun ekonomiyi şaha kaldırıyordun hatta ciltler dolusu ekonominin kitabını yazıyordun. Hayırdır Sayın Erdoğan hesabın mı şaştı? Anlatacak masallar mı bitti, suçlayacak meslek grubu mu kalmadı? Türkiye ekonomisini işgal etmeye kalkanlar sen, beş müteahhidin ve liyakatsiz kadrolarından başkası değil. Ekonomiyi yerle bir eden siz, ticareti işgal eden siz, tarıma taarruz başlatan siz, millet Hazinesi'ni yağmalayan da siz. 

Erdoğan'a: Gel daha fazla tadımız kaçmadan getir sandığı

"Tayyip Bey bu iş böyle olmuyor sen saçmaladıkça olan bu güzelim memlekete oluyor. Gel daha fazla tadımız kaçmadan getir sandığı gerisini biz ve milletimiz hallederiz. Sen yeter ki gölge etme biz başka ihsan istemiyoruz."

(Akşener, kürsüyü atanamayan öğretmene bıraktı.)

" İşsizliği ötelemek için açılan okul sayılarından bahsediyorum; bunun geri zekâlılıkla bir alakası olmadığına daha vahim olduğuna inanıyorum"

"Birileri bu işi yapmıyor ama kalpten bu ülkeyi yönetenler adına sizlerden özür diliyorum ben. Çünkü eğitim o kadar önemli bir iştir ki. O öğrenci öyle bir yetiştirmek durumunda olursunuz ki. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren en önemli mihenk taşı eğitimdir ki bütün yatırımlar öğretmen yetiştiren okullara yapılmışken; o beğenmedikleri cumhuriyet, coğrafyanın doğduğunuz yerin kaderiniz olmaktan sizde çıkardığı bu eğitim anlayışını birinci öncelik yapmışken; bugün bizi yönetenler, bu kürsüde konuşan ben, milletvekili olarak bu salonu şereflendiren sizler dahil bizim yaş gurubumuzda, hangi fikirden nereden hangi yerden olursanız olun cumhuriyetin o eğitimde verdiği o fırsat eşitliği bizi buralara getirdi.  Türkiye’nin bu iktidar zamanında kaybettiği en önemli konu eğitimle birlikte fırsat eşitliğidir. İzmit’in bir köyünden bu kürsüye gelen ben, Kasımpaşa’dan Beştepe’ye yükselen Sayın Erdoğan, bunların her birini bu cumhuriyetin eğitime verdiği öğretmene verdiği önem üzerinden yaşadık ve sağladık. Ama bugün Tunceli’den bir kız çocuğu, Edirne’nin köyünden bir kız çocuğunun veya herhangi bir şehrimizden bir kız çocuğu benim hayattaki şansıma sahip değilse Müslüm Gürses gibi demeliyim ki batsın bu dünya! Bilerek yapıldığına inanıyorum. İşsizliği ötelemek için açılan okul sayılarından bahsediyorum. Bunun geri zekâlılıkla bir alakası olmadığına daha vahim olduğuna inanıyorum. Bunu da değiştirmek hepimizin boynunun borcu olsun.

"İyi yönetilen bir ülkede, atanamayan öğretmenler diye, bir sorun olabilir mi? Böyle bir sorun yaratmak için, insanın zihinsel sorunları olması lazım. İyi yönetilen bir ülkede ya atanacak kadar öğretmen yetişir; ya da, yetişmiş öğretmen kadar atama yapılır. Bu denklemi çözmek, o kadar da zor değil. Ama çözemiyorlar. 3 senedir, her öğretmenler gününde, aynı sorunları konuşuyoruz. Bir adım ilerleme yok. Türkiye’de, atanamayan öğretmenler diye bir sorun var. Bu sorunun nesini anlamadınız? Aynı sorunları, duvara anlatır gibi konuşmaktan, ben yoruldum; siz boş boş bakmaktan yorulmadınız. Şu sorunu çözmek, sorunu konuşmaktan daha kolay. Ama hala tık yok. Gerçekten akıl alır gibi değil…

"Bu ülkede öğretmen açığı var mı? Var. Hem de çok sayıda öğretmen açığı var.  Pek çok okulda, sadece sınıf öğretmeni görev yapıyor. Branş eğitimi yok.  Devlet okullarında yabancı dil eğitimi yok. Çoğu devlet okulunda spor branşları yok. Peki bu açığı kapatacak kaynak var mı? Evet, kaynak var. Bugün 100 bin öğretmen atansa, devlete yıllık maliyeti en fazla 12 buçuk milyar lira. 5 müteahhide gelince kaynak var da öğretmenlere gelince mi kaynak yok?

Geçtiğimiz hafta, Plan Bütçe Komisyonu’nda, Millî Eğitim Bakanlığı’nın, 2022 bütçesi görüşüldü. 50 bin öğretmenimizin daha atamasının yapılması için,  6 milyar 250 milyon liralık, ilave ödenek önergesi verdik. Ama bilin bakalım yine ne oldu? Cumhur İttifakı oyları ile reddedildi. Yazıklar olsun…

“Bu ülkenin kaynağı bol, ama maalesef iktidarın vicdanı kıt”

Türkiye’nin kaynağı var. Hem de öyle bir kaynağı var ki; Öğretmene de yeter. EYT’liye de yeter.  Memura da esnafa da öğrencilerimize de yeter. Bu ülkenin kaynağı bol, ama maalesef iktidarın vicdanı kıt. Sayın Erdoğan, henüz iktidara gelmediği dönemde,  memleketim İzmit’teki bir mitingde, ne diyor, biliyor musunuz?

“72 bin öğretmen açığınız var. Siz hala, sınavla öğretmen alıyorsunuz. Ne sınavı? Kaldırın, atamalarını yapın.” Aynen böyle diyor. Hatta bu çağrısını başka toplantılarda da dile getiriyor. Peki, şu an ülkeyi kim yönetiyor? Aynı sayın Erdoğan. Bugün ilk etapta 100 bin öğretmen açığımız varken parmağını kıpırdatmayan kim? Aynı sayın Erdoğan. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. Cenabıhak kimseyi dün söylediğini bugün unutanlardan, verdiği sözden dönenlerden etmesin.

Aziz milletim, Geçen yıl yapılan bir ankete göre öğretmelerimizin %43’ü; “Daha iyi para kazanacağım bir iş bulursam mesleği bırakmayı düşünüyorum.” diyor.  %59’u ise, gelecekten umutsuz olduğunu söylüyor.  Durumun vehametine bakar mısınız? OECD verilerine göre, Türkiye, öğretmen maaşı en düşükülkeler arasında. Bugün Türkiye’de, öğretmenlerimiz, yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. Yani öğretmenlerimiz, ilk önce atanmanın derdine düşüyor, sonrasındaysa, tam atandığına sevinecekken bu sefer de, geçinmenin zorluğuyla yüzleşiyor. Şimdi size, 32 yıllık bir öğretmenimizin mektubundan, bir bölüm okumak istiyorum.

Diyor ki; “32 yılın sonunda, yüksek derecede bir öğretmenim.  Aylık maaşım, 5 bin 795 lira. İki çocuğum var.  Biri üniversiteden mezun oldu, ama iş bulamadı. Diğeri lisede okuyor. Bu maaşla, ayakta durmak mümkün değil. O yüzden önce kredi kartlarına, sonra da kartları ödemek için kredilere yükleniyoruz. Maaşımın yarısını kredilere ödüyorum. Kiradan faturalara, çarşı pazardan çocuklarımın ihtiyaçlarına, bu çarkı nasıl döndüreceğimi bilmiyorum. Bu kadar karmaşık bir zihinle, öğrencilerime nasıl hizmet edeceğimi varın siz düşünün.”

Aynen böyle diyor. Sayın Erdoğan’ın hayal dünyasında, işler ne durumda bilmiyorum ama, kim ne masal anlatırsa anlatsın, işte Türkiye’nin gerçeği bu.

Değerli Milletvekilleri; 32 yıllık bir öğretmenle, mesleğe yeni başlamış bir öğretmenin maaşı arasında,  ciddi bir fark olması gerekir değil mi? Çünkü, deneyim süresi, maaş üzerinde etkili olmalıdır. Ama bakın, OECD ülkelerinde, mesleğe yeni başlamış bir öğretmenle,  uzun yıllar hizmet etmiş bir öğretmenin maaşı arasındaki fark, yüzde 65’in üzerindeyken,  maalesef Türkiye’de bu fark %12. Mevcut durum yeterince kötü değilmiş gibi bu ucube sisteme geçtiğimizden beri yaşadığımız ekonomik kayıplar da milletimizin her ferdi gibi öğretmenlerimizin de hayat standardını iyice düşürdü. Mesela Temmuz 2015’te en yüksek öğretmen maaşı 2.982 lira. O günkü dolar kuruyla bu maaş 1.117 dolar ediyor. Kasım 2021’deyse en yüksek öğretmen maaşı 5.800 lira. Peki kaç dolar ediyor biliyor musunuz? 527 dolar. Hatta bu sabahki kur itibarıyla daha da aşağıda inmiş durumda. Aylık maaşta 590 dolardan fazla kayıp var. Yani maaşın kendisinden daha fazla kayıp var. Sayın Erdoğan işte sana dolarla maaş almayan öğretmenlerimiz durumu. Sen bol varaklı sarayında sefa sürerken devri iktidarında öğretmenlerimizi düşürdüğün duruma bak. Yazıklar olsun.

Değerli dava arkadaşlarım; Bugün devlet okullarında yaklaşık 1 milyon öğretmenimiz var.  1 milyon öğretmenin yaklaşık 110 bini sözleşmeli. Maalesef Ak Parti iktidarı aynı işi yapmalarına rağmen öğretmenlerimizi kadrolu öğretmen ve sözleşmeli öğretmen diye ikiye ayırıyor. Peki neden öğretmenlerimize kadro vermek yerine, ücretli çalışmaya mecbur ediyorlar biliyor musunuz? Çünkü bugün ülkeyi yönetenler, bütçede yeterli kaynak ayırmadıkları için öğretmenlerimize kadro vermiyor, kadro vermedikleri için de öğretmenlerimizi sözleşmeli olarak çalıştırıyor.  Çünkü ücretli çalışan öğretmenlerimizi ucuz iş gücü olarak görüyorlar ve emeklerini istismar etmekten de zerre utanmıyorlar.  Peki sizce bu öğretmenlerimiz ayda ne kadar ücret alıyor?  Asgari ücretin yarısı kadar.  Evet, doğru duydunuz.  Yani iktidar, her zamanki gibi kurnazlık yaparak ücretli öğretmen görevlendirip günü kurtarmaya çalışıyor.  Ama onlar günü kurtardıklarını zannederken olan yine bir neslin geleceğine oluyor. Değerli öğretmen kardeşlerim, meslektaşlarım; Bu kafayla bir yere varılmaz. Ama hiç merak etmeyin, çok az kaldı. Buradan sizlere bir söz veriyorum. Hem de öyle, iktidarın verdiği sözler gibi, lafta kalmayacak,  bir “öğretmen” sözü veriyorum.

Biz; Öğretmene ve eğitime yapılacak yatırımın,  Türkiye’nin geleceğine yapılacak yatırım olduğuna inanıyoruz. O nedenle, İYİ Parti iktidarında, ilk iş olarak; Milli Eğitim Bakanlığı’nın, yüzde 85’i maaşlara giden, ve kuşa dönmüş bütçesini, hak ettiği rakamlara çıkaracağız. Öğretmenlerimizi; “kadrolu ve sözleşmeli” gibi, tuhaf tariflere bölen, ucube uygulamaları kaldıracağız. Her öğretmenimizi, kadrolu olarak istihdam edeceğiz. Biliyorsunuz, iktidar 2018 yılında sizlere; Öğretmenlik Meslek Kanunu vaadinde bulundu.  3600 Ek Gösterge vaadinde bulundu.  Bu vaatlerin üzerinden, üç yıldan fazla zaman geçti.  Ama ne oldu?  Ne Öğretmenlik Meslek Kanunu,  ne de, 3600 Ek Gösterge konusunda, tek bir somut adım atmadılar.  Emin olun biz, onlar gibi, yapıyor-muş gibi yapmadan, bir an önce, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu çıkartacağız.

Bu kanun ile, öğretmen alımında, kayırmacılığa, yandaşlığa, torpile son vereceğiz.  Mülakatı tamamen kaldıracağız. Öğretmen alımında, okul yöneticilerinin seçiminde ve atanmasında, liyakat, eşitlik ve adalet ilkelerini hâkim kılacağız.   Bu kanunu öğretmenlerimizin haklarını, sorumluluklarını, etik ilkelerini, niteliklerini, mesleki saygınlıklarını ve özerkliklerini artıracak şekilde düzenleyeceğiz.

Aynı zamanda, bu kanunla birlikte 3600 ek gösterge, başta olmak üzere, maaş, ücret ve emeklilik gibi, özlük haklarını ve çalışma koşullarını da iyileştireceğiz. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmenlerine, 1200 lira olarak ödenen, eğitim-öğretim tazminatlarını, bir maaş olarak ödeyecek ve ödemenin yarısını yıl başlamadan önce, diğer yarısını da, yarı yıl tatilinde yapacağız. Öğretmenlerimizin ve yükseköğretim çalışanlarının, ek ders ücretlerini, günün şartlarına göre, yeniden düzenleyeceğiz.

İYİ Parti iktidarında öğretmensiz sınıf, öğretmensiz çocuk kalmayacak. Kısa ve orta vadede Millî Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyacı olan en az 100 bin öğretmenimizin atamasını yapacağız. Atamalarda aile bütünlüğünü göz önünde bulundurarak öncelikli kalkınma bölgelerinde görev yapan öğretmenlerimizi ek imkânlarla destekleyeceğiz. Okul öncesi eğitimi 5 yaşından itibaren zorunlu hâle getirecek ve ilk etapta 20 bin okul öncesi öğretmenimizin atamasını yapacağız. Öğretmenlerimizin lisansüstü eğitim yapmalarını teşvik edecek, lisansüstü eğitime hak kazanan öğretmenlerimiz için çalışma koşullarında kolaylıklar sağlayacağız. Ayrıca pandemi döneminde yüzleştiğimiz dijital uçurumun hem öğrencilerimize hem de öğretmenlerimize ne büyük zorluklar yaşattığına hep birlikte şahit olduk. 4 milyon çocuğumuz tableti hatta interneti bile olmadığı için eğitimden yoksun kaldı. Sadece eğitimlerinden değil, hayatlarından da çalındı. EBA'ya erişebilmek için interneti çeksin diye çatıya çıkan ilkokul öğrencisi Çınar’ımızı kaybettik. Online eğitim verirken yine internet çekmediği için Çatıya çıkan Aziz öğretmenimizi kaybettik. İşte bu acıları bir kez daha yaşamamak için online eğitimin etkinliğini ve verimliliğini artıracağız. Okullarımızda gerekli olan altyapı ve insan kaynağını sağlayacağız.

Üstelik bizim projelerimiz; “Yüzyılın eğitim projesi.” diye pazarlanan ama 100 gün bile işe yaramayan Ak Parti’nin geleneksel rant projelerinden olmayacak.  Çünkü biz projelerimizi yandaşı zengin etmek için yapmayacağız. Biz projelerimizi öğretmenlerimizin motivasyonunun artması, çocuklarımızın eğitimde fırsat eşitliğine kavuşması ve ailelerimizin huzura kavuşması için yapacağız.

İYİ Parti iktidarında Allah’ın izniyle ilk Öğretmenler Günü’nü; Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarıldığı tüm öğretmen ihtiyacımızı karşılayacak kadar öğretmenin atandığı, bir tek öğretmenin dahi sözleşmeli olarak çalışmadığı, ücretli öğretmenlik uygulamasının sona erdiği, öğretmenlerimizin özlük haklarının iyileştirildiği ve çağdaş standartlara kavuşturulduğu bir günde kutlayacağız.

İktidarımızdaki ilk Öğretmenler Günü yerine getirilmeyecek vaatler ve hamasetle yitip giden değil; öğretmenliğin saygınlığının ve itibarının yeniden inşasının kutlandığı, coşkulu bir Öğretmenler Günü olacak."