Anayasa Uzlaşma Komisyonu, mevcut anayasanın ilk dört maddesini görüşmek üzere dün toplandı. Komisyon üyeleri geçen hafta yapılan toplantıda bu kritik maddeleri görüşmüş ancak uzlaşma sağlayamamıştı. Şimdiye kadar 60 madde üzerinde uzlaşma sağlayan komisyonda, CHP ile MHP’nin kırmızı çizgileri yüzünden “Türklük tanımı”, “vatandaşlık” ve “anadili kullanma” hakkıyla ilgili kritik maddeler üzerinde anlaşması pek mümkün görünmüyor. BDP’nin Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Meral Daniş Beştaş, "Kürt sorununun çözümüne katkı sağlayacak, yeni yasal düzenlemelere zemin hazırlayacak bir değişim olmazsa bu yeni, demokratik bir anayasa olmayacak. Türkiye’nin önünü açmayacak. Buna evet dememiz mümkün değil, evet dersek kendi varlığımızı inkâr etmiş oluruz" dedi.
Beştaş, aşbakan Erdoğan'ın anadilde eğitim hakkında söylediği 'bölünme' sözlerine ithafen, "Anadilde eğitim istemek bölücülük değildir. Anadilde eğitimi sağlayacağız. Bunu ülkeyi bölerek yapmayacağız. Bu konuda kimsenin birşey yapmasına gerek kalmayacak. Kürt halkı bunu inancıyla, sahiplenmesiyle, kurumlarıyla başaracaktır. Bu nedenle Başbakan’ın açıklaması bizi bağlamıyor" dedi.
Beştaş son olarak da, Ergenekon davasında yargılananların Kürt halkına karşı işlenen suçların yargılanmadığını belirterek, "Sadece darbeye teşebbüs fiillerinden yargılanmaları, Kürtlere karşı yaptıklarından ötürü yargılanmamalarının hukuk devletinde izahı yok. Bir kişi tutuklanıyor (ceza mevzuatında) başka suçları da ortaya çıkıyor, ortada deliller var, ama savcı onlarla ilgilenmiyor, tek bir fiile bakıyor. Ergenekon, bizim için biten bir dava değildir, daha başlamadı" dedi.
Meral Daniş Beştaş ile Taraf gazetesinden Güler Yılmaz'ın gerçekleştirdiği söyleşi şöyle:
Komisyon’da gelinen nokta nedir? Uzlaşılan maddeler Meclis’e gelirse tavrınız ne olur?
Gelinen nokta çok da iyi değil. Mayıs ayından bu yana fiilen yazım aşaması devam ediyor. Henüz anayasa yapım konusunda arzu edilen, toplumun beklentilerini karşılayacak bir noktada değiliz. Ezberler bozulmamış. Tıkanıklığın önemli sebeplerinden biri ezberler, ideolojik yaklaşım, devletin kurucu felsefesi denilen Türkiye’deki farklılıkları kapsayacak bir anayasa perspektifi noktasında sıkıntılar yaşıyoruz.
MHP ve CHP diyor ki, “Hayır 82 Anayasası’nın ilk üç maddesini değiştiremeyiz. 4. Maddesi’ne dokunamayız. Çünkü bunun devletin kuruluş felsefesi olduğuna inanıyoruz. Atatürk milliyetçiliği bu anayasanın maddelerinde yer almalı. Devletin dili olmalı.” Böyle bir tezle geliyorlar. Bu tezler darbeye sahip çıkmaktır. 12 Eylül darbesini yapan generallerin iradesine sahip çıkmaktır. Ezberler, eski yaklaşımlar ilk üç madde görüşmelerine tekrar taşındı.
4 partinin mutabık kaldığı maddeler içinde BDP’nin çözüme ilişkin önerilerinin bulunduğu maddeler var mı?
59 madde şu an, yarın 55’e de düşebilir, 75’e çıkabilir, çalışma devam ediyor. Bunlar Anayasa masasının oluşmasına gerekçe olan maddeler değil. Bu maddeler Anayasa’nın temel iskeletini, ideolojisini, perspektifini oluşturan, yön veren sağlam bir alt yapı oluşturan bir zeminde değil. Biz daha dört parti olarak eşitlik maddesinde uzlaşamadık. Eşitlik bir anayasanın en temel normlarından biri. Anadilde eğitim konusunda uzlaşı söz konusu değil, vatandaşlık maddesinde hâlâ uzlaşı yok. Önümüze Türkiye’deki bütün yurttaşların Türk olduğu eski madde getiriliyor. 2013 yılında trajik bir aşama. İnsanlara zorla kimlik verme, kimliği inkâr ettirme noktasında.. Yönetim sistemi konusunda temel bir çelişki var.
Anayasa paketi beklentilerinizin ne kadarını karşılıyor?
Kürt sorununun çözümüne vesile olacak maddelerde de bir uzlaşı yok. Şu maddelerde anlaşma var: Yabancıların durumu, sağlık sosyal güvenlik hakkı, kıyıların korunması, ormanların korunması, tüketicinin korunması, sporda tahkim...
Bu anayasayı yapma sebeplerinden ve hatta en önemli sebeplerinden biri Kürt sorunudur. Türkiye’de eşit ve özgür yurttaşlık problemi var. Yani Kürtler için anayasal çözüm; Kürtlerin bu anayasada anadilleriyle, varlıklarıyla kendilerini yönetme haklarıyla statü istemleriyle vatandaşlık haklarıyla birlikte tanınmasıdır. Kürt sorununun çözümüne katkı sağlayacak, yeni yasal düzenlemelere zemin hazırlayacak bir değişim olmazsa bu yeni, demokratik bir anayasa olmayacak. Türkiye’nin önünü açmayacak. Buna evet dememiz mümkün değil, evet dersek kendi varlığımızı inkâr etmiş oluruz.
İktidarla muhalefetin demokrasi anlayışı hangi noktalarda farklılık gösteriyor?
Halen vatandaşlık maddesinde, “Türk mü, Türkiye vatandaşı mı diyelim” tartışması ayıptır. Bir insan kendini nasıl görüyorsa öyledir. Türk olarak görüyorsa Türk’tür, Süryani olarak görüyorsa Süryani’dir, eşcinsel olarak görüyorsa eşcinseldir. Hangi kimliğini öne çıkarıyorsa odur. Etnik kimlik açısından da Kürtler cumhuriyet tarihinde bütün asimilasyon politikalarına rağmen kendi haklarından vazgeçmeyen, mücadele eden, bunları yüksek sesle ifade eden bir gelenekten geliyor. Sadece PKK, KCK ve BDP ile başlayan bir geçmişe sahip değil. Bugüne kadar asimilasyon politikası devam etmiş.
Başbakan’ın anadilde eğitim konusunda söylediği “Ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atmayız” sözlerini nasıl yorumluyorsunuz?
Anadilde eğitim istemek bölücülük değildir. Anadilde eğitimi sağlayacağız. Bunu ülkeyi bölerek yapmayacağız. Bu konuda kimsenin birşey yapmasına gerek kalmayacak. Kürt halkı bunu inancıyla, sahiplenmesiyle, kurumlarıyla başaracaktır. Bu nedenle Başbakan’ın açıklaması bizi bağlamıyor.
Baraj düşmeyecek ama belki yeni bir sistem getirilecek. Başbakan, “Koalisyonlarla istikrar sağlanmıyor. Baraj düşse durum değişmeyecek yine dört parti Meclis’e girecek” diyor.
Baraj konusu AKP’nin getirmedim dediği ama getirenlerden daha çok sahip çıktığı bir düzenleme. İnsan getirmediği bir düzenlemeyi bu kadar canla başla, hararetle savunmaz. Bu en çok bizim partiyi etkiliyor. Şuan bizim koltuklarda başkaları oturuyor. Bu bir realite değil mi? İnsan istediği partiye oy verir sonucunu da görmek ister. Böyle bir baraj Avrupa’nın hiçbir yerinde yok. Türkiye’de var. Türkiye’de de Kürtler için var. Kürtlerde de bizim parti için var. Bu baraj kalkacak, kalkmak zorunda.
Çözüm süreci nasıl gidiyor? Hükümet, “Verilen sözler yerine getirilmedi” diyor.
Çözüm sürecinin devam etmesi konusunda bizim irademiz tam. Ortada bir mutabakat var. Şu anda ikinci aşamanın içinde olduğumuz gerçeği bizim için her türlü tartışmanın dışında. Biz çözüm sürecine hep şöyle yaklaştık: Önemli olan tam bir çatışmasızlık halinin sağlanmasıdır. Biz siyaset yapan bir parti olarak PKK gerillalarının kaçı çekildi, hangi yoldalar gibi bir tartışmayı kabul etmiyoruz. Önemli olan PKK’nın, KCK’nın bu iradeyi göstermesi. Biz silah kullanmıyoruz ve sınır dışına çıkıyoruz. Çıktıkları da belli. Hükümetin bunu tartışmaması gerek. Tartışması kamuoyunda şüpheye yol açıyor. Tek bir insan çatışmalardan dolayı yaşamını yitirmedi. İlk kez böyle bir başarı yakalanıyor. Ölümler üzerine şekillenen değil, siyaset üzerine şekillenen bir yaşam vaat ediliyor. Başbakan süreci demokratik siyasete şans vermek için destekliyoruz demişti. O zaman demokratik siyaset kanalları açılmalı.
Suriye’den gelen sığınmacı kadınlara yönelik tecavüz iddiaları var. BDP kadın meclisleri de konuyu gündeme getirdi. Bu arada illerde kadın yürüyüşleri var...
Biz gerçek bir cinsiyet eşitliğini savunuyoruz. Yürüyüş Rojova ile dayanışma için yapılacak. Rojova demek biz demek. Bir halkın mecburi sınırlarla bölünmüş hali, bizden ayrı bir yer değil orası. Gelenlerin kimliği bizim için önemli değil. Türkiye’de Arap mı Kürt mü bakmadan örgütlerimiz gelenlerin sıkıntılarıyla ilgileniyor. Hukuki anlamda, dayanışma anlamında, iddiaları ortaya çıkarma noktasında çalışıyoruz. Kadına yönelik tecavüz istismar, çok eşlilik, cinsiyet eşitliği konusunda dünyada hiçbir partinin cesaret edemeyeceği kadar kararlıyız. Partimizi kadın partisi olarak görüyoruz aynı zamanda. Kadının eşitliğinin sağlanmadığı bir toplumda demokrasinin olamayacağına inanıyoruz. Ama vahim iddialar var.
Ergenekon’da cezalar belli oldu, nasıl yorumluyorsunuz?
Ergenekon adı altında yapılan soruşturmalarda yargılamalarda sadece iktidara yönelik fiiller yargılandı. Bu aslında geçmişle yüzleşme, hakikatlerin ortaya çıkarılması, geçmişteki her türlü suç fiilinin ortaya çıkarılması için bir iradenin olmadığını ortaya koydu.
Sadece darbeye teşebbüs fiillerinden yargılanmaları, Kürtlere karşı yaptıklarından ötürü yargılanmamalarının hukuk devletinde izahı yok. Bir kişi tutuklanıyor (ceza mevzuatında) başka suçları da ortaya çıkıyor, ortada deliller var, ama savcı onlarla ilgilenmiyor, tek bir fiile bakıyor. Ergenekon, bizim için biten bir dava değildir, daha başlamadı.