"Mercimeği 'sanal'a verip Twitter'dan gerdeğe giriyorlar; Diyanet nerede?"

"Mercimeği 'sanal'a verip Twitter'dan gerdeğe giriyorlar; Diyanet nerede?"

Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, bir kadının, sosyal medya üzerinden başka birisiyle imam nikâhı yapan eşine açtığı boşanma davasındaki ilginç detaylar üzerinden Diyanet'in sorumluluğunu sorguladı. Davaya konu olan adamın Twitter'da açtığı sahte hesap üzerinden yazıştığı kadınla olan diyaloglarını köşesine taşıyan Atay, "Mercimeği 'sanal'a verip Twitter'dan gerdeğe giriyorlar. Elbette Diyanet’ten ya da ilahiyat camiasından bilirkişi talebinde bulunulmalıdır" dedi. "Değil mi ki arkadaşlarımız Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan’ın Charlie Hebdo karikatürü nedeniyle yargılandıkları davada bile Diyanet’ten bilirkişi istemeye kalktılar adeta kuzuyu kurda sordurturcasına" diyen Atay, "Bu davaya da hayda hayda Diyanet’ten bir görevli yahut da ilahiyatçı hocalarımızdan biri intikal ettirilebilir" ifadesini kullandı.

Atay'ın Cumhuriyet'te "‘Sanal gerdek’te Diyanet nerede?" başlığıyla yayımlanan (18 Mart 2016) yazısı şöyle:

Merak ediyorum, Diyanet şu “sanal gerdek” mevzusuna müdahil olmakta neden bu kadar gecikti?

Duymuş olmanız lâzım ama yine de aktaralım: “Haberdar. com”da yer alan habere göre, eşinin internette çok fazla zaman geçirmesinden şüphelenen bir kadın, işi birazcık deşince bakıyor ki kocası Twitter’da sahte isimle bir hesap açmış. Ve bu hesaptan yazıştığı çok sayıda kadından biriyle de işi iyice ilerletip mercimeği“sanal”a vermiş!..

***

Detaylar inanılmaz ama gerçek: Adam twit atıyor kadına ve diyor ki artık cima etmemiz lâzım.

Kadın diyor ki imam nikâhı olmadan olmaz.

Adam diyor ki üç kez, twittwit- twit, aldım kabul ettim, işte nikâh kıydık.

Ardından “Twitter gerdeği” başlıyor! Adam, organının tüm haşmetiyle, kadın da organının tüm hararetiyle fotoğraflanmış hallerini birbirlerine göndererek dijit dijit hemhal ve de inzal oluyorlar!..

***

Dindar bir nesil, dindar bir toplum, dindar bir Türkiye hedefleyen siyasi irade, olur olmaz her şeye dini bulaştırmaktan kaçınmayınca sadakatsizlikten sahtekârlığa, ahlâksızlıktan akla ziyanlığa, hırsızlıktan müptezelliğe kadar her şey de dinî bir kılıfa sokularak mubahlaşır oldu bu ülkede.

Düne kadar dindar muhafazakâr zenginlerin İstanbul’un dini bütün semtlerinde “gizli ikinci evlilik” yaparak, yani imam nikâhıyla aldıkları ikinci zevcelerine (zinhar “metres”diye düşünmeyin!) gerdeğe girmek için aldıkları ikinci evler (zinhar “garsoniyer” diye de düşünmeyin!) malumumuzdu.

Hacca gitmek kadar “hazza gitme”yi de İslâm’ın şartı kılmış bu “Yeni-Türkiye dindarlığı”nın şimdi siber âlemde de zuhur ettiğini yukarıdaki haberden öğrenerek bahtiyar oluyoruz!..

***

Gelgelelim adamın “birinci eşi” bu hadisede “din-iman” dinlememiş ve kocasının kendisini internette aldattığını ileri sürerek boşanma davası açmış. Davaya bakan mahkemede de bütün Twitter mesajları sapır sapır ortaya dökülmüş ve “gerdek” gözler önünde faş olmuş!..

Tabii herkes şaşkın… Dava, tanıkların dinlenmesi için ileri bir tarihe ertelenmiş.  Ne yapabilir, nasıl bir “içtihat”ta bulunup ne hüküm verebilirler?..

Elbette Diyanet’ten ya da ilahiyat camiasından bilirkişi talebinde bulunulmalıdır.  Değil mi ki arkadaşlarımız Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan’ın Charlie Hebdo karikatürü nedeniyle yargılandıkları davada bile Diyanet’ten bilirkişi istemeye kalktılar adeta kuzuyu kurda sordurturcasına!.. Bu davaya da hayda hayda Diyanet’ten bir görevli yahut da ilahiyatçı hocalarımızdan biri intikal ettirilebilir.

***

Mesela geçenlerde “cima sırasında şeyhinizi hatırlayınız, çocuğunuz ahlâklı olsun”şeklinde ilmini konuşturduğunu öğrendiğimiz, hem de dekan hocamızdan daha uygunu bulunabilir mi böyle “hassas” bir hususta?!

Ne diyordu kendisi mevzuubahis “akademik” makalesinde, hatırlatalım:  “Fukaha, bir adamın yabancı bir kadını düşünerek cima etmesinin haram olduğugörüşündedirler. Buna karşın bazı ulema, bir adamın cima halindeyken Salihleri hatırlamasını güzel görmüşlerdir. Onlara göre, hatırlanan o zatın güzel ahlâkının, bereketinin doğacak çocuğa sirayet etmesi umulur.”

***

İtiraf edeyim, ben de doktora çalışmamı yürütürken bir tarikat sohbetinde benzer mahiyette bir görüş serdedildiğine şahit olmuştum. Bir mürit, şeyhinin şeyhinden naklettiğini de belirterek dedi ki “Cimada sağdan ‘ateşlersen’ oğlan, soldan‘ateşlersen’ kız olur”.

Yok yok, aman sakın beni düşünmeyin mahkemede bilirkişiliğe!..