Brüksel'de dün başlayan Avrupa Birliği (AB) zirvesinin ilk gün görüşmelerinin ardından yayımlanan metinde, Suriyeli göçmenleri ağırlayan ülkelere ek fon sağlanması için harekete geçileceği belirtildi. Almanya Başbakanı Angela Merkel de, konuyla ilgili kısa bir açıklama yaptı.
Merkel, AB liderlerinin Türkiye'ye 3 milyar euroluk fon verilmesini kapsayan yeni göç mutabakatı konusunda uzlaşmaya vardıklarını açıkladı:
"Komisyon bize burada mülteci anlaşmasını nasıl uzatabileceğimizle ilgili bir rapor sundu. Bunlar şimdi resmen onaylanacak. Biz raporu kabul ettik ve 3 milyar euroluk ek kaynak aktarımı konusunda uzlaştık."
Perşembe günü AB liderleri, Türkiye ile gerilimin düşmesinin olumlu olduğunu ve Ankara'yla ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini dile getirdi. Mart ayında yapılan son zirvede de Türkiye'ye yönelik kaygıları not etmekle birlikte liderler, ilişkileri geliştirmeye hazır olduklarının mesajını vermişti.
Bu süreçte Ankara Doğu Akdeniz ve Ege konularında olumlu mesajlar verirken, Türkiye'deki büyük çoğunluğu Suriyeli olan göçmenlerle ilgili işbirliği de masadaydı.
AB, göçmenlerin Türkiye'den Avrupa'ya geçişini önlemek ve Türkiye'de kalmalarını sağlamak için Ankara'ya verilecek 2021-2024 yılları arasında 3 milyar euroluk yardım paketini de dün başlayan zirvenin ilk gününde görüştü.
Liderler, yardım paketinde uzlaştıktan sonra Avrupa Komisyonu'ndan, Suriye'nin komşularına yapılacak 5,7 milyar euroluk desteğin bir parçası olan fon için "gecikme olmaksızın" resmi bir teklif yazmasını talep etti.
Avrupa Konseyi'nin, 24 Haziran akşamı yayımladığı "Dış İlişkiler konusunda varılan sonuçlar" metninde, şu ifadeler yer aldı:
"Avrupa Konseyi, AB'nin genel göç politikası ve Avrupa Konseyi Üyeleri'nin Mart 2021'de yaptığı açıklamalar uyarınca, Komisyon'a, Suriyeli mülteciler için ev sahibi ülkeler olan Türkiye, Ürdün, Lübnan ve bölgenin geri kalanına mali desteğe devam konusunda resmi tekliflerini gecikme olmaksızın iletmesi çağrısında bulunur."
Metinde, Türkiye'deki insan hakları ihlalleri ve hukukun üstünlüğüyle ilgili kaygılara da bir kez daha yer verildi.
Mart 2021'deki zirvenin ardından yapılan açıklamada, Türkiye'nin 4 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapmasından "memnuniyet duyulduğu" belirtilmiş; Avrupa Komisyonu'ndan yine Suriyeli göçmenlere ev sahipliği yapan Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerine finansal desteğin devamı için teklif hazırlaması çağrısı yapılmıştı.
Bu desteğin Türkiye ile özellikle "sınır güvenliği, yasa dışı göçle mücadele, düzensiz göçmenlerle iltica başvurusu reddedilenlerin Türkiye'ye dönüşü" konularında işbirliğinin sürmesi için yapılması gerektiğine de dikkat çekilmişti.
Merkel'in sözlerinden, bu kez liderlerin zirve sırasında desteğin miktarı üzerinde de uzlaştığı ve Komisyon'un teklifini "geciktirmeden" hazırlaması için çağrıda bulunduğu anlaşılıyor.
Toplam 5,7 milyar euroluk desteğin 3,5 milyarının Türkiye'ye iletilmesi daha önce kararlaştırılmıştı. Geçen yıl Temmuz ayında da Avrupa Komisyonu, Türkiye'ye okul çağındaki Suriyeli çocuklarla ilgili projelerde kullanılmak üzere 485 milyon euro ek fon sağlamayı da kabul etmişti. 3,5 milyar euronun yaklaşık yarım milyarının bu projeyle taahhüt altına alındığı ifade ediliyor.
Türkiye ile AB arasında, Kasım 2015 ve 18 Mart 2016 tarihlerinde yapılan iki anlaşmaya göre AB ülkeleri belirli sayıda Suriyeli göçmeni kabul edecek; Türkiye sınır güvenliğini artırarak yasa dışı göçe engel olacak ve karşılığında toplam 6 milyar euro destek alacaktı.
Bu desteğin 4 milyar eurosu sağlandı. Henüz devam eden AB zirvesinde uzlaşılan 3 milyar euroluk fon ise, 2016 anlaşmasının dışında yeni bir uzlaşı.
2016'da karar verilen 6 milyar euroluk yardımın nerelere harcanacağı konusunda da mutabakatlar sağlandı. AB'den yapılan açıklamalara göre, kalan projelerin tamamlanması yani fonun tamamının sağlanması 2025 sonunu bulabilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şubat 2020'de Türkiye'nin batı sınırlarını mültecilere açmış, Yunanistan sınırında yığılma yaşanmıştı.
Türk hükümeti AB'yi beş yıl önce sözü verilen finansmanı sağlamakta yavaş davranmakla eleştiriyor.
Türkiye'de yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteci yaşıyor.
https://www.youtube.com/watch?time_continue=5&v=23yTMt8KNXs&feature=emb_logo
Türk Dışişleri Bakanlığı, açıklamanın ardından alınan kararlara tepki gösterdi. Yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"Önerilen yeni mali yardım paketi, Türkiye'ye değil, Suriyeli sığınmacılara yönelik olup, esasen AB'nin kendi huzur ve güvenliğinin teminatı için atılacak bir adımdır. Göç işbirliğinin sadece mali boyuta indirgenmesi, büyük bir yanılgıdır. Bu alanda yakın işbirliği hedeflenmesi herkes için yararlı olacaktır.
"Yakalanan olumlu ivmenin sürdürülebilmesi ve Türkiye-AB ilişkilerinin katılım perspektifiyle "olumlu gündem" üzerinden ilerletilmesi için gereken, 18 Mart Mutabakatı'nın tüm yönleriyle ve bütüncül bir anlayışla gözden geçirilerek günün ihtiyaçlarına ve ortak çıkarlara cevap verecek şekilde işler hale getirilmesidir."
https://www.youtube.com/watch?v=ieFLc98GQEI&t=35s
Zirveden birkaç gün önce Bloomberg ajansı ve Guardian gazetesinin Avrupa Komisyonu iç yazışmasına dayandırdığı haberlerine göre Komisyon, 3 milyar euroluk ek fonu "mültecilerin ve göçmenlerin Avrupa'ya ulaşmasına engel olmak amacıyla Türkiye'nin doğusundaki sınırın kontrolü için" vermeyi planladı.
Guardian gazetesi, teklif metnine dayandırdığı haberinde Ankara'ya önerilen miktarın insani yardım odağının ötesine geçip, özellikle Türkiye'nin doğusunda sınır idaresi ve kontrolünün finansmanı için kullanılmasının istendiğini yazıyor. Gazete, bu önerinin AB'nin Türkiye'yi de kapsayan bir "Avrupa kalesi" yaratmak istediğini savunanların tepkisini çekebileceğini ifade ediyor.
Guardian gazetesine konuşan Avrupa Konseyi Mülteciler ve Sürgün edilen Kişiler birimi sorumlusu Catherine Woollard, sınır kontrollerine ek fon sağlamanın güvenliklerinin sağlanması amacıyla Suriye'yi terk edenlere engel olmak anlamına geleceğini söyledi. "Sınır idaresi ve kontrolü için büyük paralar tahsis edilirse, bu AB fonlarının zorla geri gönderme veya diğer ihlallere yol alacak faaliyetleri desteklemek amaçlı kullanılma riski var." dedi.
Bloomberg, belgede kullanılan dilin geçen sene Doğu Akdeniz'deki gelişmeler nedeniyle Türkiye'ye yaptırım talebinde bulunulan metne kıyasla çok daha farklı olduğuna dikkat çekti.