'Merkel geç mi kaldı?'

'Merkel geç mi kaldı?'

Almanya Başbakanı Angela Merkel, geçen hafta Neonazilerin protesto gösterileri düzenlediği Heidenau'da mültecilerin kaldığı bir yurdu ziyaret etti. Die Welt gazetesi ziyarete ve mülteci sorununa ilişkin bir yoruma yer veriyor:

“Siyasi açıdan takibata uğrayanlara koruma ve iltica hakkı tanınması, en önemli insani ilkeler arasında. Suriye'deki savaştan kaçan sığınmacılara da hızla ve kapsamlı biçimde yardım edilmeli. Ancak dünyanın yoksul bölgelerinden zengin bölgelerine küresel bir göç bu şekilde çözülemez. Durum bundan etkilenenler için çok acı. Ülkede siyasiler gerekeni yapmıyor. Militan Neonazilere küfretmek yeterli değil. Çözüme kavuşturulamayan sorunların sonuçlarından şikâyet etmek yerine sorunlar yoluna konmalı. Başbakan Merkel, Heidenau'daki ziyaretinde ‘Almanya nerede yardım talep edilirse yardımcı oluyor‘ dedi. Ancak 800 bin sığınmacı sorununu nasıl çözmek istediğini söylemedi. Temel bir hak onu esneterek de ihlal edilebilir.“

Frankfurter Allgemeine Zeitung da aynı konuya ilişkin bir yoruma yer veriyor:

“Başbakan çok mu geç geldi? Sembolik temsillerin önemli olduğu kesin. Ancak şiddet ve nefreti ilk kınayan politikacıların en iyi olarak kabul edilmesi korkunç. Önemli olan devletin zirvesindekilerin sosyal huzursuzluk bölgelerinde bulunması çünkü dışarıya Almanya'nın dünyaya açık olduğu bu şekilde gösterilebilir. Ve içeride ise en üst düzeydekiler çağrılarıyla entegrasyon ve birlik hedefliyor; aynı zamanda bilinçli olarak kendilerini her türlü sivil temel değerlerin dışında tutanların da sınırlandırılması çağrısı yapılıyor. Sigmar Gabriel de 'Almanlıktan çıkmış tiplerden' bahsettiğinde de radikalleri çok iyi bir şekilde anlatmış oldu. Gerçekte durum şu: Yardım arayanlara şiddet göstermek vatanseverlik değildir ve ırkçılar bunun için ulusa dayanamazlar.“

Frankfurter Rundschau gazetesi ise yorumunda Başbakan'ın taahhütlerini yeterli bulmadığını dile getiriyor:

“Angela Merkel'in sözleri yeterli değil. Başbakan daha uzun süre önce ulusun karşısına çıkıp daha başka sözler söylemeliydi: Sevgili vatandaşlar, korkmamalısınız. Krizlerde her zaman yaptığımızı yapacağız: Bunları çözmek için gerekli olan her şeyi harekete geçireceğiz. Bunları bir okul ya da yol daha az inşa etmeden yapacağız çünkü bu ülkede yeterince para var ve daha fazlasına ihtiyaç olursa, bunu küçük insanlardan değil, daha büyüklerden alacağız. Bu büyük ihtimalle, sürekli manik durumda olanlara değil de, güvensiz olanlara ulaşan bir taahhüt olurdu.”

Die Zeit gazetesi ise yorumunda Avrupa'daki son gelişmeler ışığında Schengen'in risk altında olduğuna dikkat çekiyor:

“Şu anki tehdit daha da kötü: Sınırların yeniden ulusallaştırılması. Dublin başarısız oldu, şimdi Schengen, Avrupa'da sınır kontrollerinin kaldırılması yani seyahat özgürlüğü risk altında. AB sadece kurumsal olamaz. Avrupa aynı zamanda duygu demek ve sembolik bir anlama sahip. Hiçbir şey Avrupa'ya açık sınırlar kadar yakışmıyor. Herkesin kıta boyunca seyahat edebilmesi milyonlarca kişi için iz bırakan bir deneyim… Brügge'deki bir stadyuma gitmek, Atlantik'te sörf yapmak, gece treniyle Roma'ya gitmek, bisikletle Gdansk'a gitmek, geçmişe ait kanla çizilmiş ve atlaslarda şu anda sadece ince çizgi halinde olan sınırlara kıyasla anlatılamaz bir şey. Yeniden sınıra dikenli teller getiren ve bariyerleri kapatan bir Avrupa, sadece dış sınırları değil içeride de Fort Knox gibi Manş Tüneli'ni kapatan bir Avrupa kendini parçalar.”