Merkel'in sadakat beklentisi Alman basınında

Merkel'in sadakat beklentisi Alman basınında

Almanya Başbakanı Angela Merkel son dönemde Türkiye içi siyasi kutuplaşmaların Almanya sokaklarına yansıması kapsamında Alman vatandaşlığına geçmiş Türk kökenli vatandaşlardan sadakat göstermelerini bekledikleri yönünde bir açıklama yaptı. Frankfurter Allgemeine Zeitung'unbu açıklamaya ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriliyor.

"Başbakan'ın sadakat beklentisinin pratik sonuçları olmaz. Ancak Merkel'ın sözleri, Alman devletinin Alman vatandaşlığına geçmiş olanlardan sadece kâğıt üzerinde görünen Alman vatandaşlığı ötesinde daha fazla şeyler beklendiğini bir kez daha ve doğru bir biçimde gösteriyor. Özünde bir kâğıt parçası olan Alman pasaportundan uyum konusunda sihirli birşeyler bekleniyor, ama bir şartla, eğer Alman pasaportunun yanında başka bir pasaporta daha sahip olunacaksa. 'Çifte vatandaşlık' sihirine inanmayan Hristiyan Sosyal Birlik partisi (CSU) bunun iptalini istiyor. Ancak Sosyal Demokrat Parti (SPD) Yeşiller Partisi ve Sol Parti bu sihire inancını yitirmektense birlikte deveyi hendekten geçirmeye hazırlar. Merkel da herhalde sadakat konusunda abartmayacaktır; ne koalisyon içinde, ne de Türkiye kökenliler arasında…"

Braunschweiger Zeitung'un aynı konudaki yorumuna geçiyoruz:

"Merkel herşeyi Türkiye ile imzalanan Sığınmacı Anlaşması'na kurban edeceği, ya da gerektiğinde Erdoğan taraftarlarının hukuk devleti prensiplerini hiçe saymasını tolere edeceği suçlamasına hedef olmak istemez. Peki ama yaptığı açıklama ile ne kazanmış oldu? Bu açıklama uyum arzusunu kamçılamayacaktır. Zira NSU örgütünün kurbanlarını anma toplantısında Merkel'ın sarfettiği sözleri Almanya'da yaşayan Türkler unutmadı. Başbakan o konuşmasında hem üzgün hem de öfkeliydi. O zaman da söz konusu olan sadakatti. Resmi makamların beceriksizliği sonucunda büyük bir haksızlıkla karşı karşıya kalanlara karşı devletin gösterdiği sadakatti bu. Hissedildiği kadarıyla o gün Alman devleti ile göçmenler birbirine hiç olmadığı kadar yakınlaşmıştı. İşte Merkel orada sarfettiği sözleri yeniden hatırlamalıydı." 

Avrupa'nın otomotiv devi Volkwagen otomobil işletmeleri, kendisine vites  kutusu ve iç döşeme gibi malzemeler sağlayan iki tedarikçi firma ile çıkan anlaşmazlık sonucunda üretimi kısmen durdurmak zorunda kalmıştı. VW,  Prevent Grubu'na bağlı tedarikçi firmalar ile uzlaşma sağladı. Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin yorumunda şu satırları okuyoruz:

"Alışılmadık bir süreç yaşandı. Anlaşmazlığın bu noktaya kadar gelmesinden ise VW yönetimi sorumlu. VW yönetim kademelerinde hâlâ 'bize kimse bir şey yapamaz" zihniyeti geçerli. VW yöneticilerinin bu kibirlilik ve vurdumduymazlık karışımı tavıra girebilmelerinin sebebi ise zor durumda devletin araya girerek onlara yardımcı olacağını bilmeleri. Bu son örnek, söz konusu VW olduğunda siyasetçilerin ne kadar bıçak sırtında davranmak zorunda olduklarını da gözler önüne seriyor. Tıpkı tedarikçi firmalarla çıkan ve ortalığı toz dumana çeviren bu anlaşmazlıkta ve daha önceki emisyon skandalında yaşandığı gibi, siyasetçilerin bu konularda söz hakkının bulunması, onların bir şirketler grubu lehine taraf olmasına dönüşmemeli."

Süddeutsche Zeitung da VW ile tedarikçi firmalar arasındaki bu anlaşmazlıktan çıkarılacak dersleri yorum köşesine taşımış: 

"Son günlerde yaşadıklarımız, ticari ortaklar arasındaki küçük bir anlaşmazlığın nasıl tehditkâr bir ekonomi sorununa dönüşebileceği dersini veriyor. Ve bu örnek otomotiv tröstlerine bundan sonra neler olabileceğinin de habercisi. Zira üretici işletmenin tedarikçi firmalarıyla ilişkilerinde bazı kaymalar meydana geldi. İlk kez bir tedarikçi kafa tutmaya başladı, büyük risk üstlendi ve otomotiv branşına şu mesajı verdi: Milyarlık ciroları bulunan güçlü tröstlere karşı da göğüs gerilebilir. Önemli olan onları doğru yerden yakalamaktır."