Aram Ekin Duran
ABD ile Türkiye arasında Temmuz ortasında patlak veren papaz Brunson krizi sonrasında döviz karşısında tarihi düzeyde değer kaybı yaşayan Türk Lirası'na ilişkin gerekli adımları atmamakla eleştirilen Merkez Bankası, bugün açıklanan 15 yılın en yüksek enflasyon verisinin ardından sürpriz bir açıklama yaptı.
Enflasyonun yüzde 17,90 olduğunun açıklanmasından sonra yaptığı açıklamada Merkez Bankası, 13 Eylül'deki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına işaret etti ve "Eylül ayı Para Politikası Kurulu toplantısında parasal duruş yeniden şekillendirilecek" dedi. 13 Eylül'de keskin bir faiz artırımı yapılacağı beklentilerini güçlendiren bu açıklamanın ardından, haftaya 6,73 seviyelerinde başlayan Dolar kuru 6,60 seviyelerine geriledi.
Şimdi ise gözler 13 Eylül'de Merkez Bankası'nın yapacağı PPK toplantısından çıkacak sonuca kilitlenmiş durumda. DW Türkçe'ye konuşan ekonomistlere göre Türkiye Ağustos ayı verileri ile birlikte "yüksek enflasyonlu ülke” haline gelirken, Merkez Bankası atması gereken adımları atmakta geç kaldı.
Ekonomist Haluk Bürümcekçi, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, son bir yılda Dolar karşısında yüzde 70'in üzerinde değer kaybeden Türk Lirası'ndaki erimenin son enflasyon oranlarıyla kendini iyiden iyiye göstermeye başladığını belirtiyor. Enflasyondaki hızlı yükselişte elektrik ve doğalgaz zamları ile birlikte gıda ürünlerine yapılan zamların da etkili olduğuna işaret eden Bürümcekçi, "Bunlarla birlikte özellikle gıda dışı sektörlerde kurlara bağlı olarak artan fiyatlar da enflasyonu yukarı taşımakta çok etkili oldu” değerlendirmesinde bulunuyor.
Ağustos ayında yüzde 17,90'a çıkan tüketici fiyat endeksinin (TÜFE), Merkez Bankası'nın Enflasyon Raporu'nda yer alan yüzde 13,4'lük yılsonu tahmininden çok yukarıda olduğuna işaret eden Bürümcekçi, "Son veriler ışığında Eylül veya Ekim ayında enflasyonun yüzde 20'nin üzerine çıkacağını söyleyebiliriz” diye konuşuyor.
Son enflasyon verisi, tüketici fiyatları ile üretici fiyatları enflasyonu arasındaki makasın da iyice açıldığını gözler önüne serdi. Ağustos verilerine göre yıllık yüzde 32'yi aşan yurt içi üretici fiyatları (Yİ-ÜFE) ile TÜFE arasındaki fark 14 puana ulaşmış oldu.
DW Türkçe'ye konuşan ekonomist Mustafa Sönmez, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Ağustos ayı verilerinin gerçek enflasyonu tam olarak yansıtmamış olabileceğine dikkat çekiyor. TÜİK'in ayda iki defa olmak üzere her ayın 10'u ve 20'sinde fiyat verilerini topladığına vurgu yapan Sönmez, "Ağustos ayının son 10 günündeki bayram tatili nedeniyle, toplanan son verilerin sağlıklı olmadığını düşünüyorum” diyor.
Mustafa Sönmez, açıklanan verilere göre Türkiye'de perakendecilerin fiyatlara zam yapabildiğine, sanayicilerin cephesinde ise durumun daha zor olduğuna dikkat çekiyor. Üreticiler açısından çok daha yüksek bir enflasyon ile birlikte çok daha ağır fiyat artışlarının yaşanacağını dile getiren Sönmez, "Türkiye, artık gelişmekte olan ülkeler içerisinde Arjantin ile birlikte en yüksek enflasyona sahip ülke haline geldi. Üstelik yakın zamanda döviz kurlarında bir gerileme ihtimali de gözükmüyor. Yani enflasyon yükselmeyi sürdürecek” şeklinde konuşuyor.
Merkez Bankası son dönemde haftalık repo ihalesi yapmayarak politika faizini yüzde 19,25 seviyesinde tutuyor. Bu nedenle 13 Eylül'deki PPK toplantısından politika faizinin yüzde 20'nin üzerine çıkarılması beklentisi hâkim. Döviz kurlarındaki artışın fiyatlar üzerindeki etkisinin artarak devam edeceğini ve bu durumun da enflasyondaki artışı hızlandıracağını kaydeden ekonomist Bürümcekçi, Merkez Bankası'nın 13 Eylül'deki PPK toplantısına işaret eden açıklamasını ''Geç kalmış bir açıklama'' olarak yorumluyor.
Şu anda enflasyon ile mücadele konusunda alınması gereken önlemlerin hala belirsiz olduğuna işaret eden Bürümcekçi, şöyle konuşuyor:
"Bugünden sonra Merkez Bankası'nın politika faizini artıracağı beklentisi arttı. Ama Merkez Bankası, Temmuz ayında yapması gereken hamleyi Eylül ayının ortasında yaparak çok gecikmiş bir adım atmış olacak. Bu saatten sonra faiz artırımı işe yarar mı? Şu an için belirsiz. Çünkü yatırımcı açısından Türk Lirası'ndaki değer kaybına neden olan sorunlar hala devam ediyor.”
Ekonomist Sönmez'e göre ise, Merkez Bankası piyasa beklentilerini karşılamaktan uzak. Merkez Bankası'ndan yapılan son açıklamanın yüksek enflasyon verileri sonrası hızla artışa geçecek dolara karşı bir "dalgakıran” işlevi gördüğünü vurgulayan Sönmez, "Açıklama sonrasında Dolar'da ufak da olsa bir gerileme gördük. Ama açıklamada söylendiği gibi Merkez Bankası'nın 13 Eylül'de para politikasında ciddi bir değişiklik olacağını düşünmüyorum” diye konuşuyor.
Merkez Bankası'nın faiz artırımı yapmak veya Türk Lirası'ndaki değer kaybını önlemek adına adımlar atması için 13 Eylül'ü beklemek zorunda olmadığını ifade eden Sönmez, şunları söylüyor:
"Ben bu şartlarda 13 Eylül'de bir faiz artırımı görmüyorum. Eğer Merkez Bankası'nın faiz artırma niyeti olsaydı, bugüne kadar defalarca bunu yapabilirdi. Bugün sadece Dolar'daki artış ihtimaline karşı sözlü bir müdahale yapıldı, hepsi bu.”
© Deutsche Welle Türkçe