Merkez Bankası faiz-kur açmazında

Merkez Bankası faiz-kur açmazında

Türkiye piyasaları, bu haftaya döviz kurlarındaki rekor artışlarla başladı. Doların küresel piyasalardaki güçlenme eğilimine Türkiye ekonomisinin kendine özgü sorunları eklenince dolar kuru 4.57 TL'yi, Euro kuru ise 5,38 TL’yi geçerek tarihi bir rekora imza attı. Böylelikle yılbaşından bu yana Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 19,5’i bulurken, son bir yıllık değer kaybı ise yüzde 28 oldu. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, "faiz inadı" piyasaların tepkisine neden olurken, Merkez Bankası’nın olası bir faiz artırımı bile doların ateşini düşürmeye yetmeyebilir.

24 Haziran’da kurulacak seçim sandığına kilitlenen Türkiye gündeminin ikinci en büyük tartışma konusu, döviz kurlarındaki rekor artış olmuş durumda. Yılbaşından bu yana istikrarlı bir biçimde artmayı sürdüren döviz kurları, bir yandan Türk Lirası’nda değer kaybı yaşanmasına neden olurken, diğer yandan ekonomisi büyük oranda ithalata bağlı olan Türkiye’de mal ve hizmet fiyatlarının hızla artmasına yol açıyor. Kısa orta vadede enflasyonda çift hanelere demir atmış gözüken Türkiye’de, petrol fiyatlarının artışıyla yükselişe geçen cari açık ise ekonominin bir diğer alarm veren noktası.

Erdoğan ikna edilir mi?

Tüm bu gelişmeler ışığında, Merkez Bankası’nın 7 Haziran’da gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı giderek daha fazla önem kazanıyor. Piyasa oyuncuları gerek ekonomi yönetiminden gerekse Merkez Bankası’ndan faiz artırımına ilişkin sinyal alamamaktan yakınırken, piyasa faizleri ile Merkez faizi arasındaki fark ise giderek açılıyor. Şu anda 2 yıllık gösterge tahvil faizi yüzde 17 seviyelerindeyken, Merkez Bankası’nın geç likidite faizi ise yüzde 13,50 seviyelerinde seyrediyor. Aradaki farkın giderek açılıyor olması, piyasadaki faiz artırımı iştahını da yukarılara taşıyor. Öyle ki DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikna olması ve Merkez Bankası’nın 200 baz puanlık faiz artırımı yapması halinde bile doların beklenen düzeyde düşmemesi olası.

Kurdaki yükselişi DW Türkçe’ye değerlendiren Ekonomist Halil Reçber, Merkez Bankası’nın Nisan ayında gerçekleştirdiği 0-75 puanlık faiz artırımının piyasalar tarafından yeterli bulunmadığına işaret ediyor. Bu durum nedeniyle dünya genelinde güçlenen dolar kurunun Türk Lirası üzerinde daha ağır bir baskıya neden olduğunu vurgulayan Reçber’e göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı “Faiz mi enflasyonu yükseltiyor, enflasyon mu faizi yükseltiyor?” tartışması Türkiye piyasalarını olumsuz etkiledi.

"TL, faiz inadına yenik düştü”

Türkiye’nin aynı ligde yer aldığı Brezilya, Güney Afrika ve Meksika gibi ülkelerin artan döviz kuruna karşı 2016’da faiz artırımına giderek piyasayı dengelediklerine işaret eden Reçber, "Ne yazık ki Türk Lirası, faiz mi, enflasyon mu inadına yenik düştü. Şu anda Merkez Bankası, 200 baz puanlık faiz artırımı yapsa dahi bu piyasa için yeterli olmayabilir” değerlendirmesinde bulunuyor. Son 2 yılda faiz artırımı yapan gelişmekte olan ülkelerin 2018 başı itibariyle kendi para birimlerine yüzde 30 değer kazandırdıklarına vurgu yapan Halil Reçber, Türk Lirası’nın ise bu dönemde yüzde 30’u aşan değer kaybı yaşadığına dikkat çekiyor.

“Ürün fiyatları ciddi şekilde artacak”

Seçime gidilen süreçte yaşanan kur artışlarına karşı Merkez Bankası’nın hiçbir açıklama yapmamasının ve faiz konusunda harekete geçilmemesinin piyasada “Acaba bilmediğimiz bir şey mi var?” sorusunu gündeme getirdiğini dile getiren Reçber, “Seçim yaklaşırken böylesine kur artışlarına karşı Merkez Bankası’nın harekete geçmemesi insanı düşündürüyor. Şu anda, ekonomi yönetimi yüksek kurların üzerine adeta benzinle gidiyor” şeklinde konuşuyor. Döviz kurundaki artışların ekonomisi ithalata bağımlı olan Türkiye’deki ürün fiyatlarını ağır biçimde yukarı çekeceğine işaret eden Reçber, şöyle konuşuyor: “Düşünün ki bir ithalatçı firma birkaç hafta önce aldığı mala bugün yüzde 30-40 daha fazla para ödüyor. Bir yandan enflasyon artarken bir yandan dövizin rekor kırması, yakın gelecekte çok ciddi fiyat artışlarını gündeme getirecek.”

Peki, Merkez Bankası erken bir faiz artırımı ile dolar kurundaki yükselişin önüne geçebilir mi?

“Merkez Bankası geç kaldı”

Bu konuda uzmanlar pek iyimser değil. Zira, 7 Haziran’daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı öncesinde bir faiz artırımı kararı alınması düşük bir ihtimal olarak görülüyor. Büyük bir şirkete finansal danışmanlık yapan ve adını vermek istemeyen bir ekonomist, “Merkez Bankası’nın 7 Haziran’a kadar piyasaları oyalamaktan başka bir şey yapmayacağını düşünüyorum” diyor. Son haftalarda kurun yükselişine karşı yapılan tek şeyin Külliye’de ya da AKP Genel Merkezi’nde toplantı yapmaktan ibaret olduğunu dile getiren ekonomist, “Türkiye tarihinde nadiren piyasa faizi Merkez Bankası faizlerinin bu kadar üstüne çıkmıştır. Buna karşın hala bir müdahale olmamasını anlamak mümkün değil” diye konuşuyor.

Uluslararası fon yöneticisi, ekonomist Fevzi Öztürk ise DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Merkez Bankası söylem değil eylem göstermek için geç kaldı” değerlendirmesinde bulunuyor. Modern iktisat biliminde öğretilen ilk konulardan birinin Merkez Bankası’nın bağımsızlığı olduğunun altını çizen Öztürk, şöyle konuşuyor: “Elbette dünyanın hiçbir yerinde Merkez Bankaları tam bağımsız olamaz. Sonuçta siyasi iktidarın çizdiği hedeflere uygun davranır. Ama şu aşamada Merkez Bankası’nın seçimden çok piyasa gerçeklerine göre harekete geçmesi gerekiyor. Kimse faiz artışı istemez ama Merkez Bankaları doğru zamanda bu silahı kullanmak zorunda. Aksi takdirde, piyasaları çok daha kötü günler bekliyor.”

Aram Ekin Duran / İstanbul

© Deutsche Welle Türkçe