Mahfi Eğilmez*
Bankaların bugün itibariyle bir yıllık mevduata verdiği yüzde 9 - 10 dolayındaki nominal faizden yüzde 15 gelir vergisi kesintisini (stopaj) düşersek yüzde 8,5 oranındaki net nominal faizi bulmuş oluruz. Bu, kişinin eline geçecek faiz oranıdır. Buna göre yılbaşında bankaya 100 TL yatıran bir kişi yılsonunda parasını faiziyle birlikte 110 TL değil 108,5 TL olarak geri alacak demektir.
Reel faiz, nominal faizden enflasyonun arındırılmasıyla bulunan faizdir. Şöyle bir formülle hesaplanır: Reel faiz = (1 + nominal faiz) / (1 + beklenen enflasyon) – 1. Buradan çıkan sonucu 100 ile çarparsak reel faizi yüzde cinsinden görmüş oluruz. Yukarıdaki örnekten gidersek, vade sonunda gerçekleşen enflasyon yüzde 8,5 ise, bu kişinin elde ettiği reel faiz 0 olacak demektir. Beklenen enflasyonun gerçekleşme sonucuna göre reel faiz sıfır çıkabileceği gibi, sıfırdan büyük (pozitif) ya da sıfırdan küçük (negatif) de çıkabilir.
Aşağıdaki tablo, 100 TL’sini bir yıl vadeyle ve yüzde 10 nominal faiz üzerinden bankaya yatıran bir Türk ile 46,1 dolarını getirip 2,17 TL’lik kurdan bozdurup elde ettiği 100 TL’yi aynı faizle bankaya yatıran Amerikalının durumunu karşılaştırmalı olarak ortaya koymayı amaçlıyor (Notlar: 1TL’nin değerinde yani USD kurunda bir yıl boyunca değişiklik olmadığı varsayılmıştır. 2. ABD’li tasarruf sahibi/yatırımcı yabancı yatırımcılar için örnek olarak seçilmiştir. Aynı durum Avrupalılar için de geçerlidir.)
Buna göre Türk de Amerikalı da bir yılın sonunda 10 TL faiz elde etmiş olacak, bu faiz gelirinden yüzde 15 gelir vergisi kesilecek ve her ikisinin de eline 8,5 TL faiz geliri geçecek demektir. Her ikisinin de o aşamada parasını çektiğini düşünelim. İkisinin de elinde toplam 108,5 TL olacaktır. Amerikalının aynı gün parasını 2,17’lik kurdan dolara çevirdiğini ve eline geçen 50 dolarla ülkesine döndüğünü düşünelim. Türkiye’de enflasyon yüzde 8,5 olduğu için Türk’ün bu işlemden elde ettiği reel faiz 0 olmuştur. ABD’de faizler sıfır dolayında olduğundan Amerikalı, kendi ülkesinde parasını bankaya yatırsa muhtemelen negatif reel faiz elde etmiş olacaktı. Oysa parasını Türkiye’ye getirmekle 46,1 dolarına karşılık 3,92 dolar faiz elde etmiş olmaktadır. Bunun 100 dolara karşılık gelen reel faizi ise kabaca yüzde 6,3'tür.
Eğer TL, Dolar karşısında değer kazanırsa ABD’li yatırımcının kazancı artar, eğer tersi olur da TL değer kaybederse ABD’li yatırımcının kazancı azalır, hatta değer kaybının oranına göre duruma göre negatife de düşebilir. TL’nin değer kazanması olasılığı sıcak para açısından Türkiye’yi çekici hale getirirken, değer kaybetmesi olasılığı da riskleri artırmakta, çekiciliği azaltmaktadır. O nedenledir ki Türkiye’ye gelen para kısa vadeli yani sıcak para olarak gelmektedir.
Tablo bize açıkça gösteriyor ki biz Türk tasarruf sahibine sıfır ya da negatif faiz verirken yabancı tasarruf sahibine genellikle pozitif faiz veriyoruz. Yani yerli tasarruf sahibini korumak yerine yabancı tasarrufu sahibini korumuş oluyoruz. Yerli kaynakları yatırımlarda kullanacağımıza yabancı kaynakları çekmeye çalışıyoruz. Faizi her düşürdüğümüzde yerliyi daha çok cezalandırmış oluyoruz. Bunu tersine çevirmenin yolu döviz kurunu yavaş yavaş yükselen bir yapıya oturtabilmektir. O zaman da yabancı kaynak gelişi azalabilir. Çünkü yabancının buraya yönelttiği tasarrufundan elde ettiği reel faiz, kur riskini karşılamakta zaten zorlanıyor. TL değer kaybederse yabancı tasarruf sahibi/yatırımcı bu faizi de kaybedeceği için gelmekten vazgeçebilir. Fed’in faizleri artırmaya karar vermesi halinde ortaya çıkabilecek tehlike de buradadır. ABD’de faizler yükselirse ABD’li yatırımcının kur riskini alarak Türkiye’ye gelmesinin anlamı kalmayacak. Oysa Türkiye’nin bir yıl içinde vadesi gelecek dış borçlarını ödeyebilmesi ve ortaya çıkacak cari açığını kapatabilmesi kabaca 210 – 215 milyar dolar tutarında dış kaynak ihtiyacı var.
Merkez Bankası’nın açmazı buradadır: Faizi düşürse yerli tasarruf sahibini daha da cezalandıracak ve iç tasarruflar artmayacak, kuru yükseltse yabancı tasarruf sahibini kaçıracak ve dış kaynak ihtiyacını çözmekte zorlanacak. Bu açmazı yerli tasarruf sahibini tasarrufundan, yabancı tasarruf sahibi/yatırımcıyı da buraya gelmekten vazgeçirmeden çözmenin tek yolu var: Enflasyonu düşürmek.
Mahfi Eğilmez'in bu yazısı www.mahfiegilmez.com sitesinden alınmıştır.