-MERKEZ BANKASI İTHALAT VE İHRACATA KARIŞMAZ İZMİR (A.A) - 03.09.2010 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası para politikasıyla ilgili eleştirilere yönelik olarak, ''Merkez Bankası, Türkiye Cumhuriyeti'nin Merkez Bankası başka bir ülkenin değil. (İthalat artsın, ihracat azalsın. İhracatçıyı zor duruma sokayım) diyen bir merkez bankamız kesinlikle olamaz'' dedi. Bakan Babacan, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) tarafından düzenlenen iftar yemeği ve Meslek Komiteleri ortak toplantısına katılarak bir konuşma yaptı. Türkiye'nin önünde kritik dönemeçlerin, verilecek önemli kararların bulunduğunu belirten Babacan, dünya ekonomisinin görünüşte kriz dönemini bitirdiği yönündeki algılamaya rağmen, geçen yıla göre sağlanan büyümenin, devletlerin uyguladığı olağanüstü geçici tedbirlerle sağlandığını söyledi. Bu tedbirler durduğunda büyümenin de duracağını belirten Babacan, ülkelerin borç stoklarının küresel ekonomi için en büyük risk olduğuna işaret etti. Türkiye'nin açıkladığı orta vadeli programla piyasalara güven verdiğini, küresel kriz kaosunun içinden sıyrıldığını belirten Babacan, Anayasa değişiklik paketinin ekonomideki gelişimin sürmesi açısından da öneminin bulunduğuna işaret etti. Babacan, konuşmasında EBSO üyesi sanayicilerin kurla ilgili şikayetlerine de yanıt verdi. Türkiye'de serbest kur rejimi uygulandığını, kurun belli bir seviyenin altına inmemesi veya çıkmamasını istemenin başka bir kur rejiminin alanı içine girdiğini belirten Bakan Babacan, sabit kur rejimi uygulayıp başarısız olan ülkeler arasında Türkiye'nin de bulunduğunu, ''2001 krizini tecrübe etmiş bir ülkede hala kurda garanti istemenin gerçekçi olmadığını, bunun hataların çabuk unutulduğu anlamına geldiğini'' ifade etti. -''SERBEST KUR REJİMİNDEN ÇIKMAK FELAKETE GÖTÜRÜR''- Serbest kur rejiminden çıkıp başka şeyler yapmaya çalışmanın Türkiye'ye felakete götüreceğini ifade ettiklerini, ancak serbest kur rejimi içinde de yapılacak çok şeyin bulunduğunu dile getiren Babacan, şunları söyledi: ''Bu da Merkez Bankası'nın alanı ağırlıklı olarak. Merkez Bankamızın dalgalı kur kapsamında kalarak yapabileceği şeyler var. Bunları da yapıyor genelde. Rezerv yönetimi, finansal istikrar adına yapıyor. Şu anda biliyorsunuz günlük ortalama 60-70 milyon dolar alım yapıyor. Bunu alırken kuru yükselteyim diye yapmıyor. Merkez Bankamızın rezervi düşük, bu bir gerçek. Türkiye'nin şu anda bir cari açığı var. Önümüzdeki 1 yıllık dönemde dış ödemelerine bakacak olursak özel sektör ve kamuda 100 milyar dolarlar civarında dolaşan bir rakam bu. Bir yılda 100 milyar dolar dış ödemesi olan bir ülkenin elinde 75 milyar dolar merkez bankası rezervi az. Merkez Bankası ne yapıyor rezervini desteklemek için alım yapıyor. Daha fazla alsın denebilir. Ama hepsinin dengesi var. Daha fazla alınırsa piyasaya daha fazla TL sürmek zorunda. Piyasaya sürülen TL'nin nereye gideceğini kim nasıl kontrol edecek? Likidite fazlalığı piyasada nasıl yan etkilerde bulunacak. Bunun hesapları var. Allah korusun. Alayım alayım derken... Cari açığını finanse etmek zorunda olan bir ülke, Merkez Bankası'nın rezervlerinden yiyerek, bunları azaltarak... bunun finansmanını belki ileride yapmak zorunda kalacak bir ülke... o zaman da çok ciddi dalgalanmalar ciddi iniş çıkışlar yaşanması riskiyle karşılaşacaktır. Bunu da dikkate almak lazım. Yoksa bu Türkiye Cumhuriyeti'nin Merkez Bankası, başka bir ülkenin değil. 'İthalat artsın, ihracat azalsın.' İhracatçıyı zor duruma sokayım diyen bir merkez bankamız kesinlikle olamaz. Merkez Bankası'nın önceliği istikrar. Genel istikrarı riske atıp da yeter ki kur şöyle olsun diye bir yola girersek, inanın sonunda hepimiz zarar ederiz. '' Türkiye'de ilk 500'deki firmalar incelendiğinde karlılıkların arttığının görüldüğünü, istikrar sayesinde faizlerin düştüğünü belirten Babacan, kur arttığında enerji fiyatlarının da artacağına dikkati çekti. -''UCUZ İŞÇİLİĞE DAYANAN İŞ DALLARININ DURUMU GÜÇLEŞECEK''- Babacan, Türkiye'de artık ucuz işçiliğe dayanan iş dallarının durumunun güçleşeceğini belirterek tekstil sektöründe de kabuk değiştirmeyen, hala 20 sene önceki işini aynen devam ettirmek isteyen, güne ayak uyduramayan firmaların başarılı olamayacağını söyledi. Artık katma değeri yüksek ürünlere yönelinmesi gerektiğini belirten Babacan, İtalya'da yüksek işçilik ücretlerine rağmen hala tekstil sektörünün bulunduğunu, Türkiye'nin hedefinin de Çin ve Hindistan ile rekabet etmek olmadığını ifade etti. Sanayicilerin yurt dışındaki ticaret müsteşarlıklarında çalışan eleman sayısının artırılması gerektiği yönündeki görüşlerini değerlendiren Babacan, bu konuda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile bir çalışma yaptıklarını, sözleşmeli çalışan, kamu ve özel sektör ortaklığıyla çalışan, performansa dayalı olarak çalışabilen elemanların çalıştırılmasının gündemde olduğunu söyledi. -ELEKTRİK FİYATINDAKİ TRT PAYI- Bir sanayicinin elektrik fiyatındaki TRT payıyla ilgili değerlendirmesi üzerine ise Babacan, tüm kamuyu bir bütün bilanço olarak gördüklerini belirterek, ''Elektrikteki TRT payıyla elektrik fiyatı arasında hiçbir fark yok. Bunu kaldırdığımızda o geliri sağlayacak başka bir gelir koymamız gerekir. Belki elektrik fiyatını artırmamız gerekecek. Biz bütçemizi topladığımız vergilerle döndürüyoruz. TRT ile elektriğin ne alakası var diye bakılabilir. Biz bunlardan kurtulduk aslında. Yüz kadar fon vardı. Sırayla kapattık'' diye konuştu. TRT'nin 1 milyar liralık bütçesi bulunduğunu, ancak başabaş dönen bir kurum olduğunu söyleyen Babacan, özel kanallara göre çalışan sayısının çok fazla olduğunu kaydetti. Babacan, şunları söyledi: ''Son zamanlarda çok daha faal durumda. Yeni kanallar açıldı, pek yeni eleman almadan açıyorlar. Ama hantal, eski kuruluşlarımızdan bir tanesi maalesef. 12-13 bin kişi çalışıyor. En iyi özel kanallarda 1500 civarı kişi çalışıyor. Bazen canlı yayınlar yapıyoruz televizyonlarda özel bir kanalda yapıldığı zaman 2-3 kişiyle yapıyorlar. Ama devlet olduğu zaman 10-15 kişi. Görüntü de çok değişmiyor. TRT'ciler çok üzerine alınmasın ama verimlilik çok çok önemli.''