Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla gerçekleştirilen yönetim değişikliğinin ardından perşembe günü faizle ilgili kararını açıkladı. Politika faizinin 425 baz puan aşağı çekilerek yüzde 24'ten yüzde 19,75'e indirildiği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sonrasında yapılan kısa açıklamada, enflasyon görünümünde yaşanan iyileşmenin yanı sıra özellikle de turizm bağlamında mal ve hizmet ihracatında yaşanan artış eğilimine dikkat çekildi.
TIKLAYIN - Merkez Bankası'ndan faizi indirdi
PPK açıklamasında faiz indirim kararına dayanak olarak gösterilen başlıklardan biri de “yakın dönemde küresel iktisadi faaliyetin zayıflaması ve enflasyona dair aşağı yönlü risklerin belirginleşmesiyle gelişmiş ülke merkez bankalarının genişleyici para politikası adımları atma olasılığının güçlenmesi” oldu. Merkez Bankası, bu durumun ‘gelişmekte olan ülke finansal varlıklarına yönelik talebi ve risk iştahını desteklediğini’ belirterek, korumacılık önlemlerinin ve küresel ekonomi politikalarına dair diğer belirsizliklerin sermaye akımları ile dış ticaret kanalıyla oluşturabileceği etkilerin yakından takip edildiğini kaydetti.
ABD Merkez Bankası (Fed) ve ECB gibi önemli merkez bankalarının genişlemeci mesajlar vermesi, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu gelişmekte olan piyasalardaki (EM) merkez bankalarının faiz indirimine yönelmesine sebep oldu.
TIKLAYIN - Uzmanlar, yönetim değişikliği sonrası Merkez Bankası’nın ilk faiz kararını nasıl değerlendirdi?
IMF’nin son Dünya Ekonomik Görünüm raporunda küresel büyüme tahminini yüzde 3.2’ye çekmesi ve global bir resesyon beklentisi, gelişmiş ülkelerdeki para otoritelerini 'faiz indirimi çaresine' yönlendiriyor, bu da gelişmekte olan ülkeler merkez bankalarına bir manevra alanı tanıyor. Fed ve ECB gibi merkez bankalarının 'güvercin' mesajları sonrasında genişlemeci küresel trende katılan gelişen piyasalar da art arda faiz indirimlerine başlamıştı. Türkiye de, Fed ile ECB’nin son dönemdeki adımlarının gelişmekte olan ülkelere sağladığı faydalara vurgu yaparak bu faiz indirimi kervanına katılan son ülke oldu.
TEB Yatırım Stratejisti Işık Ökte ise çarşamba günü yaptığı değerlendirmede Merkez Bankası'nın faiz indirim kararının daha çok Fed fiyatlamasıyla ilişkili olacağı beklentisini dile getirerek, şu uyarıda bulunmuştu:
"Fed fiyatlaması ters yöne değişirse (örneğin Temmuz toplantısında 50 bp indirim ve sonra temkinli duruş ve bir anda gelişen ülke kur oynaklık oranlarının yükselmeye başlaması) o zaman TCMB’nin agresif faiz indirim döngüsünden geri dönmesi çok maliyetli olur. Bundan dolayı önden yüklemeli diye tabir ettiğimiz indirim sürecinin TCMB tarafından tercih edilmemesi, Fed fiyatlaması açısından daha makul gözükmekte. Üç toplantı sonra TL oynaklık oranlarını, kaç bp faiz artırımı gerektiğini ya da kurun enflasyona geçişkenliğini konuşurken kendimizi bulmayalım isterim.”
Fed'in 31 Temmuz'da gerçekleştirilecek FOMC toplantısında 10 yılı aşkın süre sonrasında ilk kez faiz indirimine gitmesi bekleniyor. Piyasaların beklentisi, Fed'in indirim sürecine 25 baz puanla başlaması.
Peki ya Ökte'nin dikkat çektiği durum yaşanır ve Fed faizleri indirmezse? T24 yazarı Barış Soydan, bunun sürpriz olacağını düşünüyor ama ekliyor:
"Fed faizi indirmezse dolar hızlı bir şekilde -TL karşısında da- değer kazanır, dolayısıyla da Merkez Bankası sonbahar aylarında sürdürmesi beklenen indirimleri bugünkü kadar cesur ve güçlü biçimde yapmakta tereddüt eder."
TCMB'nin aldığı kararın dünya genelindeki merkez bankalarının indirim trendinde olmasıyla uyumlu olduğunu belirterek, "Dünya ekonomisinin yavaşlaması sebebiyle merkez bankaları kendi ekonomilerini desteklemek için faizleri indirmeye başladı. Bizimki de bu dönemde çok dikkat çekmedi" diyen Soydan, Fed'in indirime gitmemesi olasılığı dışında bir noktaya daha dikkat çekiyor:
"İndirimin asıl açıklaması Türkiye’de enflasyonun düşmüş olması. Kış aylarında enflasyon yüzde 20’nin üzerindeydi, sonra düşmeye başladı; faiz dolayısıyla yüksek kaldı, büyük bir açı oluştu. Normal koşullarda bunun birbirine yakın olması lazım, o sebepten de Merkez Bankası için indirim marjı vardı. O yüzden zaten piyasada paniğe, tepkiye sebep olmadı. Niye etkilemedi? Bu yüzden etkilemedi, çünkü zaten Merkez Bankası’nın hakkı vardı. Erdoğan istiyor inmesini ama Kılıçdaroğlu ya da İmamoğlu başkan olsaydı da MB böyle bir indirim yapabilirdi.
"Problem şurada ki, Erdoğan daha da devam etmesini istiyor. Bu sadece başlangıç, eylülde mesela devam etmesi, 8-9 puan olması bekleniyor. Ama... Kışa doğru yaklaştığımızda enflasyon yeniden yükselmeye başlarsa veya Fed beklenen indirimi, beklendiği kadar çok yapmazsa; işte o zaman TCMB faiz indirimlerine devam ederse, o zaman problem olur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizlerin düşürülmesi yönündeki isteğini daha önce birçok kez dile getirmişti. Merkez Bankası yönetiminde yaşanan değişikliğin ardından da Murat Çetinkaya'nın görevden alınmasıyla ilgili "Kendisine ekonomi toplantılarında defalarca faizi indirmesi gerektiğini söyledik. 'Faiz düşerse, enflasyon düşer' dedik. Gerekeni yapmadı. Aynı kulvarda değildik" ifadesini kullanmıştı.
Capital Economics'in faiz kararının ardından yayınladığı Türkiye notunda, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı baskı, gelecek aylarda daha fazla faiz indirimine gidileceği anlamına gidiyor” dendi. Çetinkaya’nın görevden alınarak yerine Murat Uysal’ın getirilmesinin Erdoğan’a Türkiye’nin para politikası üzerinde daha fazla söz sahibi olması anlamına geleceği yorumunda bulunulan Capital Economics raporunda, bu durumun da daha agresif hamlelere zemin hazırladığı ifade edildi:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtemelen daha fazla faiz indirimi talep edecektir. Daha geçen hafta faizlerin daha ciddi seviyelere çekileceğini umduğunu söyledi. Mevcut tahminimiz, geçen yılın başına kadar faizin yüzde 16’ya çekileceği yönünde. Ancak bugünkü hamle, daha fazla indirime gidilmesi ihtimalini de artırdı.”
Avrupa Merkez Bankası (ECB), PPK toplantısıyla aynı gün yaptığı açıklamada faiz oranlarını değiştirmeme kararı aldığını duyursa da yakın zamanda görevden ayrılacak olan ECB Başkanı Mario Draghi, konuşmasında önemli ölçüde parasal teşvik gerektiğini ifade etti. ECB açıklamasında faiz oranlarının, en azından gelecek yılın ikinci yarısına kadar ve enflasyon hedefi olan yüzde 2 doğrultusunda mevcut seviyesinde veya daha düşük kalmasının beklendiği belirtilerek, faiz indirimi sinyali de verildi.
2019 yılı, Fed'in sene boyunca kaç kez faiz artıracağı tartışmalarıyla başlarken; Dünya Ekonomik Forumu'nun Ocak ayının üçüncü haftasında düzenlediği Davos toplantısı sonrasında işler değişmişti. Dünyanın önde gelen CEO'ları Asya ve Uzakdoğu'da resesyon bekliyor, ABD'nin de bundan etkileneceğini düşünüyordu. Davos'taki toplantı sonrasında resesyon bekleyenlerin sayısı hızla artarken, bu beklenti, Fed yönetimini de etkiledi ve kaç kez faiz artırılacağı tartışmalarıyla başlayan 2019'un ortasına gelindiğinde gündem faiz indirimi oldu.
2019 yılında Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantılarında oy hakkına sahip ve ABD Merkez Bankası'nın en güvercin politika yapıcılarından biri olan St. Louis Fed Başkanı James Bullard, geçen hafta Cuma günü basın mensuplarına yaptığı değerlendirmede, "Önümüzdeki toplantıda 25 baz puanlık bir indirim istiyorum" demişti, yatırımcılar da çeyrek baz puanlık faiz indirimini fiyatlamış durumda.
İktisatçı Mahfi Eğilmez, 20 Haziran'da kaleme aldığı yazısında, Fed ve ECB'de yaşanan gelişmelerin Türkiye gibi ülkeler için 'olumlu' etkileri olabileceğini belirterek şunları söylemişti:
"Fed ve AMB’nin yeni bir faiz indirimi ve parasal gevşeme programına gireceklerine ilişkin gelişmeler, küresel sistemde beklentileri değiştirdi ve giderek yoğunlaşan olumsuz havayı da dağıttı. Özellikle Türkiye gibi dış kaynağa ihtiyaç duyan gelişmekte olan ülkeler için bu yeni durum olumlu bir hava yaratıyor. Likiditenin bollaşması, ABD ve Avrupa’da faizlerin düşmesi kaynakların yeniden yüksek faiz veren gelişmekte olan ekonomilere yönelmesine yol açıyor.
"Bu, Türkiye için olumlu bir durum. Fed ve AMB’nin kararlarının yarattığı olumlu hava bu yükümlülüklerin hem daha kolay hem de daha ucuza yenilenmesinin önünü açacak. Böylece Türkiye’ye döviz girişinde ortaya çıkacak artışlar kurların da düşmesini sağlayacak. Kurların düşmesi enflasyonun da düşüşünü hızlandıracak."