"Merkez Bankası yeni bir faiz yükseltme adımı atmamalıydı"

"Merkez Bankası yeni bir faiz yükseltme adımı atmamalıydı"

Milliyet yazarı Yaman Törüner, Merkez Bankası'nın faiz artırımı kararıyla ilgili olarak "Düşük faiz her zaman döviz talebi yaratmaz. Piyasaya çıkan paranın döviz talebi yaratabilmesi için yatırıma yönlendirilmemiş olması gerekir. Döviz kurunun artacağı düşünülen bir ortamda Türk Lirası mevduatlarının döviz mevduatına dönüşümüyle sınırlı bir döviz talebi ile de karşılaşabiliriz. Bütçe disiplini ve kontrollü para politikası korunursa kurda dalgalanmalarla karşılaşılsa da sonunda istikrar sağlanır" dedi.

Yaman Törüner'in "Merkez Bankası ne yapmalı?" başlığıyla yayımlanan (28 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Döviz değerindeki oynaklığın değerlendirilmesinde Merkez Bankası’nın duruşu da önem taşır. Örneğin, Merkez Bankası’nın Türk Lirası munzam karşılıkları azaltarak piyasaya para vermesi halinde bu paranın krediye kredilerin de yatırımlara dönüşüyor olması gerekir. Aksi takdirde bu tedbir döviz alımına ve döviz spekülasyonuna neden olabilir.

Yine Merkez Bankası’nın belirlediği faizin gösterge niteliğinde bir faiz olduğu ve gerçek faizin piyasada belirlendiği unutulmamalıdır. Düşük faiz her zaman döviz talebi yaratmaz. Piyasaya çıkan paranın döviz talebi yaratabilmesi için yatırıma yönlendirilmemiş olması gerekir. Döviz kurunun artacağı düşünülen bir ortamda Türk Lirası mevduatlarının döviz mevduatına dönüşümüyle sınırlı bir döviz talebi ile de karşılaşabiliriz. Bütçe disiplini ve kontrollü para politikası korunursa kurda dalgalanmalarla karşılaşılsa da sonunda istikrar sağlanır. Zaten önemli olan kurda artış beklentisinin devam edip etmediğidir. Hangi seviyede olursa olsun döviz kurunda bir istikrar sağlanması yani aşırı dalgalanmaların ortadan kalkması bizim için yeterli olacaktır.

Siyasi belirsizlik

Ülkemiz ekonomisindeki gelişmelere en çok siyasi belirsizlik etki ediyor. Siyasi belirsizliği ortaya çıkaran etkenler arasında Suriye’deki savaş durumumuz, Avrupa Birliği ile nereye gidileceği belli olmayan ilişkilerimiz, Trump’ın Türkiye politikasının ne olacağının bilinmemesi, Rusya’nın yaptığı ittifaklarla üç tarafımızı çevirmiş olması, Şanghay Beşlisi’ne dahil olma olasılığımız, PKK ve FETÖ ile mücadele, FETÖ mücadelesi nedeniyle el konulan 600’den fazla şirketin yaratacağı üretim ve istihdam düşüşünün etkileri, Başkanlık Sistemi’nin getirilmeye çalışılması gibi gelişmeler var.

Faizler yeterince yüksek

Bloomberg ve Akbank kaynaklarından alınan aşağıdaki grafiğin de gösterdiği gibi ABD 10 yıllık ile TL 10 yıllık faiz farkı 2010’dan itibaren ortalamada yüzde 6.8 civarında. TL/Dolar paritesindeki yüksek oynaklık dönemlerinde bu fark yüzde 8’e kadar yükseldi. Şu an bu fark yüzde 8.5 ve oldukça yüksek. Yani zaten ciddi bir faiz farkı ile karşı karşıyayız. Bu nedenle Merkez Bankası’nın yeni bir faiz yükseltme adımı atmaması gerekiyordu.

Ödemeler dengesi sorunumuz

Ödemeler dengesi sorunumuzun başında cari açığımız nedeniyle ayda 4 milyar dolara ulaşan döviz gereksinimimiz ve bu açığı karşılamak için alınacak olan tedbirler geliyor. Bu tedbirlerin bir bölümü Merkez Bankası tarafından, bir bölümü Maliye tarafından alınacakken, SPK, BDDK ve MASAK’ın mevcut katı kuralları yumuşatıcı tedbirler alması, ‘Cari açık’ nedeniyle ülkemize sürekli bir döviz girişinin gerçekleşmesi gerekiyor. Döviz girişleri, doğrudan yatırımlar, sıcak para, turizm geliri, ihracatın artması gibi yollarla olabilir. Yine devlet sektörü ve özel sektörün dövizle borçlanmasının arttırılması da başka bir yoldur. Sadece döviz girişlerindeki olası iniş çıkışların azaltılması operasyonu, Merkez Bankası tarafından yapılır.