"Merkez Bankası'nın bağımsızlığına güven duyulması, milyarlarca dolardan daha değerlidir"

"Merkez Bankası'nın bağımsızlığına güven duyulması, milyarlarca dolardan daha değerlidir"

Hürriyet yazarı Taha Akyol, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz oranlarını 25 baz puan arttırmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) bugün yapacağı toplantıda vereceği faiz kararına dikkat çekti. Akyol, vereceği karara göre TCMB'nin ya bağımsız olduğu ya da siyasi etkilerle karar verdiği görüntüsünün oluşacağını vurgulayarak "Merkez Bankası’nın bağımsızlığına güven duyulması, milyarlarca dolardan daha değerlidir" yorumunda bulundu.

Taha Akyol'un "Yine faiz!" başlığıyla yayımlanan (14 Aralık 2017) yazısı şöyle:

 

Merkez Bankası bugün toplanıyor, faiz konusunda kararını açıklayacak. Vereceği karara göre ya TCMB’nin bağımsız olduğu ya da siyasi etkilerle karar verdiği görüntüsü oluşacak.

İşin iktisadi tarafını ekonomistlere bırakarak şunu vurgulamak istiyorum: Modern devletin en önemli özelliği kamu kurumlarının “hukuki ve rasyonel” çalışması, günlük politika baskılarından bağımsız olmalarıdır.

En önemlisi yargının erk olarak bağımsızlığıyla, Merkez Bankası’nın, düzenleme ve denetleme kurumlarının “araçsal” bağımsızlıklarıdır.

Seçim ve rasyonalizm

Modern devlette bu kurumlar emirle değil, kanundaki görev tanımlarıyla işlerini yapar.

Merkez Bakası Kanunu’nun 4. maddesine göre, görevi “fiyat istikrarını sağlamak”tır, yani enflasyonla mücadele...

Hatta siyasi iktidarların büyüme hedefleri bile bununla sınırlı olmalıdır!

Çünkü iktidarlar sürekli “önümüzdeki seçimlerde” oy kazandıracak politikalarla uzun vadede enflasyonun tırmanmasına sebep olabilir.

Halbuki büyüme politikalarının uzun vadeli ve iktisadi rasyonalizme uygun olması lazımdır. Bunu ancak bağımsız merkez bankaları sağlayabilir.

İşte bizim TCMB Kanunu’nun 4. maddesinde hükümetlerin büyüme politikalarına “fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydı” konulmuştur; bu konuda yetki Merkez Bankamızındır.

Bugün Türkiye’de enflasyon yüzde 13 gibi çok yüksek bir düzeydeyken, daha düşük faizle dövizi de pahalı hale getirmenin anlamı olabilir mi?

Osmanlı'da enflasyon

İktisatçılar enflasyonun uzun vadede büyük bela olduğunu anlatır. Benim referansım iktisat tarihidir.

Prof. Şevket Pamuk’un“Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi” adlı eserinde belirttiğine göre, 1788 yılında bir İngiliz sterlini 11 Osmanlı kuruşu değerindeydi. Osmanlı parası o kadar değer kaybetti ki, 1844 yılında bir İngiliz sterlini 110 kuruşa tırmandı!

Çünkü İngiltere’de sermaye birikimi ve verimlilik yüksekti, sanayileşmede önde gidiyordu. Bu sebeplerle faiz de düşüktü.

Osmanlı’da ise üretim İngiltere’nin onda biri kadardı, sanayi yok gibiydi, sermaye birikimi cılızdı, bu sebeplerin sonucu olarak da Osmanlı’da faiz Avrupa’nın iki, bazen üç katıydı!

Bu tablo büyük çapta Tanzimat’tan öncesine aittir, “modernleşme yüzünden”denilemez. Aksine, modernleşme eksiği yüzündendi.

Hatta bütün yeniçeri isyanlarında da en önemli sebep “züyuf akçe” (enflasyon) yüzünden bahşiş ve ulufelerin erimesiydi.

Güçlendirmek lazım

Hele de daha hareketli ve çok daha bol malzemeli olan Avrupa iktisat tarihini düşünün... Böyle derslerle görüldü ki “fiyat istikrarı”ekonomik gelişme için en önemli faktördür, bunu sağlamak için bağımsız merkez bankaları lazımdır.

Hatta Friedrich von Hayek gibi büyük liberal iktisatçılar Merkez Bankası’nın bağımsızlığının anayasaya konulmasını savunur.

Keşke bizde de rahmetli Ecevit hükümeti döneminde Kemal Derviş Ekonomi Bakanı’yken 2001 yılında MB’nin kanunla sağlanan bağımsızlık ve görev tanımı anayasaya konulsaymış.

Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz gibi saygın bir iktisatçı, 2005 yılından bu yana dolar karşısında Türk lirasının değerinin 100 liradan 35 liraya indiğini söylüyor.

Bu ciddi bir uyarıdır. İktisat tarihinin derslerine de kulak vererek Merkez Bankası’nın bağımsızlığını güçlendirmek lazım. Merkez Bankası’nın bağımsızlığına güven duyulması, milyarlarca dolardan daha değerlidir.

İİT’nin Kudüs kararını yarın yazacağım.