Yurt içi piyasalar 12 Ocak'ta Merkez Bankası'nın repo dönüşünü karşılamamasının yanı sıra doğrudan döviz satarak piyasaya müdahale edebileceği söylentileri ile sert değer kazanımı yaşadı.
Gün sonunda efektif faiz oranı sadece 3 baz puan artsa da bir gün önce tarihi zirvesini 3,9422'ye taşıyan Dolar/TL 3,76'lara gerilerken, bir süredir dolardaki sert yükselişe direnmekte olan BIST100 endeksi de yüzde 4'ü aşan değer kazancıyla 81 binin üzerini test etti. Peki merkez bankasının elinde kura müdahale etmek için hangi araçlar var? Son günlerde hangilerini nasıl kullandı, hangisini ne zaman kullanabilir?
Business HT'den Fırat Bora Taş'ın haberine göre TCMB, faiz silahının dışında döviz satımları ve çok çeşitli Açık Piyasa İşlemleri (APİ) ile likiditeyi yöneterek kura müdahale etme imkanına sahip.
Bugün bankacılık sistemine karşılanmayan repo dönüşünün üzerinde maaş ödemesi için TL likidite girişi olsa da hamle sıkılaştırma olarak okundu ancak piyasa ekonomistleri TCMB'nin önümüzdeki günlerde de benzer adımlar atıp atmayacağı izleneceğini belirtti. Gün sonunda geç likidite penceresinde herhangi bir kullanım yaşanmadığı da görüldü. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti ise 11 Ocak'ta yüzde 8,31'ken 12 Ocak'ta 3 bps artışla yüzde 8,34 oldu.
Bunun yanı sıra bu hafta bir de bankaların borçlanma limitleri düşürülmüş, yabancı para zorunlu karşılık (ZK) oranlarında indirime gidilmiş, ZK'da 50 baz puanlık indirimin etkisinin 1,5 milyar dolar seviyesinde olacağı belirtilmişti.
Her iki hamlede de etkinin aksiyonun kendisinden çok psikolojik yanının ve sinyal etkisinin daha güçlü olduğu belirtildi.
Bu hamleler piyasa ekonomistlerine geçmişte kullanılan istisnai gün, Ek Parasal Sıkılaştırma (EPS) uygulamalarını hatırlattı.
TCMB, Ekim 2011'de faiz koridorunun üst bandının yükselttiğinde faiz koridorunun genişliği ek parasal sıkılaştırma için zemin oluşturmuştu. EPS uygulamasında para politikası faizini artırdım demeden bankacılık sistemine verdiği borç paranın ortalama maliyetini daha önce açıkladığı bant içinde artırıyordu.
Bugüne kadar en uzunu sekiz, en kısası üç gün olmak üzere altı defa EPS yapıldı. TCMB, 2012 başındaki örnekte kurdaki yükselişte döviz satımları yeterli kalmayınca ek parasal sıkılaştırma uygulayarak ortalama fonlama maliyetini 500 baz puan artırmış, faizi yüzde 7’den yüzde 12’ye çıkarmıştı. Sonuç olarak Dolar/TL yaklaşık 1,95'ten 1,75'e geriledi. 2016'da sadeleştirme ile koridor daralırken son durumda alt ve üst bant arasında 125 baz puan fark bulunuyor.
Bu kez de repo dönüşlerinin durmasıyla gecelik faizlerin üst bandın ötesinde geç likidite penceresi faiz oranı olan yüzde 10'a yükselebileceği belirtiliyor.
Ekonomist Gizem Öztok Altınsaç, "Bugünkü hareket daha çok Merkez Bankası'nın yarın ihale açmayacağı ve fonlamanın bir kısmını geç likidite penceresinden vereceğine dair beklentiden kaynaklanıyor. Bugün piyasada belirgin bir likidite sıkışıklığı yok fakat yarın TL likiditesinde bir sıkışıklık olacaktır. Bu durumda bugünkü gibi bir haftalık repo ihalesi açılmadığı takdirde fonlamanın bir kısmı muhtemelen geç likidite penceresinden sağlanabilir. Bu gerçekleşme olduğu takdirde TL'de daha fazla değer kazancı olası." dedi.
HSBC Portföy Yönetimi Stratejisti İbrahim Aksoy da benzer görüşte. "Adım tek başına bugün düşünüldüğünde sembolik görülebilir. Fakat Merkez Bankası’nın repo ihalelerini önümüzdeki günlerde açmaması durumunda etki daha önemli hale gelebilir." diyen Aksoy, "Önümüzdeki günlerde, bankaların TCMB bünyesindeki gecelik depo piyasasında Merkez’den talep ettikleri miktar iki gün önce belirlenen sınır olan 22 milyar liranın üzerine çıkabilir. Böyle bir durumda, Bankalar BİST’teki bankalararası para piyasasına yönelirken BIST’te sadece tahvil teminatı kabul edilmesi teminatın yetmeyeceği durumda bankaların TCMB’den geç likidite faiz oranından borçlanmasıyla sonuçlanabilir. Bu da bankalararası piyasada gecelik faizlerin yüzde 8,50’den yüzde 10’a yükselebileceği anlamına geliyor. Merkez Bankası’nın düşündüğünün bu olup olmadığı kesin değil. Fakat böyle bir ihtimalin düşük olmadığı görüşündeyiz. Merkez Bankası önümüzdeki günlerde haftalık repo ihalesi açmazsa bu ihtimalin arttığını düşüneceğiz. Hedef lirada kısa pozisyon almanın maliyetini artırmak olabilir" değerlendirmelerinde bulundu.
Diğer taraftan TCMB dönüşlerin yanı sıra miktar ihalelerinde fonlama miktarını azaltarak da sıkılaştırma yapabilir yine ve gecelik faizlerin yükselmesini sağlayabilir. Bu da Merkez'in likidite tarafında kura müdahale edebileceği silahlar arasında.
Bloomberg News'in kaynaklara dayandığı bir haberde Merkez Bankası'nın döviz satışı yoluyla piyasaya müdahalesinin mümkün olduğunun ifade edildiği belirtildi.
Geçmiş örneklere bakıldığında doğrudan ve ihale yönetimi ile önemli büyüklükte döviz satımlarının gerçekleştiği görülüyor.
2013 Haziran- 2014 Ocak döneminde Dolar/TL’deki yükseliş karşısında doğrudan ve ihale yöntemi ile gerçekleştirilen toplam döviz satım miktarı yaklaşık 20 milyar dolar. 30 Aralık 2011-04 Ocak 2012 döneminde 2,87 milyar dolar ve 23 Ocak 2014'te 3,15 milyar dolar doğrudan döviz satımı ile kura müdahale edildi.
TCMB, geçmiş politika açıklamalarında kur seviyesine değil aşırı oynaklığa müdahale edildiğini söylemişti. Ancak oynaklık bu kez 2014'teki seviyeleri de aştığı halde son doğrudan satım müdahalesi 23 Ocak 2014'le kaldı.
Hafta başında yayınladığı raporunda "2015’in tamamında yüksek seyreden oynaklık, yılın ikinci yarısında 2014’ü de aştığı halde TCMB’den bir aksiyon görmedik. Bugünlerde de oynaklık hızla artıyor.Bu durumda artık “oynaklık” da TCMB’nin ne yapacağını kestirmek için bir gösterge değil." diyen Garanti Yatırım rezervlerin sınırlı olduğuna dikkat çekiyor.
"TCMB her zaman döviz satarak müdahale edebilir ancak rezervler sınırlı. 30 Aralık 2016 itibarı ile brüt rezervler 92 milyar dolar iken, bunun sadece 34 milyar dıkaru net rezerv. Bu sınırlı rakamlarla dövize müdahale, zaten TL aleyhine olan algılamayı daha da kötüleştirebilir."
Daha önce Reuters'tan Sujata Rao tarafından kaleme alınan bir analizde de Türkiye'nin kullanılabilir döviz rezervlerinin resmi rakamların üçte biri civarında olabileceği belirtilmişti. Rao'nun analizinde, " TCMB verilerine göre bankanın 2016 yılı sonunda 106 milyar dolarlık döviz rezervi bulunuyor. Fakat bunun 14 milyar doları altın. Ayrıca çeşitli bankalar ve UBS'nin Merkez Bankası verilerine bakarak yaptıkları hesaplamalara göre kullanılabilir döviz rezervi 35 milyar dolara yakın, çünkü rezervlerin çoğı ticari bankaların Merkez Bankası'nda tutttukları rezervlerden oluşuyor." ifadeleri yer almıştı.
Analizde bahsedilen UBS Stratejisti Manik Narain'in hesaplamalarına göre ticari bankaların TCMB'deki zorunlu dolar rezerv miktarı şu an 42 milyar dolar civarında. Narain de "Dürüst konuşmak gerekirse paranın birçoğu TCMB tarafından kullanılabilir değil... Paranın çoğu, ticari bankaların TCMB'de tuttukları rezervlerden oluşuyor. ,O yüzden işler ters gitmeye başladığında geleneksel bir faiz savunmasına dönmek zorunda kalmak durumundalar çünkü hangi ölçüden bakarsanız bakın gelişen piyasalar arasında en düşük rezerv yeterliliğine sahipler... Rezervlerini hızlı bir şekilde eritirlerse piyasada yüksek miktarda endişeye neden olacaklar" diyor.
Bu yıl sayıyı azaltarak 'en az 8' toplantı yapacağını açıklayan TCMB'nin ilk toplantısı 24 Ocak'ta. Zımni faiz verim eğrisine göre piyasa 24 Ocak'ta 50 baz puan faiz artırımı fiyatlıyor. Yine aynı zımni göstergeye göre 3 aylık vadede toplam 150 baz puan faiz artışı bekleniyor.
Anadolubank Hazine Bölümü Genel Müdür Yardımcısı Recep Atakan, dünkü değerlendirmelerinde "MB elindeki tüm silahları kullanıyor fakat görünen o ki tüm bu önlem setine rağmen kurdaki atak ya da yukarı yönlü hareketlilik devam ettikçe bunların şimdilik fayda etmediğini gösteriyor." diyerek "Ya MB öncü davranıp kur atağını engellemek için ben faiz artırımı yapabiliyorum mesajı verecek ya da kur geçişkenliği nedeniyle önümüzdeki aylarda yüzde 8,50'lerdeki enflasyon 9,5-10 seviyelerine geldikçe MB'nin yeniden doğal olarak faiz artırma zorunluluğu doğacak." dedi.
Finans Yatırım Başekonomisti Burak Kanlı ise "Kurun tek bir çaresi vardır o da faiz. Dolaylı yöntemlerin hiçbiri işe yaramaz. Günün sonunda piyasa beklentilerini kalıcı olarak olumluya çevirmek istiyorsanız faiz silahınızı kullanmak zorundasınız." dedi.
Garanti Yatırım, "24 Ocak’ta faiz artırımının pas geçilmesi, spekülatif döviz talebi yaratacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Aralık ayında faizleri değiştirmeyen Merkez Bankası daha önce sadeleşme adımları kapsamında faiz koridorunun üst bandında art arda yedi ay süren 250 baz puanlık indirimlere başta TL'deki değer kaybı olmak üzere iç ve dış belirsizliklerin artmasıyla Ekim toplantısında ara vermişti.
Kasım ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında ise döviz kuru hareketlerinin enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturduğunu söyleyerek politika faizini yüzde 7,5'ten yüzde 8'e yükseltmişti. Faiz koridorunun alt bandı olan gecelik borç alma faizini yüzde 7,25'te korurken, koridorun üst bandı olan gecelik borç verme faizini ise yüzde 8,25'ten yüzde 8,5 seviyesine çekmişti.
TCMB APİ kapsamında repo, ters repo, doğrudan alım, doğrudan satım, depo (mevduat) alımı; depo satımı, merkez bankası likidite senedi ihracı işlemleri ile reeskont penceresi işlemleri gerçekleştirebiliyor.
TCMB bunların dışında;
1)Reeskont kotalarını değiştirebilir
2)Disponibilite uygulamasını kullanabilir
3)Finansal aracıların portföylerini yeniden düzenleyebilir
4)Kredileri kontrol edebilir (Hisse senedi, tahvil ve tüketici)
5)İthalat teminatlarını revize edebilir
TCMB internet sitesinde döviz müdahalelerinin ardındaki dayanağı şu ifadelerle açıklıyor: “Merkez Bankası, hükümetle birlikte Türk lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri alır ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejimini belirler.Merkez Bankası, uyguladığı para politikası çerçevesinde, Türk lirasının yabancı paralar karşısındaki değerini belirlemek amacıyla, döviz ve efektiflerin vadesiz ve vadeli alım ve satımı ile şartları önceden belirlenmek suretiyle dövizlerin Türk lirası ile değişimi ve diğer türev işlemleri yapabilir.”
Yukarıdaki metinde belirtilen yönetmelikten hareketle Merkez, 'para politikası çerçevesinde' Türk Lirası’nın değeri uygun görmedikleri seviyelere gerilediğinde/yükseldiğinde harekete geçiyor. Döviz kuru, fiyat istikrarı ve finansal istikrar açısından takip edilen göstergeler arasında yer almakta. Bu noktada para politikasının gözetiliyor olması, enflasyon hedeflemesi yapan Merkez’in TL’deki değer kaybının kur geçişkenliği üzerinden fiyat düzeyine negatif etkisinden rahatsızlık duymasına neden oluyor.