Aram Ekin Duran
Temmuz ayı ortasında ABD ile yaşanan Rahip Brunson krizi sonrasında Dolar karşısında tarihi değer kayıpları yaşayan Türk Lirası’na ilişkin beklentiler, Merkez Bankası’nınbugün açıkladığı kritik faiz kararı sonrasında yeni bir evreye girdi.
DW Türkçe'ye konuşan uzmanlara göre, Merkez Bankası gecikmiş bir adım atmış olsa da, piyasaların güvenini kazanmak konusunda önemli bir aşama kaydetti.
Bununla birlikte faiz kararı öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’nı eleştiren sözlerine dikkat çeken ekonomistler, piyasalarda hala Türkiye’nin uzun vadeli politikalarına dair güvensizliğin devam ettiğine işaret ediyorlar. Uzmanlara göre, bundan sonra belirleyici olan Saray’dan çıkacak yeni ekonomi programı olacak.
Politika faizini 625 baz puan artırarak yüzde 24’e çıkaran Merkez Bankası, böylelikle 16 yıllık AKP dönemi boyunca bir defada yapılan en büyük faiz artırımına imza atmış oldu.
Bundan önceki en yüksek faiz artışı, 28 Ocak 2014’te gerçekleştirdiği 550 baz puanlık artış olmuştu. Bu faiz artışı ile politika faizi yüzde 10’a çıkmış, dolar kuru ise 2,35 seviyelerinden 2,20 seviyelerine gerilemişti.
Bugünkü kritik Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkan 625 baz puanlık faiz artışı kararı da kurlar üzerinde etkisini hemen gösterdi. Dolar kuru birkaç dakika içinde 6,40 seviyelerinden 6,01’e kadar geriledi. Ancak sonraki saatlerde kurlarda yaşanan dengeleme hareketleri sonucu, dolar kuru 6,20 seviyelerine tırmandı.
Merkez Bankası’nın bu kritik faiz artışının bugün öğlen saatlerinde Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın faiz ve enflasyon politikalarını eleştirdiği konuşmasından dakikalar sonra gelmesi de dikkat çekti.
Peki piyasa beklentilerinin üstüne çıkarak sürpriz yapan 625 baz puanlık büyük faiz artışı, şirketlerin 250 milyar dolara varan dış borçları nedeni ile darboğaza giren Türkiye ekonomisi açısından nasıl bir etki yaratacak?
Faiz artışı konusunda farklı tahminlerde bulunan pek çok uzman, geç kalmış bir adım olsa da Merkez Bankası’nın 625 baz puanlık faiz artışının "olumlu bir adım" olduğu görüşünde.
DW Türkçe’ye konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel'e göre, Merkez Bankası’nın tahminlerin üstüne çıkan faiz artışı döviz kurlarındaki fırtınanın ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor.
Bununla birlikte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz karşıtı söylemlerinden hemen sonra Merkez Bankası’nın çok ciddi bir faiz artışı yapmasının "dikkat çekici” olduğunun altını çizen Gürsel, "Faiz kararı öncesinde Erdoğan’ın faiz karşıtı ve Merkez Bankası’nı eleştiren sözleri olmasaydı, bu tarihi faiz artışından daha iyi sonuç alınabilirdi. Açıkçası bu konuda başka ne söylenebilir, bilmiyorum” şeklinde konuşuyor.
Son faiz artışı ile birlikte Merkez Bankası’nın politika faizinin yüzde 24’e ulaştığını ve bunun da Türkiye ekonomisinin büyümesinde sert bir fren etkisi yaratacağını kaydeden Prof. Gürsel, “Bu faiz artışının ülkenin büyümesi açısından bir faturası olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın böyle bir faturayı kabul eder mi? Bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz” diyor.
Türkiye, 2017'de yüzde 7,4 büyüme ile OECD ülkeleri içerisinde birinci olmuştu. 2018’de ise ilk çeyrek büyümesi yüzde 7,3, ikinci çeyrek büyümesi de yüzde 5,2 olarak gerçekleşmişti.
Türkiye ekonomisi açısından dikkatle izlenen bir diğer konu da enflasyondaki artış. Son yıllarda kademeli olarak yükselerek ağustos ayında yüzde 17,9 ile son 14 yılın en yüksek seviyesine çıkan tüketici enflasyonu, gerek üretici gerekse tüketiciler tarafından kaygıyla karşılanıyor. Bu nedenle oluşan yeni faiz oranlarının enflasyona etkisi de merak konusu.
DW Türkçe’ye konuşan Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ekonomist Murat Sağman, teknik olarak Merkez Bankası’nın 625 baz puan değil, 475 baz puan faiz artışı yaptığını dile getiriyor. Merkez Bankası’nın son kullandığı faiz üst bandının yüzde 19,25 olduğuna işaret eden Sağman, “Bugünkü faiz artışı ile politika faizi yüzde 24’e çıkmış oldu. Yani bugüne göre yarın Merkez Bankası 475 baz artışla piyasada fonlama yapacak. Gerekirse de ek 150 baz puan kullanacak” diyor.
Bu büyüklükte bir faiz artışının giderek yükselen enflasyonun yarattığı tehlikeye karşı alınmış bir önlem olduğunu vurgulayan Murat Sağman, “Merkez Bankası’nın büyük faiz artışı yapması, eylül ayında enflasyonun yüzde 20’nin üzerine çıkacağını gösteriyor. Bu faiz artışı bir önceki toplantıda yapılmalıydı, o nedenle piyasa aslında böyle bir artışı fiyatlamıştı” diye konuşuyor.
Yalnızca faiz artışıyla birlikte piyasalarda çok ciddi bir rahatlama beklemenin doğru olmayacağını dile getiren Sağman, şunları söylüyor:
"Bu faiz artışı, Merkez Bankası’na ilişkin ‘bağımsız değil’ eleştirilerini azaltacak. Yani piyasalara gereken mesaj verilmiş oldu. 625 baz puanlık faiz artışı piyasaları bir miktar rahatlatacak ama Türkiye’nin sorunlarını çözmesi için yeterli değil. Merkez Bankası üstüne düşeni yaptı; şimdi sıra ekonomi yönetiminde. Orta Vadeli Program ve yapısal reformlara ilişkin atılacak adımlar vakit kaybetmeden açıklanmalı.”
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Merkez Bankası arasında faiz ve enflasyon politikaları konusundaki görüş ayrılıkları, piyasa oyuncuları açısından endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
Koç Üniversitesi - TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu Direktörü Prof. Dr. Selva Demiralp, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Merkez Bankası’nın uzun zamandır ilk kez piyasalara “Sorunların ne kadar ciddi olduğunun farkındayım” mesajı verdiğini söylüyor.
Faiz kararını “Geç atılmış olsa da olumlu bir adım” sözleri ile değerlendiren Prof. Demiralp, Erdoğan-Merkez geriliminin ise Merkez Bankası politikalarının anlaşılmasına olumsuz etki yaptığı görüşünde. Demiralp, şöyle konuşuyor:
"Bu faiz artışından sonra yapılması gereken şey, yaşanabilecek şirket iflasları ve bankacılık sorunlarına ilişkin detaylı bir çalışma hazırlanmasıdır. Mali politikalar öne çıkarılmalı. Ancak Merkez Bankası’nın kamuoyu önünde eleştirilmesi, kredibilitesini düşürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz kararı öncesinde söyledikleri nedeni ile yatırımcıların uzun vadeli politikalara olan güveni sarsılıyor. Bu da faiz artırımının olumlu etkisini sınırlıyor.”