Türkiye, 7 Haziran genel seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte 13 yıldır unuttuğu bir kelimeyi yeniden hatırladı: Koalisyon. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP temsilcilerinin “Koalisyon demek, kriz demektir” ifadesiyle andığı koalisyon ihtimali uluslararası finans kurumlarının raporlarında da değerlendiriliyor.
Türkiye’deki genel seçimlerin piyasalara etkisiyle ilgili raporlarını kamuoyuyla paylaşan dünyanın en büyük yatırım bankalarından Merrill Lynch ile İngiliz bankası Standard Chartered, ekonomik istikrarın sürmesini ve ekonominin büyümesini, tek parti iktidarının yanı sıra, Erdoğan’ın etkisinin “kısıtlandığı” ve HDP’nin yüzde 10 barajını geçerek Meclis’e girdiği bir tabloda görüyor. Merrill Lynch, kutuplaşan Türkiye'de koalisyon hükümetinin de "çok da kötü olmayabileceği"ni dile getiriyor.
Genel seçimlerin sonuçlarına dair iki ana belirsizliğe (AKP'nin anayasayı değiştirecek ve Türkiye'yi başkanlık sistemine geçirecek koltuk sayısını elde edip edemeyeceği ve HDP’nin barajı geçip geçemeyeceği) dikkat çeken Merrill Lynch raporu, bu belirsizliklerin HDP’nin durumunun AKP’nin koltuk sayısına yapacağı etki noktasında kesiştiğini belirtiyor.
“Farklı senaryolarla sonuçlanabilecek olan seçimlerle ilgili en sık sorulan soru şu: ‘Piyasalar için hangisi iyi?’ Ortak görüş, piyasalar için en yararlı olanın AKP'nin tek başına iktidar olması, ancak anayasayı değiştirebilecek koltuk sayısına sahip olmaması yönünde. Benzer bir bakış açısıyla, AKP'nin tek başına iktidar olamaması da en kötü senaryo” diyen raporda, Merrill Lynch'in iyi ve kötü senaryolara dair bazı çekinceleri olduğu belirtilerek şu ifadeler kullanılıyor:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'yi başkanlık sistemine geçirme yönündeki tutkusunun kolayca azalacağını düşünmenin kolaycılık olduğuna inanıyoruz. Erdoğan, mevcut 'güçlü başbakan-güçlü cumhurbaşkanı' sisteminin zararlı olduğu konusunda sıkça konuşuyor. AKP üzerindeki mevcut etkisi düşünüldüğünde, başkanlık sisteminin önünü açan yeni bir anayasa yapılmasını şart koyarak, daha düşük bir seçim barajıyla, erken seçime gidilmesi konusunu zorlayabilir."
“MHP, AKP'yle koalisyon yapılması noktasında potansiyel bir aday olmaya devam ediyor. Türkiye'deki dönemsel yatırımcılar, koalisyon hükümetleriyle ilgili pek de iyi olmayan anılara sahip. AKP, koalisyon hükümetinin Türkiye için büyük bir geri adım olacağını sürekli hatırlatarak oy toplamaya devam ediyor."
“Şeytanın avukatlığına soyunarak belirtirsek, son kertede koalisyon hükümeti çok da kötü olmayabilir. Türkiye halkı son yıllarda oldukça kutuplaştı. Kürt sorunu gibi birçok problemin çözüme ulaşması için, çoğunluğun tahakkümü yerine yeni ve daha demokratik bir anayasaya ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca, daha önce de belirttiğimiz gibi MHP, eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ve Kalkınma Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevini yapmış olan Erhan Usta gibi isimlerin de içinde bulunduğu güçlü ve piyasa dostu ekonomik bir takımın duyurusunu yaptı.”
Türkiye’nin makro dengelerine odaklanılması gerektiğine vurgu yapan Merrill Lynch raporu, gayri safi milli hasıladaki büyümenin yavaşlamasına, Türkiye’nin yatırım hikâyesindeki yapışkan enflasyona ve özel sektörün artan borçlanmasına dikkat çekiyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Mehmet Şimşek'in seçim sonrası kabinede yer almayacağını, bunun da sorun olmadığını vurgulayan Merrill Linch, son olarak şu tespitte bulunuyor:
“Şunu da not etmek gerekir ki, piyasaların kaybetmek istemediği, ‘ekonominin mevcut rüya takımı’, seçimlerden sonra devam etmesi beklenmeyen son 5 yıllık global desteğe rağmen, bu makro problemler karşısında zafer elde edebilmiş değil.”
Standard Chartered'ın Türkiye'deki seçimlere yönelik 21 Mayıs tarihli raporu da, Merill Lynch'le benzer; AKP'nin ekonomi kurmaylarının ifadelerine ise pek benzer olmayan tespitler barındırıyor.
"Bu önemli seçim, AKP ile onun seçimleri anayasayı değiştirmek ve Türkiye'yi başkanlık sistemine geçirmek isteyen lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın 13 yıl önce başlattığı politik yarışın doruk noktası olacak" ifadesine yer verilen rapor da, Merrill Lynch raporunda olduğu gibi, seçimlerin kilit noktası olarak HDP'nin oy oranına dikkat çekiyor.
HDP'nin barajı geçip geçmemesinin Meclis'teki koltuk dengelerini ciddi anlamda etkileyeceğini belirten rapor, AKP'nin Meclis'in yüzde 60'ından fazlasına hakim olması durumunda gücün Erdoğan'ın çevresinde toplanacağını ve bu durumun da ekonomik karar alma mekanizmasını artan bir hızla ortodoksluktan uzaklaştıracağını ifade ediyor.
Ekonomik büyümenin zayıflığına karşın Türk Lirası'nın son dönemlerde düzene girdiğine dikkat çeken rapor, bu tablonun çoğunlukla dış etkenlere bağlı olduğunu ve cari açığın bu durumu hassaslaştırdığını belirtiyor. Yatırımcıların Türkiye'yle bağının "güven" üzerine kurulu olduğuna dikkat çeken Standad Chartered, sandıktan anayasayı destekleyen bir statüko çıkmasının ekonomik yenilenmenin önünü açabileceğini söylüyor.
Standard Chartered, seçimlere dair en "piyasa dostu senaryo" olarak HDP'nin barajı geçtiği ve AKP'nin 276-300+ milletvekiline sahip olduğu tabloya işaret ediyor. HDP'nin barajı geçemediği ve elde etmesi beklenen koltukların yüzde 90'ının AKP'ye geçtiği bir senaryonun gerçekleşme ihtimalinin de var olduğuna dikkat çeken Standard Chartered raporu, bu durumun Merkez Bankası üzerindeki baskının devam etmesi anlamına geleceğini ve Türk Lirası'nın bu durumdan negatif yönde etkileneceğini belirtiyor.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'nin ekonomi kurmayları, tek parti iktidarı olmaması durumunda "ülke ekonomisinin çökeceği", "10-20-30 yıl geriye gideceği", "yatırımcıların ülkeden kaçacağı" gibi senaryoları dillendirmeye devam etse de, dün yayımlanan iki rapora bakıldığında, piyasaların Türkiye'ye dair korkularının iktidarla paralel olmadığını görmek mümkün. Raporlar, mevcut hükümetin durumundan çok, HDP'nin barajı geçip geçemeyeceğiyle ilgileniyor.