Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin başkenti Erbil'den bayram tatilini geçirmek üzere eşi ve üç çocuğuyla birlikte Antalya’ya giden Musthtaq Mahmood Kareem, Mersin yakınlarında virajlı bir yolda trafikte seyir halindeyken saldırıya uğradı.
Ağır yaralanan Kareem'in ailesi ve görgü tanıkları olayın ırkçı bir saldırı olduğunu söylüyor. Mersin Valiliği ise olayın bir trafik kazası yüzünden yaşandığını açıkladı.
Ramazan Bayramı'nın ilk günü yaşanan olayda, bir başka araçtan inen iki kişinin taşlı ve sopalı saldırısına uğrayan Kareem çevredekilerin müdahalesiyle ölümden döndü.
Saldırı, bir görgü tanığının telefonuyla görüntü kaydı alması, mağdur ve ailesini olay yerinden uzaklaştırması, Tekeli Jandarma Komutanlığı’na bilgi verilmesi üzerine duyuldu.
Cuma günü, Kerim'e saldıran üç kişi gözaltına alındı. Jandarmaya verdikleri ifadelerin ardından Anamur Adliyesi'ne sevk edilen iki kişi, "kasten adam öldürmeye teşebbüs, mala zarar verme, halkı kin ve nefrete teşvik etmek" suçlarından tutuklandılar.
Avukatlar, Anamur Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan, zanlılar hakkında "Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik", "Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs", "Hakaret", "Basit Yaralama" suçlamalarından üç ayrı soruşturma yürütüldüğünü öğrendiklerini söylüyor.
O sırada araçta olan ama saldırıya iştirak etmeyen bir kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Tedavi gördükten sonra taburcu edilen Musthtaq Mahmood Kareem ise Pazartesi günü ailesiyle Erbil’e geri döndü.
Kareem ailesi ve görgü tanıklarının ailenin Kürt oldukları için saldırıya uğradığı yönündeki değerlendirmesi Mersin Valiliği tarafından "gerçeklerin çarpıtılması" olarak nitelendi.
Valilik ise olayın trafik kazası neticesinde yaşandığını açıkladı:
‘’Mersin İli Bozyazı İlçesi Gözsüzce Mahallesi Sırtlan Mevkiinde D-400 karayolu üzerinde 13 Mayıs 2021 günü saat 16:00 sıralarında Kuzey Irak’ın Erbil şehrinden yola çıkarak Antalya’ya gitmekte olan Irak vatandaşı bir ailenin içinde bulunduğu araç ile, Bozyazı nüfusuna kayıtlı üç vatandaşımızın içinde bulunduğu araç maddi hasarlı trafik kazasına karışmışlardır. Kaza sonrası taraflar arasında başlayan sözlü tartışma, yaralamalı kavgaya dönüşmüş ve Irak vatandaşı araç sürücüsü, diğer araçta bulunan şahıslarca darp edilmiştir."
Kürdistan Bölgesi Dış İlişkiler Ofisi Sorumlusu Sefin Dizayi ve Erbil Valisi Omid Xoşnav, olayın duyulması üzerine, saldırıyı kınayarak Türk yetkililerden açıklama istediler.
Pazar günü Rudaw TV’ye konuşan Türkiye'nin Erbil Başkonsolosu Hakan Karaçay ise Kürt aileye yapılan saldırının "adli bir olay" olduğunu ve "ırkçı saldırı" değerlendirmesinin asılsız olduğunu söyledi.
Başkonsolos Karaçay, "Irak vatandaşlarının hangi sebeple olursa olsun Türkiye’ye yaptıkları ziyaretlerden seyahatlerden memnuniyet duyuyoruz. Bunların teveccühünü memnuniyetle karşılıyoruz. Belirttiğim gibi bu ziyaretlerin sayısı çok yüksek yüzbinlerle ifade edilen bir kitle. Bu bahsettiğimiz söz konusu olay çok münferit ve sosyal medyada aslında olmadığı gibi gösterilen asılsız bir şekilde takdim edilen bir olaydı" diye konuştu.
Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ve baro avukatları, saldırıya uğrayan aileye adli destek vermek ve saldırganlar ile ilgili suç duyurusunda bulunmak üzere olayın yaşandığı gün Mersin’e gittiler.
Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Mersin Şubesi ve Mazlumder Adana Şubesi, mağdur aile ve görgü tanıkları ile ve resmi makamlarla yaptıkları görüşmeler neticesinde ortak bir rapor hazırladılar.
Mağdurun Erbil’de yaşayan abisinin Diyarbakır Barosu ile irtibata geçmesi ve hukuki destek talebinde bulunması üzerine, Baro Başkanı Nahit Eren ve avukat Mehdi Özdemir'in, Mersin’e giderek Anamur Devlet Hastanesi’ne tedavi edilen Kareem ve ailesini ziyaret ettiği anlatıldı.
Diyarbakır’da bir basın açıklamasıyla paylaşılan raporda, trafikte yaşanan problem sonrasında Kareem'in hayati tehlike oluşturacak şekilde fiziki saldırıya uğradığı ve ırkçı söylemlere maruz kaldığı bunun kendi anlatımları ve görgü tanığının ifadeleriyle sabit olduğu kaydedildi.
Rapora göre Kareem ifadesinde "Başının arka kısmına taş ile vurulduğunu, yere düştükten sonra bariyerlere tutunduğunu, saldırganların kendisini uçurumdan atmak istediklerini, yeterince Türkçe bilmemesi ve baygınlık geçirmesi nedeniyle kendisine yönelik tehdit ve hakaretlerden sadece 'Burası Anadolu toprağı, burası Türkiye. Sen bizim topraklarımızda ne yaptığını sanıyorsun' cümlesini anladığını" söyledi.
Açıklamada bir görgü tanığının da, fiziki saldırı, hakaret ve ırkçı söylemlere ilişkin ifade verdiği, ayrıca görüntü kaydını adli kolluğa teslim ettiği kaydedildi.
Ulusal ve uluslararası hukuk mevzuatına göre nefret suçu ve nefret söyleminin cezai yaptırımına da değinen avukatlar, İlçe Emniyet Müdürü ile polis amirleri tarafından, olayda ırkçı söylemde bulunulmadığı yönünde algı yaratılmaya çalışıldığından kaygılandıklarını da söylediler.