Yılmaz Erdoğan'ın yönettiği şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu'nun trajik hayatlarının anlatıldığı Kelebeğin Rüyası'nda oyunculukta zirve yapan Mert Fırat, Beren Saat ile başrollerini paylaştığı İntikam dizisindeki zengin çapkın Emre Arsoy rolüyle de genç kızların yeni sevgilisi oldu. GQ Dergisi'ne röportaj veren Fırat, çektiği ve oynadığ bütün o güzel aşk filmlerinin kahramanı, eski sevgilisi Natalie'nin hayatını nasıl değiştirdiğini anlattı.
Fırat: O benim İsveç’te kalmamı, hatta evlenmemizi falan istiyordu. Ben de evlenemeyecek kadar küçüktüm, daha yeni reşit olmuştum. Çok erken yaşta çocuk sahibi olsaydım ne olurdu, diye düşünüyor insan.
İşte GQ Dergisi'nde yayınlanan Mert fırat röportajının ilgili kısmı:
“Yaz tatillerinde Alanya’da garsonluk yaparken tanıştım Natalie’yle. Natalie de keyif olsun diye bizle birlikte çalışıyordu, barmaid’lik yapıyordu. Konya, Selçuk Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı’nı kazanmışım. Okul için Konya’ya gideceğim sırada o İsveç’e dönmüştü. Ben seni burada bırakamam, deyip Konya’ya geldi benimle. Ev falan da tuttuk ama ‘Nasıl yapacaksın sen burada’ diyor bir yandan. Sonunda İsveç’teki okullarda bir şansımı deneyeyim diye karar verdik. TOEFL, şu, bu derken, kabul edildim. Sinema-TV okumaya İsveç’e gittim, iki yıl öyle geçti.”
“Oyunculuk yapmak istiyorum ama İsveç’te pek mümkün görünmüyordu. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne girdim. Gelmeden önce Natalie’yle ayrıldık. O benim İsveç’te kalmamı, hatta evlenmemizi falan istiyordu. Ben de evlenemeyecek kadar küçüktüm, daha yeni reşit olmuştum. Çok erken yaşta çocuk sahibi olsaydım ne olurdu, diye düşünüyor insan. Fakat olmazmış o iş. Zor olurmuş. Şu anda yapmak istediğim ya da yaptığım birçok şeyi yapamazmışım. Çok başka bir sorumluluk o.”
“Bana aşkla ilgili çok soru soruyorlar. Başka Dilde Aşk, Beni Unutma, şimdi de Kelebeğin Rüyası falan yüzünden herhalde. Şimdi üzerinde çalıştığımız, bir kopamama öyküsü. Aşkın bittiğini gördüğün halde bitiremediğin bir durum vardır ya, herkesin yeter artık kardeşim, bak birbirinizi incitiyorsunuz dediği hastalıklı ilişkilerden. Ömrüm boyunca aşk hikayesi mi yazacağım, tabii ki değil. Ama beni çok düşündüren, hayatımı da çok fazla etkileyen şeyler, ilişkiler ve aşk. Dolayısıyla galiba iki senede bir aşk senaryosu yazabilecek potansiyele sahibim. Shakespeare’in yazdığı 34-35 oyunun yarısının, belki daha fazlasının hikayesi aşk.”