Merve Kavakçı: 28 Şubat'ta susan Cemil Çiçek şimdi konuşsun

Merve Kavakçı: 28 Şubat'ta susan Cemil Çiçek şimdi konuşsun

 

T24 - 31 Ocak 1996'da tankların yürüdüğü Sincan'ın o dönemki Belediye Başkanı Bekir Yıldız, "28 Şubat hukuk çerçevesinde yargılansın. Rövanş almak doğru değil" dedi.

Eski Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız

28 Şubat’ın simge isimlerinden biri eski Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’dı. Belediyenin, düzenlediği Kudüs Gecesi post- modern darbeyi tetikleyen unsurlardan biri oldu. İran Büyükelçisi de geceye katılmıştı. Yıldız gecede yaptığı laik kesime yönelik sözleriyle tepkileri üzerine çekerken aylarca ana haber bültenlerine, gazete manşetlerine konu oldu. Geceden sonra tanklar Sincan’da caddelerindeydi. Umay Aktaş Salman ve Ayça Örer'in Radikal gazetesinde yer alan haberi şöyle: 29 yaşında belediye başkanı olan Yıldız , cezaevine girdi, siyasi yasaklı isimlerdendi, daha sonra yurtdışına gitti. Rahşan Affı’yla Türkiye’ye geri dönen Yıldız bugün Sincan’da yaşamaya devam ediyor, müteahhitlik yapıyor.

Kudüs Gecesi’ni belediyenin Eğitim Kültür Müdürlüğü düzenledi. Ramazan ayı içindeki etkinliklerden biriydi. 30 günlük programı genel olarak biliyordum ama detaylarını bilmiyordum. Benim konuşmam, İran Büyükelçisi’nin konuşması vardı. Temsil vardı. Gece bundan ibaretti. Fakat yansımaları büyük oldu.

Gecenin ortasında katıldım. Basının yoğun ilgisini görünce şaşırdım. Sorun mu olacak, iptal mi etsek diye düşündük ama programın da yarısına gelinmişti. Sıkıntı endişesi taşıdım ama devam ettik. Sıkıntı olabileceğini düşündüm ama sonuçlarının ne şekilde olabileceğini tahmin edemedik.

Kudüs Gecesi’ni bugün ben de başkası da çok rahat düzenler. Sincan caddelerinden tanklar geçerken endişe duymadım. Ne olacaksa olur? Hayırın ve şerrin Allah’tan geldiğine, kazanın ve kaderin Allahtan geldiğine inanan insanlarız.

28 Şubat’tan 15 yıl sonra insanlar hangi kesimden olursa olsun düşüncelerini ifade edebiliyorlar. Toplumun bireyleri ve yöneticileri arasında bir uçurum yok. 28 Şubat milat oldu. O partinin içinden, ceza alan ve hapis yatan bir kişi, Recep Tayyip Erdoğan başbakan oldu.

Birilerini mağdur etmek isteyenlerin mağdur olması önemli değil, yargılanış biçimleri önemli. Rövanşit bir anlayışla olacaksa doğru olmaz. Herkesin yaptığı yanlışın da muhakeme edilmesi, hesabının sorulması gerekir. Ancak Bizim hesabımız nasıl sorulmuşsa, o şekilde sorulmasın. Bizim hesabımızın soruluş şekli çok yanlıştı. Bütün davalar hukuk ölçülerinde olsun. Tarafgir tutumla geçmişteki gibi olmaz.

 

Kurt kuzuyu yemeye zaten niyetliymiş

Eski Refah Partisi Milletvekili Şevki Yılmaz

1996 sonunda Aczmendileri içine alan bir polis baskını gündeme geldi. Tarikatın Şeyhi Müslüm Gündüz , Fadime Şahin ile birlikte yakalandı. Fadime Şahin tarikat şeyhlerinin Gündüz ve Ali Kalkancı’nın tuzağına nasıl düştüğünü anlatıyordu. Sonra bir kaset trafiği başladı. Partililerin önceden yaptığı konuşmalardan bölümler alındı. O dönem en çok tartışılanlardan biri Refah Partisi Rize Milletvekili Şevki Yılmaz’ın konuşmalarıydı.

Kurt kuzuyu yemek isterse bahanesi hazırdır. 28 Şubat laiklik naralarıyla yapılsa da asıl elden giden şirketlerin çıkarlarıydı. Konuşmalar 28 Şubat’tan 10 yıl evvel yapılmış konuşmalar.

Memleket yanarken, millet hortumlanırken, İstiklal Savaşı’nın simgesi başörtümüz kamusal alana sokulmazken haykıracaktık. İsabetli olan hiçbir konuşmadan pişman değildim. Konuşmalarım kuşa çevrildi.

28 Şubat’ın mağduru olmaktan şeref duyuyorum.

1996-97’da Erbakan Hocamız bizi topladı. “Geçen hafta Kanada’da Siyonist liderler toplandılar. Türkiye’den de iki kişi katıldı. O toplantıda ‘Milli Görüş’ü ihtilalle önleyemedik’ ne yapmamız gerekiyor dediler. Başbakan olması gerekiyor’ dediler. Ve Çiller’e de o konuda görev verildi” diye anlattı. Karşı çıktık. ‘Girmeyelim, tuzaktır’ dedik. Hocamız “Onların planı varsa Allah’ın da var” dedi.

 

 

Cemil Çiçek çıkıp bildiklerini anlatmalı

Eski Refah Partisi Milletvekili Merve Kavakçı

TBMM’de yaşanan en büyük protestolardan birinin öznesi Merve Kavakçı İslam’dı. 18 Nisan 1999 seçimlerinde Refah Partisi İstanbul Milletvekili olarak Meclis’e geldiğinde olacakları kimse kestirememişti. Önce yemin etmesi engellendi, arkasından “ABD vatandaşı olduğunu bildirmediği için” 10 gün içinde milletvekilliği düşürüldü. ABD’ye gitti. Şimdi George Washington Üniversitesi’nde öğretim üyesi.

28 Şubat mağdurlarına kaybettiklerini geri veremeyeceğiz. Ama yüzleşme açılan ve kanamakta olan yarayı kapatıp, ileriye bakmamıza vesile olacak. Onun için bugün önemli bir dönemden geçiyoruz.

Herkesin bildiğini açıklaması gerektiğini düşünüyorum. O dönemde Cemil Çiçek’e “Ne oluyor” diye sordum, “Açıklayamayacağım şeyler var Merve Hanım” dedi. Şimdi o gün açıklayamadığı şeyi açıklamasını bekliyorum.

Başörtülü bir kadının vekile karşı çıkacaklarını tahmin ediyordum. Ama bu denli bir linç projesine girileceğini tahmin etmiyordum.

1999 itibariyle derin devletten haberimiz yoktu, bir JİTEM sözü vardı ama sürekli yalanlıyordu. Ergenekon son 10 yılın bize armağan ettiği bir şey ki, bir çok olayın, cinayetin ardında bu yapılanmanın olduğunu şimdi görüyoruz. Bunu o dönemde öngöremezdim ama hayatta kaldığıma çok şükrediyorum.

 

15 yıl sonra 28 Şubat...

 

27 Mart yerel seçimlerinde Refah Partisi’nin üç büyük ili alması Türkiye’yi derin bir şaşkınlığa sürükledi. Merkez sağa eli alışkın seçmen, bu kez daha önce fazla şans vermediği Milli Görüş’ün önünü açmıştı. Refah Partisi’nin zaferi birçok kesimde karışıklığa neden oldu, akıllarda, “Nereye gidiyoruz” sorusu oluşmuştu. DYP’yle işbirliği içine giren Refah Partisi bu zorlu süreçte attığı adımlarla kaygının dozunu arttırdı. Hasan Mezarcı’nın Atatürk’e yönelik “Veled-i zina” sözleriyle açılan gedik, 28 Haziran 1996’da gerçekleşen Refahyol koalisyonuyla hızla büyüdü.

Artık Türkiye’de “Laiklik tehdit altında” kaygısı artıyor, bir yanda yaşanan olaylar devlete güveni azaltıyordu. Jitem’in etkisini arttırdığı, Susurluk’la derin devletin ortaya çıktığı, şehirlerde gözaltında kayıpların kulaktan kulağa fısıldandığı zamanlarda, Aczmendilerin sahneye çıkışı, Erbakan’ın tarikat önderlerine düzenlediği iftar yemeği ve Sincan’daki Kudüs gecesi bardağı taşıran son damlaydı. Sincan’da 31 Ocak tarihinde “rutin” yürütülen tanklar demokrasi tarihimize “balans ayarı” olarak geçti.

Türkiye 12 Eylül’den 17 yıl sonra başörtüsüyle üniversite kapısından dönen kadınlar, kapatılan Refah Partisi ve siyasi olarak yasaklanan Necmettin Erbakan’a tanıklık etti. Sürece adını verense, 28 Şubat 1997’de yaşanan tarihi Milli Güvenlik Kurulu toplantısı oldu. O günlerde böyle gördüğümüz fotoğrafın gerçeği yansıtmadığı son yıllarda birbiri ardına çıkan olaylarla anlaşıldı. Radikal o döneme tanıklık eden isimlere ulaştı, onlara 15 yıl sonra “28 Şubat’ta gerçekten ne oldu” sorusunu sordu.