Merve Kavakçı: Atatürk de insandır, lüzumsuz, anlamsız ve hatta yanlış kararlara da imza atabilmiştir

Merve Kavakçı: Atatürk de insandır, lüzumsuz, anlamsız ve hatta yanlış kararlara da imza atabilmiştir

17 Nisan 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilerek başörtüsüyle TBMM’ye giren ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in “Bu hanıma haddini bildiriniz” sözleriyle tepki gösterdiği Merve Kavakçı, "Atatürk’ün resminin arkasına mevzilenmişler kendilerini salt çoğunluk, salt doğruluk timsali addediyorlar. Tembel, pişkin ve üretkenlikten uzaktır CHP. Tanrılaştırdıkları ulu önderleri de hata yapabilir oysa ki. Tanrı değil insandır çünkü. Onların gayretlerinin aksine tanrısal değil insanca özellikleri vardır çünkü. İnsandır ve hata yapabilendir. Tarihçi Murat Bardakçı’nın okuruyla paylaştığı son belgeye göre de lüzumsuz, anlamsız ve hatta yanlış kararlara da imza atabilmiştir" görüşünü savundu.

Merve Kavakçı'nın "Atatürk de..." başlığıyla yayımlanan (17 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Cumhuriyetimizin en önemli sorunlarından biri onu tekelinde tutmayı kendilerine hak bilmiş kesimin elinden milenyum başına kadar çıkartılamamış olmasıdır. Bu sorun ülkenin solcu kesiminde tezahür eder. Solcu deyince bu ülkede CHP anlaşılır, SHP anlaşılır, DSP anlaşılır. Türevleri anlaşılır. Bu ülkenin kurucu partisi olmakla övünen CHP oldum olası rejim tekelinin sahibi, vatanın efendisi olarak görmüştür kendini. Vali de ondandır Belediye Başkanı da. Devlet de kendidir halk da. Ayna CHP’den başkasını göstermeyen yalancı aynadır. Tek güzel, tek doğru, tek haklı CHP’dir. Ontolojik üstünlük kompleksini içselleştirmiştir. Karşı çıkanın önünde dipçik, namlu, ip ve iskemle vardır.

Hal böyle olunca bir tek tanrı eksiktir. Efendinin bir de tanrısı olmalıdır. Bu minval üzere Atatürk’ü devreye sokmuştur CHP. Ulaşılmaz, erişilmez, konuşmaz konuşturulur bir tanrı. Burada kullandığım konuşmaz konuşturulur ifadesini postkolonyal kritik içinden okumak ve anlamak gerekir. Konuşmak insanidir çünkü. Tanrısal boyutta konuşturma vardır. Böylece şekillendirilir diledikçe konuşturulan. Konuşturuldukça uzaklaşır uzaklaştıkça tanrılaşır. Bize Kâbe ne lazım, bizim Çankayamız var’ımsı ifadeler bu işte araçsallaştırılır.

CHP’nin fıtratında baskı, zulüm, zorbalık yazılı olduğu için de rolünü benimser şikayetsiz seve seve oynar. Bugün kürsüyü işgal eden de dün de yapan aynı CHP’dir. Varlığının sebebi ülkeyi geri çekmektir çünkü. Geri çekmek, geri götürmek irticadır işi. Yapışıp 1923’te kalmaktır işi. Ne bir adım ileri ne bir adım geri. Ondandır Özal çok çekmiştir bunların elinde. Ülkenin önünü açacak ne kadar hamlesi varsa, karşısında CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne koşusunu bulmuştur. Sonra Erbakan. Sonra Erdoğan. Bir taraf ön açıcı, diğeri hep aynı ön kapayıcı CHP’dir. Millet de görür elbette, ondandır iktidarı bir türlü vermez. Vermez ama yukarıda geçen saiklerle hem diktatoryaldır hem hak sahibi görür kendini. Dediğim dedik astığım astıkdır. Bunun en yakın canlı örneği olan İstiklal Mahkemelerinde öyle olmadı mı…

Onun için kürsü işgal etmiş, yumruk atmış, bacağını ısırmış, şiddet ve cebire başvurmuş oylamayı yavaşlatmış CHP için bunlar rutin davranışlardan şaşırtmıyor kimseyi. Ben meclise girdiğimde o CHP’li kadınların, o CHP’li adam olacak kimselerin dediklerine, yaptıklarına bir bakın unuttuysanız, şimdi bu hallerine niye şaşıralım ki. Bunların tabiatında var zalimlik, gerçekleri saptırma ve benzeri.

Atatürk’ün resminin arkasına mevzilenmişler kendilerini salt çoğunluk, salt doğruluk timsali addediyorlar. Tembel, pişkin ve üretkenlikten uzaktır CHP. Tanrılaştırdıkları ulu önderleri de hata yapabilir oysa ki. Tanrı değil insandır çünkü. Onların gayretlerinin aksine tanrısal değil insanca özellikleri vardır çünkü. İnsandır ve hata yapabilendir. Tarihçi Murat Bardakçı’nın okuruyla paylaştığı son belgeye göre de lüzumsuz, anlamsız ve hatta yanlış kararlara da imza atabilmiştir çünkü.