"Meslek örgütlerinin isimlerinden 'Türk' sözcüğünün çıkarılması, 9 yıl önce planlandı"

"Meslek örgütlerinin isimlerinden 'Türk' sözcüğünün çıkarılması, 9 yıl önce planlandı"

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, hükümetin meslek örgütlerinin isimlerindeki "Türk" ibarelerinin çıkarılmasına yönelik başlattığı çalışmanın, 9 yıl önce planlandığını iddia etti. Söz konusu planın, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde hazırlandığını ileri süren Öztürk, "Bir yandan etnik ayrışmaya karşı milli birlik çağrısı yapılırken, bir yandan da meslek örgütleri ve TBB'nin şahsında hukuku ve hukuk örgütlerini ayrıştırmak, farklı yapılar ve farklı hukuk yaratmak değil midir?" yorumunu yaptı. 

Saygı Öztürk'ün "Bu plan 9 yıl önce hazırlandı" başlığıyla yayımlanan (11 Şubat 2018) yazısı şöyle:

Türkiye Barolar Birliği'nden “Türkiye”, Türk Tabipleri Birliği'nden “Türk” sözcüklerinin çıkarılmak istenmesinin asıl nedeni meslek odalarının etkisizleştirilmesi ve ileri aşamada yok edilmesi meselesidir. Çünkü, bu plan 9 yıl önce hazırlandı, şimdi de uygulamaya konulmak isteniyor.

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, emrinde bulunan Devlet Denetleme Kurulu'na “Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının Teşkilat ve Mali Yapıları, Denetimleri, Organlarının Seçimlerine Dair Esasların Değerlendirilmesi ile Bunların Etkin ve Verimli Şekilde Hizmet Yürütmelerinin ve Geliştirilmesinin Sağlanması Amacıyla Alınması Gereken Tedbirler” konulu araştırma-inceleme raporu hazırlattı. 28 Eylül 2009 tarih, 2009/6 sayılı rapor bin 62 sayfadan oluşuyor.

O rapor, şöyle başlıyor

O rapor, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu” ve “kamu kurumu niteliğindeki meslek üst kuruluşu” kavramları Anayasal ve yasal anlamı bulunan teknik/hukuki kavramlardır. Bu kavramlar hukuki anlamda ancak kanuni düzenlemelerle bu statüde olduğu öngörülen kuruluşları nitelendirmek için kullanılmaktadır. Bu niteliği taşımayan meslek örgütleri veya diğer kamusal otoriteler bakımından ‘“kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu' nitelendirmesinin yapılması hukuki ve idari yönden doğru bulunmamaktadır” yorumuyla başlıyor.

Meslek kuruluşlarının işlev ve faaliyetleri konusunda tereddütler olduğu belirtiliyor ve şu eleştiriler getiriliyor:

– Anayasa ve yasalarla belirlenen kuruluş amaçları dışında faaliyet yürütülmesi.

– Hizmetlerin yürütülmesinde  meslek odası üyelerinin beklenti ve ihtiyaçları dikkate alınmıyor.

– Yönetimdeki kişilerin karar alma mekanizmalarında demokratiklik, katılımcılık, çoğulculuk ve şeffaflık ilkelerine aykırı uygulamaları oluyor.

– Siyasi, ideolojik  etkinlikler  yürütülüyor.

– Kamu tüzel kişiliklerine rağmen, devletten bağımsız sivil toplum örgütleri gibi hareket ediyor, belli konularda ise kamu tüzel kişiliğini öne çıkarıyor.

– Karar ve işlemlerde merkezi idareye tanınan yetkiler kabullenilmiyor, merkezi idarenin vesayet yetkisi özerkliğin ihlali olarak kabulleniliyor.

– Meslek üyelerinin öncelikleri dikkate alınmıyor, kurumsal gelirleri etkin ve amacına uygun kullanılmıyor.

– Devlet, merkezi ve yerel yönetim uygulamalarına yönelik eylemlerde bulunuluyor.

– Dava açma hakkı amacını aşacak şekilde kullanılıyor.

Neler yapılacağı bile yazılmış

Raporda, “Bu kuruluşlara ‘kamu kurumu niteliği' verilmesinin  hem yetkili merciler, hem de kamuoyunca uygun olup olmadığı tartışılmaktadır”değerlendirmesine yer veriliyor, “Meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin kuruluş  amaçlarına uygun faaliyetler göstermesi yönünde düzenlemeler yapılması”isteniyor ve öneriler arasında şunlar da bulunuyor:

– Kamu kurumu niteliği yeniden tanımlanmalı.

– Örgütlenme konusunda yeni bir yapılanmaya gidilmeli.

– Hizmet alanlarının sınırlandırılması, yeniden belirlenmeli.

– Üyelik yeniden düzenlenmeli.

– Seçim sisteminde değişiklikler yapılmalı.

– Ekonomik kısıtlamalar getirilmeli, fazla miktar ise TÜBİTAK Ar-Ge' ye devredilmeli.

Türk Diş Hekimleri Birliği Merkez Denetleme Kurulu Başkanı Serdar Sütçü, “Meslek odalarını yok etmeye çalışılması organize bir çalışmadır. Bunun planı da önceden hazırlandı” diyor.

Etnik ve mezhep temelli barolar

İktidar yanlısı avukatlar ve avukat dernekleri, platformları, hayatın olağan akışı içinde ele geçiremedikleri baroları etkisizleştirmek ve parçalamak için aynı ilde birden fazla baro talebinde bulunuyordu. AKP'nin, CHP'nin, MHP'nin baroları gibi, etnik ve mezhepsel kimliğe dayalı baroların kurulmasının da yolu açılıyor. Uzun yıllar İstanbul Barosu Genel Sekreterliği, halen TBB Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Hüseyin Özbek, kaygılarını aktarıyor:

“Mesleki birlikteliği temelden yok edecek bu niyet, epeydir niyet olmaktan öteye geçmiş, uygulamaya indirilmiş gibidir. Her politik eğilimin ayrı barosu olsun talebi, iktidar himayesinde kurulması tasarlanan baroları perdelemek için kullanılan maske söylemdir. ‘Her politik eğilimin barosu olsun' talebi, ‘her alt kimliğin, her tarikat ve cemaatin barosu olsun'a doğru esnetilecektir. İktidar himayesi altında tarikat ve cemaatlerin gevşek konsorsiyumu da düşünülmüş olabilir.”

Bir yandan etnik ayrışmaya karşı milli birlik çağrısı yapılırken, bir yandan da meslek örgütleri ve TBB'nin şahsında hukuku ve hukuk örgütlerini ayrıştırmak, farklı yapılar ve farklı hukuk yaratmak değil midir? Farklı yapılar, farklı hukuklar, farklı kompartımanlar oluşturulurken, milli birlikteliğin teminatı olan hukuk birliği yok edilirken peki milli birlik nasıl korunacak?