Mesut ve Yıldıray'ın başarısı...

Mesut ve Yıldıray'ın başarısı...

T24 - Dünya Şili'de 69 gün sonra kurtarılan 33 madenci haberini izlerken Türkiye bir kez daha 'Kara Elmas Diyarı' Zonguldak'ta toprak altında kalan ve halen çıkarılmayan 2 işçisini hatırladı. Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil bugün yayımlanan 'Maden’iyet dediğin tek dişi kalmış canavar' adlı yazısında Türkiye'den Almanya'ya göç eden 2 maden işçisinin hikayesinsi yazdı. Onlar, bugün Avrupa'da yeşil sahalarda top koşturan Mesut ve Yıldıray'ın babaları... Özdil'in Şilili maden işçilerinin çıkarıldığı dakikaları televizyonda izlediği an da kaleme aldığı yazısı bugünkü (14 Ekim 2010) şöyle: Maden’iyet dediğin tek dişi kalmış canavar Sene 1985...

Alman gazeteci Günter Wallraff, babaçko bıyık bırakmış, siyah peruğun üstüne kasket takmış, Ali Levent Sığırlıoğlu diye sahte kimlik çıkarıp, Türk kılığına girmiş ve “En Alttakiler”i yazmıştı.

*Hem Türkiye’yi, hem Almanya’yı sarsmış, duygusal olarak silkelemişti o kitap... Çünkü, ekmek kavgası için acı vatanın yolunu tutan Türklerin nasıl haksızlıklara uğradığını, ırkçılar tarafından nasıl aşağılandığını, hor görüldüğünü, modern köle gibi en pis işlere sürüldüğünü, bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştu. Dehşete kapılmış, kahrolmuştuk. Tokat gibiydi adeta. * Mustafa da tokat yemiş gibi olmuştu “En Alttakiler”i okuduğunda... Zonguldak’ta madenciydi aslında, kader’ine razı olmamış, trene atlamış, gurbet ellere, Almanya’ya gelmişti. Ve, bizim o kitabı okurken bile gözyaşlarımızı tutamadığımız insanlık dışı muamelelere bire bir maruz kalmıştı. * Oralarda aşağılandıkları, buralarda “kafasına tüy takmış” karikatürize tiplerle alay konusu edildikleri günlerdi... “Zaten kendi vatanımızda bile köle gibiyiz, burada köle olmuşuz çok mu” diye düşündü, doğduğu değil, doyduğu yeri vatan belledi, namusuyla çalıştı, çabaladı. * Almanya, o kitaptaki Almanya’ydı ama, o kitaptaki Almanlardan ibaret değildi... Her ülkede var olan şerefsizler orada da vardı elbette ama, fırsat eşitliğine inanan adaletli insan evlatları çoğunluktaydı. * Evladı doğdu bu arada Mustafa’nın... Oğlu oldu. * Fırsat eşitliği sağlayan, yeteneğe imkân tanıyan Alman sistemi devreye girdi, Mustafa’nın oğlunu öz be öz kucakladı...  “Türk bu, ayıralım” demediler.  “Made in Germany” diye baktılar ona. * Netice? * “En Alttaki”nin oğlu... “En üst”e çıktı! *Alman milli takımının beyni. Real Madrid’de oynuyor. * Evet, Mesut o... Zonguldaklı madencinin oğlu. * Kader’se bu...  Kadere bakın ki, Alman milli takımını sırtlayan Zonguldaklı madencinin oğlu Mesut gibi, Türk futbol tarihinin en büyük başarısını kazanan takımın beyni, Yıldıray Baştürk de, ekmek ve fırsat eşitliği için Almanya’ya giden Zonguldaklı bir başka madenci babanın oğlu. * Bakın, Şili’deki madencileri Almanya’da taaa 1963 senesinde uygulanan yöntemle, 69 gün sonra hayata döndürüyorlar... Zonguldak’taki iki madencimizin ise, 151 gündür cesedini bile çıkaramadık... “Canlı” yayınları izlerken yazıyorum bu satırları... * İyi ki göç etmiş Mesut’un babası, iyi ki göç etmiş Yıldıray’ın babası... Göç etmeselerdi, bırak en alttaki “iki evladımız”ın en üste çıkmasını, muhtemelen, çaresizlikle baba mesleğini seçip, göç’ük altında kalacaklar ve şu anda Zonguldak’ta yerin dibinde çıkarılmayı bekleyen “iki ceset” olacaklardı. * İnsan var, yetenek var...  Un var, şeker var, kara kara, anca cenaze helvası karabiliyoruz çünkü! * Ve, sene 2010... Günter Wallraff’ın badem bıyık bırakıp, kafaya takke takarak, bi kitap daha yazması lazım. * Orası acı vatan hikâye artık. Burası acıklı vatandır.