2019 seçimlerinde cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, "Ben o makamı çok yukarda görüyorum. Talibim demek haddini bilmemektir ama görev verilirse kabul etmemek ise şımarıklıktır. Kapıda gözcü de oluruz, bu ülke için her mücadeleyi veririz" dedi.
Feyzioğlu, Cumhuriyet devriminin kilometre taşı, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen üç devrim yasasının yıldönümünde Karşıyaka Belediyesi ile ortaklaşa düzenlenen Hukuk ve Demokrasi konulu konferansta konuşma yaptı. Zübeyde Hanım Karşıyaka Nikah Sarayı’nda düzenlenen konferansa İzmir Baro Başkanı Aydın Özcan, Eğitim İş 3 Nolu Şube Başkanı Hüseyin Çalışkan ile birlikte Karşıyaka Belediyesi çalışanları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Karşıyakalıların yoğun ilgi gösterdiği konferansta salondaki koltuklar tamamen dolunca bazı vatandaşlar yerlere oturdu. Alkışlar eşliğinde mikrofonu alan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, konuşmasını ayakta ve dinleyenlerin arasında dolaşarak yaptı.
Cumhuriyet'te yer alan habere göre hukuk ve demokrasi konusunda tarihten örnekler vererek sözlerine başlayan Feyzioğlu, savaş yıllarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sandık getirerek milletle birlikte bu mücadeleyi sürdürmeyi hedeflediğini söyledi. Kurtuluş mücadelesinin Osmanlı paşaları ile yapılmasının mümkün olmadığının anlaşıldığını anlatan Metin Feyzioğlu, şöyle konuştu:
"Atatürk savaş yıllarında kararı asker değil halk versin istedi. Milletinin emrinde bir ordu kurdu ve ilk devrimini sivil kıyafet giyerek yaptı. Cumhuriyet hiçbir zaman milletin değerleriyle çatışmadı. Mustafa Kemal Atatürk milletin dini değerleriyle çatışacak bir çalışma yapmadı, vatandaşları hurafelerin zincirinden kurtardı. İnananlar bilim öğrenip İslam dinine daha hayran oldu. Dünyayı bilimle kavramayanın Yaradan’ın mucizesini saygıyla karşılaması mümkün değil. Cumhuriyet Yaradan’a sevgiyle bağlanmanın önemini ortaya çıkardı."
Atatürk’ün devrimlerinin kalıcı olduğunu ve bu yüzden Türk devrimi olarak anıldığını anlatan Feyzioğlu, şunları kaydetti:
"Ulu önderimiz devrimlerine Atatürk devrimi denmesini istemedi ve ‘ben öldükten sonra da devrimler yaşayacak siz Türk devrimi deyin’ dedi. İmparatorluğun dört köşesinde farklı yerel kültürlerden mezheplerden insanlardan vatana bağlılık yaratıldı. Hangi ırktan olursa olsun yüreği bu vatan için çarpan herkesin eşitlendiği bir tutum sergilendi. Bugün de tıpkı o yıllarda olduğu gibi 81 milyonu hukuk paydasında kucaklamalıyız."
Yerli ve milli tartışmasıyla ilgili de değerlendirme yapan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, milli olmanın bir milletin menfaatinin başka devletlerden öncelikli olması anlamına geldiğini ifade etti. Milli olmanın evrenseli reddetmek olmadığına dikkat çeken Feyzioğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Osmanlının büyüklüğü bilimde ve sanatta zamanın en ilerisini yakalamış olmasından geliyordu. Çöküşü ise her şeyin ordudan medet umulmasıyla başladı. Oysa her şey hukukta ve eğitimde başlıyordu. Hukukun üstünlüğü, farklı cinsiyetlerden ya da mezheplerden gelen herkesin bu vatan için bir olması ile sağlanacak. Hukuka güven zedelenirse vatandaş vatandaşlığını sorgular. Hukuk ve adalet ülkenin temelidir. Hukuk sadece gücü olanın lehine karar verirse o ülke temellerinden çatırdar. Nesiller kutuplaşır. Bu süreç millet olmayı zedeler. Kuşkusuz bu tehditlerin farkında olmak çözümün başlangıcıdır. Doğru teşhisi olabildiğince çok insanla paylaşıp düşüncenin yayılmasını sağlamalıyız. Ben umutluyum çünkü mücadelenin bilinçlendiğini, kavgacılık yerine yapıcılığın doğru olduğunun anlaşıldığını görüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin tek çıkışı hukukun üstünlüğündedir."
Birlik ve beraberlik mesajları veren Metin Feyzioğlu, "Ne iddia edildiği gibi battık ne de birilerinin dediği gibi dünya bize imrenerek bakıyor. İkisi de değil. Birbirimizle kucaklaşacağız. Sadece fikri paylaşmak değil değiştirmek, geliştirmek önemlidir. İlkelere sarılırız fikirleri ise geliştiririz. Anayasada yazmasına rağmen sosyal devlet yönümüz zayıf. Siyasi düşüncelerimiz farklı olabilir. Her siyasi partiye oy veren kitlede çoğunluğun yüreği bu vatan için çarpıyor. Kalp kırarak yol yapılmaz. Türkiye’nin çıkışı hukukun üstünlüğü ve demokrasinin güçlenmesi ile sağlanacak" dedi.
15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi ve öncesinde ortaya çıkan kumpas sürecinin hukukun aşındırılması ve devletin taşıyıcı kurumlarının zayıflatılması sonucunda yaşandığını ileri süren Feyzioğlu, "15 Temmuz ciddi bir darbe girişimidir. Ama o sürece gelinmesinin nedenleri vardır. İnsanları hedef alırsanız, fikirlerinizi yayamazsınız. Çünkü o insanların sevenleri de var. Bana hakaret ederseniz benim yol arkadaşlarım dinlemez. Yanlışımı sükunetle anlatırsanız ben dinlerim ve düzeltirim" dedi.
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Metin Feyzioğlu, 2019 seçimlerinde CHP’den cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili soruya şöyle yanıt verdi:
"Cumhurbaşkanlığı makamı benim için çok yüce. Ben o makamdaki kişinin bir siyasi partiye mensup olmasını doğru bulmuyorum. Cumhurbaşkanı herkesi kucaklamalı. Ben o makamı çok yukarda görüyorum. Talibim demek haddini bilmemektir ama görev verilirse kabul etmemek ise şımarıklıktır. Kapıda gözcü de oluruz, bu ülke için her mücadeleyi veririz."
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, hukuk tarihinde çok sayıda hatalı karar verildiğini iddia etti. Yüksek Adalet Divanı’nın Adnan Menderes’i ve Deniz Gezmiş’in idam kararı vermesinin yüz karası olduğunu savunan Feyzioğlu, bu yanlış kararların sayılarının arttırılabileceğini söyledi.
Türkiye’nin sıkıntılı bir süreçten geçtiğini öne süren Feyzioğlu, şu şekilde konuştu:
"Bulunduğu konum gereği Türkiye en karışık yerde. Bağımsız olarak hareket edemiyoruz. Bazı uluslararası dergilerin kapaklarında 3. Dünya Savaşı’nın Ortadoğu’daki bir kıvılcımla patlayacağı yazıyor. İran ve İsrail arasında savaş çıkabilir. Nükleer silahlar dünyada yayılıyor. Ortadoğu yanıyor ve ateşi Türkiye’ye sıçrıyor. İçerde kendi evinde kavgalıyken dışarıdaki yangını önleyemezsin. Çözüm ülkeyi daha demir yumrukla yönetmek değil daha demokratik yönetmektedir."
Son günlerde sıklıkla konuşulan kimyasal hadım cezasının uygulanması konusunda da görüşlerini paylaşan Feyzioğlu, "Ben geri dönüşü olmayan her cezaya karşıyım. Çünkü yargının yanlış karar verdiği anlaşıldığında bir insanı fiziksel olarak bir mahrumiyete bırakmış olacaksınız. İdama da kesinlikle karşıyım. Siyasetçiler cinsel istismar ve şiddet vakası ortaya çıktığında gündem boşsa ‘cezaları arttıralım’ diyor çünkü en kolayı bu. Erkek ve kız çocuklarının eşit olduğu bilincini daha küçükken verilmesi gerekir. Bu ülkede ‘Asansörde kadın ile erkek birlikte çıkarsa zina olur’ diyen bir adamın kafasını anlamak mümkün değil. Başka bir dünyada yaşıyorlar. Ceza sadece bir sonuçtur. Eğitim ile bunların önüne geçilir. Kimyasal hadımın geri dönüşü varsa olabilir aksi taktirde karşıyım" dedi.