Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlere 1 hafta kala yoğun bir programla partisinin İstanbul seçim kampanyasına dahil oldu. Bu stratejiyle ilgili soruya yanıt veren MetroPOLL Araştırma’nın CEO’su Özer Sencar, "31 Mart sonrasında bir miktar geri çekildi ama Binali Yıldırım’ın kampanyayı yeterince yönetemediğini gördü ve tekrar müdahale etme ihtiyacı hissetti. Seçim kapmanyaları bir süreçtir ve süreci yöneten, dizayn eden kişi gerekli gördüğünde müdahale eder. Erdoğan da demek ki ihtiyaç gördü ki müdahale ediyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart'ın aksine, 23 Haziran İstanbul seçimleri kampanyasında daha geri planda kalmayı tercih etti ancak 17 Haziran'dan sonra, yani sürecin son haftasında seri programlarla seçim çalışmalarına başladı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın seçim propagandası sürecine yeniden dahil olmasıyla ilgili yeni strateji anket şirketlerinin yöneticileri değerlendirdi. The Independent Türkçe'den Bengü Babaeker Şap'ın haberine göre ANAR, MetroPOLL, GENAR ve Konsensus anket şirketleri yöneticileri şu değerlendirmelerde bulundular:
ANAR Araştırma’nın Genel Müdürü İbrahim Uslu, asıl farklı olanın seçimlerin iptal edildiği 6 Mayıs ile 17 Haziran’a kadar geçen süre olduğunu, Erdoğan’ın sahaya çıkmasıyla AKP'nin son üç seçimde kullandığı strateji ve dile geri dönüldüğünü söylüyor. Uslu sözlerini şöyle sürdürdü:
AK Parti’nin şu an kullandığı dil ve kampanya stratejisi 31 Mart’a, ondan önceki seçim olan 24 Haziran’a ve hatta ondan önceki 2017 referandumuna daha uygun. Asıl, 6 Mayıs ile 17 Haziran arasını sorgulamak lazım, bu daha rasyonel olacaktır. Şu anda AK Parti’nin bildik stratejisine ve diline geri dönüldü. Erdoğan’ın son günlerdeki mitingleri ve açıklamaları AK Parti’nin normal siyasi dili. Asıl bundan önceki birkaç hafta neden yaşandı, bunu analiz etmeye çalışmak lazım. Bu nedenle, Erdoğan’ın kampanya sürecine katılması ve kullandığı dil benim açımdan şaşırtıcı değil.
Uslu, Erdoğan’ın biraz daha geride kaldığı dönemi “AK Parti orada bir şey denedi ve işe yaramayacağına kanaat getirdi, ardından da normal ayarlarına geri döndü. Zaten AK Parti’de her zaman Erdoğan ağırlıklı kampanyalar yürütüldü. Bu arada ne olmuştu, ne denendi, neden vazgeçildi bunları tartışmak lazım” diyor.
Erdoğan’ın katılımı mevcut tabloyu tersine çevirir mi? Bence mümkün değil. Çünkü aradaki makasın açılmasının nedeni zaten kullanılan siyasi strateji ve üslup. 31 Mart öncesinde bu dil kullanıldı ve AK Parti rakibi karşısında galip gelemedi, 6 Mayıs’a kadar yaşananlar ve 6 Mayıs’tan sonra yaşananlar sebebiyle makas daha da açıldı. Farkın artmasının nedeni ise rakibi kriminalize etme stratejisi, negatif söylem. Bu strateji AK Parti’ye kaybettiriyor. AK Parti anayasa referandumundan beri bu dili kullanıyor ve sürekli oy kaybediyor. 2010’da yüzde 58 oy alan bir AK Parti’den bugün gelinen durum ortada. AK Parti, negatif dilin, çatışma üslubunun kaybettirdiğini biliyor aslında, maliyet ürettiğinin de farkında. 31 Mart bunun maliyetiydi ama yine aynı strateji uygulanıyor. Benim açımdan şaşırtıcı olan yanlışta ısrar edilmesi. Problemi ortaya çıkaran stratejiyle sorunu çözemezsiniz. AK Parti bunu deniyor.
SONAR Araştırma Başkanı Hakan Bayrakçı, Erdoğan’ın son hafta sahaya çıkmasının “tüm gücünü kullandığı” anlamına gelmeyeceği, olsa olsa “Ben elimden geleni yaptım” demesine yarayacağını düşünüyor.
Erdoğan İstanbul seçimleri için hiçbir gayret göstermese, partililer ya da yakın çevresi ‘Erdoğan çabalamadı’ diyebilirdi. Oysa şu durumda ‘Elimden geleni yaptım’ diyecek. Bir de şu olabilir: Bu seçimin kazanılamayacağını düşünüyorlardı, muhtemelen önlerindeki anketler öyle diyordu. Şimdi bir umut görmüş olabilirler. Oylarda kıpırdanma ortaya çıktıysa, bunu kesin bir sonuca döndürmek için harekete geçmiş olabilir Cumhurbaşkanı.
MetroPOLL Araştırma’nın CEO’su Özer Sencar, hem 31 Mart hem de 23 Haziran sürecini zaten en başından beri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönettiğini söyledi.
31 Mart sonrasında bir miktar geri çekildi ama Binali Yıldırım’ın kampanyayı yeterince yönetemediğini gördü ve tekrar müdahale etme ihtiyacı hissetti. Seçim kapmanyaları bir süreçtir ve süreci yöneten, dizayn eden kişi gerekli gördüğünde müdahale eder. Erdoğan da demek ki ihtiyaç gördü ki müdahale ediyor.
Erdoğan’ın son hafta mitingleri ve programları seçmen tercihinde etkili olur mu? Sencar bu soruya net bir yanıt vermiyor, "Muhtemelen bir etkisi olur ama ne kadar olur bilemem. İmamoğlu-Yıldırım arasındaki farkın bu yöntemle kapanabileceğini sanmıyorum" diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 23 Haziran kampanyası sürecinde İstanbul’un 39 ilçesinde 39 miting yapacağı duyurulmuştu. Bu mitingler yapılmadı, Erdoğan’ın son haftaya kadar kampanyanın uzağında kalması “Cumhurbaşkanının bir yerel seçime bu denli müdahil olması seçmen açısından olumsuz algı yarattı. Beka söylemi ise tümüyle ters tepti” yorumlarına da yol açmıştı.
GENAR Araştırma’nın kurucularından Araştırmacı-Yazar Mustafa Şen’e bu yorumları hatırlattığımızda kesinlikle katılmadığını söylüyor. “Beka söyleminin oy kaybettirdiği saptamaları yanlış. Beka söylemi çok yerinde bir söylemdi ve oy kaybettirmedi. Kıbrıs’ta, Ortadoğu’da yaşananlar ortada. Bugünlerde nasıl ‘Beka sorunu yok’ denilebilir" diyor. Erdoğan’ın son hafta kampanyaya dahil olmasını ise “O zaten AK Parti’nin Genel Başkanı. Seçmenle iç içe olmasından daha doğal ne olabilir?’ sözleriyle değerlendiriyor.
Erdoğan’ın İstanbul’da halkla buluşması Seçim Koordinasyon Merkezi’nin kararı olsa gerek. Bunun faydalı olacağını düşünmüş olabilirler. Erdoğan, yeni anayasa ve model gereği AK Parti Genel Başkanı, zaten seçmeniyle temas içinde olmak zorunda.
Cumhurbaşkanı dünkü Sancaktepe mitinginde “Çok çalışıp inşallah bu işi tersine çevireceğiz” demişti. Mustafa Şen’e, “Bu sizce mümkün mü” diye soruyoruz.
İki adayın oy oranları arasında büyük farklar yok. Bence kesinlikle büyük fark yok, bu farkları nereden, nasıl buldular bilmiyorum. Bir adayın biraz önde, diğerinin biraz geride olduğu söylenebilir ama aksi yanlış. Erdoğan’ın sürece dahil olması da sonuca etki edebilir elbette.
Konsensus Araştırma’nın Başkanı Murat Sarı ise, AK Parti’nin seçime 1 hafta kala strateji değiştirdiği ve Erdoğan’ın kampanyaya ağırlığını koyduğu tezine katılmıyor, “Strateji tam da bu” diyor.
31 Mart’ın iptalinden sonra kurgulanan kampanya buydu zaten. Önce Binali Yıldırım yapacaklarını anlatacak, ardından yani son hafta Erdoğan mitinglere başlayacak. Bence bu kendi stratejileri ve daha önceden kurgulanmıştı. Seçmen, cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan birinin bir yerel seçime bu kadar müdahil olmasını doğru bulmuyor. Bu nedenle AK Parti stratejistleri son haftaya kadar çok göz önünde olmamasını tercih etmiş olabilir. Ama nihayetinde Erdoğan çok önemli bir seçim markası. Onu sevmeyen olduğu kadar çok seven büyük bir kitle var.
Murat Sarı, “Binali Yıldırım’ın kampanyası başarısız oldu, Erdoğan bu nedenle devreye girdi” yorumuna da katılmıyor. “Ben Binali Yıldırım’ın kampanyasının etkili olduğunu düşünüyorum çünkü oyların bir miktar da olsa yukarı çıkacağını düşünüyorum. Ama kazanmak için yeterli olacak mı, onu göreceğiz” diyor.
Erdoğan’ın sahaya çıkmasının şöyle bir etkisi olabilir: Küskün kitle diyorlar ama aslında o kızgın kitle. Bugüne kadar AK Parti’ye oy vermiş ama bu seçimde vermiyorlar, oy kullanmaya gitmiyorlar. Erdoğan’ın etkili kampanyası bu kitleyi sandığa gitmeye ikna eder mi, sanmıyorum… Ama Erdoğan’ın bugünlerde meydanlarda olması, seçim sonrası Türkiye siyaseti için önemli. Sonuç açıklandığında ‘Ben varım ve ortadayım, elimden geleni yaptım, halkımız böyle teveccüh etti. Halkın kararına saygılıyım’ diyecek.
TIKLAYINIZ- İşte İstanbul seçimi için yapılan son 2 anket