Cengiz Çekil’in Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi’ndeki ‘Saat Kaç?’ başlıklı sergisi zamanın anlamıyla, zamanla saplantılı halimizle, saatlerin hayatlarımızı nasıl şekillendirdiğiyle ilgili. Tıpkı Cengiz Çekil’in sergisindeki ana tema, Washington Post yazarlarından Gene Weingarten’in bir deneyinde de bulunuyordu. Algılama, zaman ve beğeni üzerine gerçekleştirdiği sosyal bir deney.
Radikal yazarı Ahu Antmen'in yazısına göre; dünyaca ünlü kemancı Joshua Bell, geçen yıl ocak ayında Washington’daki bir metro istasyonunda en kalabalık saatlerde 45 dakika boyunca altı adet Bach parçası çalmış ama o süre zarfında önünden geçen ortalama 1000 kişiden yalnızca altısı birkaç saniye durup onu dinlemiş! Joshua Bell’in 3,5 milyon dolarlık Stradivarius kemanından Bach dinlemek için duran yalnızca 6 kişi... Bu arada konser bilet fiyatları ortalama 100 doları bulan Bell, kimliğini pek açık etmeden verdiği bu 45 dakikalık bedava kamusal alan resitalinde gelip geçenden ancak 32 dolar toplayabilmiş... Zamanı (ve belli ki kulağı da!) olmayan kalabalıklar, Bell’in önünden akıp gitmiş.
Şimdiki zaman’a uyanmak Çağdaş Türk sanatında ‘zaman’ kavramıyla ilgilenen sanatçılar arasında akla gelen örneklerden biri Cengiz Çekil; o yüzden ‘Saat Kaç?’ diye sormasına şaşmamalı! Kazım Taşkent Sanat Galerisi’ndeki sergisi, izleyiciyi bu soruyla karşılıyor ve ‘şimdiki zaman’a, âna uyandırıyor, ne var ki bu soruyu geçmiş günlerin günlük gazeteleri üzerinden sorması, sanatçının yalnızca şimdiki zamanla ilgili olmadığını da düşündürüyor. Serginin şimdiki zamanla olduğu kadar geçmiş zamanla ilgili çağrışımı, bir açıdan sanatçının kendi kariyerine de gönderme yapıyor: Çekil, Rene Block’un Türkiye çağdaş sanatıyla ilgili sürdürdüğü ‘Güncel’ dizisinde, Türkiye sanat ortamının zamanla unutulmuş da olsa 1970’lerden itibaren gelişen ‘yeni eğilimler’inin illa ki hatırlayacağımız isimlerinden birisi olarak yer alıyor. Sanatın kavramsal boyutunu önemseyen, yeni ifade arayışları ve malzemelerle alışılagelmiş olanın ötesini arayan bir sanatçı olarak Çekil’in başlıca temalarından biri olan zaman, görsel karşılığını kol saatlerinde, masa saatlerinde, duvar saatlerinde, saat mekanizmalarında, saatlerin çıkardığı seslerde, gazetelerde, eski gazete fotoğraflarında, kırık dörük heykel parçacıklarında, ‘fani anıt’lar tasarlamak için kullandığı yapı malzemelerinde buluyor.
Hayat arşivi gazete Cengiz Çekil’in ‘Saat Kaç?’ sergisinde imzalanarak kalıcı hale getirilen, böylece bir hayat arşivi olarak anlamı yeniden vurgulanan gazete sayfaları, ‘zaman’ olgusunun tarihle ve ilerlemeyle ilişkisinin simgesi olarak da okunabiliyor. Ekonomi haberlerinden futbol dünyasına, magazin dünyasından ‘Ne olacak bu kapitalizmin hali’ni soran köşe yazarlarına, ölüm ilanlarına, ‘insanın hayatını değiştirecek’ reklamlara, trafik bilançolarından şehit ölümlerine gündelik hayatımızın bir özetini bulduğumuz bu gazeteler, aslında daha özelde Türkiye’de saatin kaç olduğunu düşündürüyor: Çekil, başka bir ülkede aylara, hatta yıllara yayılabilecek ilginç olaylar silsilesinin, Türkiye’de yalnızca birkaç günün toplamında yaşanabildiğini gösteriyor. Öte yandan, birkaç güne sığan bütün bu haberleri bir arada görmek, Türkiye’de saatin doğuda başka, batıda başka, hatta bir kentin iki yakın semtinde bile nasıl da giderek daha çarpıcı biçimde başka başka zamanları gösterdiğini gözler önüne seriyor. Çekil’in farklı ülkelerde saatin kaç olduğunu gösteren duvar saati düzenlemeleri kavram bağlamında anlamlı da olsa artık bir otel lobi standardı haline geldiğinden mi nedir, olmasa daha iyi olacakmış diyeceğimiz işlerden, ama galerinin alt katında yer alan ‘Saat Kaç?’ enstalasyonu, modern zamanların başlıca sorusuna vurgu yapması, ayrıca Türkiye’nin zamanlarını düşündürmesi açısından ilginç bir güncel seyir oluşturuyor. Cengiz Çekil’in ‘Saat Kaç?’ sergisi Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde 31 Ocak’a kadar devam ediyor.