350 yıldır İstanbul’da Mevlevilere hizmet veren Yenikapı Mevlevihanesi’nin yerini artık Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi aldı.
İstanbul’un 2010 yılında UNESCO tarafından ‘Kültür Başkenti’ ilân edilmesi çerçevesinde, Türkiye Ajansı’nın desteği ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun projesiyle restore edilen ve aynı yıl içinde bir protokolle Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’ne devredilen Yenikapı Mevlevihanesi, 1903, 1961 ve 1997 yıllarında yanmış ve kullanılamaz hale gelmişti.
Ancak Mevlevihane restore edildikten hemen sonra, 2010-2011 eğitim ve öğretim yılında faaliyet göstermeye başlayan söz konusu üniversiteye devredildi.
Bedri Adanır imzasıyla Özgür Gündem'de yayımlanan habere göre, 30 Temmuz 2012 tarihinde ise Bakanlar Kurulu, 2012/3507 sayılı kararıyla; Zeytinburnu’nda bulunan ve içinde Yenikapı Mevlevihanesi'nin ve 5 okul ile bir okul alanının ve çok sayıda ev ve işyerinin bulunduğu 160 dönümlük bir arazinin kullanım hakkı, üniversiteye bırakıldı.
Bahse konu 160 dönümlük arazinin; Bakanlar Kurulu kararında, “İstanbul'un tarihi değerine uygun kültürel mirasının korunarak marka değerinin yükseltilmesi ve kentin gelişimine katkı sağlayacak şekilde eğitim ve kültür tesisleri olarak değerlendirilmesi amacıyla” verildiği ifade edildi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın talebi üzerine, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) atıfla, üniversitenin kullanımına bırakılan arazi içinde, Mevlevihane dışında, Merkez Efendi Mahallesi’ne bağlı bazı ev ve işyerleri de bulunuyor. Yıllardır oturdukları evlerinden çıkarılma endişesi duyan tapusu olmayan ve tapu tahsis belgeleri iptal edilen bazı ev ve işyeri sahipleri, resmi başvurularında muhatap bulamamaktan şikâyetçiler.
Merkez Efendi Mahallesi’nde S.G. adlı bir işletmeci, yaklaşık 2 ay önce Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın'ın tapusuz ev ve işyeri sahipleriyle bir toplantı yaptığını ve toplantıda ‘evlerinin yıkılacağına dair bir kararın olmadığını’ söyledi.
S.G. ayrıca, Aydın’ın ‘iptal edilen tapu tahsis belgeleriyle ilgili muhatabın İstanbul Büyükşehir Belediyesi olduğunu’ söylediğini aktararak ev ve işyerlerinden çıkarılmaktan endişe duyduğunu anlattı.
Konuyla ilgili bilgi veren bir diğer Merkez Efendi Mahallesi sakini Ömer Dönmez ise, tapusu olmayan ve tapu tahsis belgeleri de iptal edilen iki sokağın olduğunu, kendisinin de evinin tapusunun olmadığını ifade ederek şunları söyledi:
"Belediye başkanımız topu başkasına atıyor; sorumluluktan kaçıyor. Başbakanımız da Mevlevihane’yi (artık üniversite olan, B.A.) ziyaret ediyor ama yıllardır tapu alamayan bizleri görmeden, duymadan gidiyor. Ne yapacağımızı, nereye başvuracağımızı bilmiyoruz artık.”
Merkez Efendi Mahallesi’nde doğup büyüdüğünü ifade eden Dönmez, oturdukları ev için 45 yıldır vergi ödediklerine dikkat çekti.
1960’ta, o dönem, şimdi 24 hanelik olan bir sokağın alanı kadar bir arsayı, 28-30 bin lira civarında bir para ödeyerek evini yaptığını anlatan ve ismini vermek istemeyen 65 yaşındaki bir ev sahibi ise, resmi kurumların kapısını aşındırmaktan biçare kaldığını anlattı. İsmini vermek istemeyen yurttaş, açtığı son davanın hâlâ sürdüğünü, bu yüzden pek konuşmak ve adının kullanılmasını istemediğini ifade etti.
Konuyla ilgili bilgi aldığımız Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nin yönetim kurulu üyesi Mustafa Fazlıoğlu, benzer şekilde TEKEL arazileri, Vakıf Gureba Hastanesi ve Halkalı Ziraat Mektebi gibi başka yerlerin de kullanım hakkının devredildiğine dikkat çekti.
Fazlıoğlu ayrıca, Zeytinburnu Belediyesi’nin, adı yolsuzluk iddialarına karışan Deniz Feneri Derneği’ne takriben 4 dönümlük arazinin 25 yıllığına bedelsiz olarak verildiğini söyledi. Fazlıoğlu, hatır gönül ve partizanlık ilişkileri üzerinden yapılan böylesi devirlerin artık sıradanlaştığına dikkat çekti.
Söz konusu üniversiteyle bir bakanın yakınının ilişkilerinin olduğuna dair duyumlar aldığını ifade Fazlıoğlu, “ancak bunun doğru olup olmadığını bilmediğini” söyledi.
Mimarlar Odası Bakırköy Şube Başkanı Ali Hacıoğlu ise, bu tür sorunların esas olarak, yaklaşık 500 kişilik bir uzman ekiple hazırlanmış 1/100 bin ölçekli çevre düzenleme planına sadık davranılmamasından çıktığını ve bu yüzden mağduriyetlerin ve rant alanlarının ortaya çıkmasına yol açtığına vurgu yaptı. “Aslında bu planın bir hükmü de yok. Çünkü alt yasalar, mevzuatlar bu planın uygulanmasını zorlaştırıyor,” diyen Hacıoğlu, ‘644 ve 648 sayılı KHK’ler ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesine dair yasanın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Türkiye’nin herhangi bir yerinde, parsel bazında tasarruf yetkisi verdiğine’ dikkat çekti.
Veliefendi Hipodromu’nun karşısındaki yolda 8 farklı parsellik, yarısı ticari fonksiyonlu, diğer yarısı park olarak ayrılmış bir alanın sahiplerinin plan tadilatı için belediyeye yaptıkları teklifin “altyapıyı ve yoğunluğu bozacağı gibi” gerekçelerle oy birliğiyle reddedildiğini ama 2 ay sonra başvurucunun teklifinden çok daha iyi bir teklifin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kabul edildiğini aktaran Hacıoğlu, bu konuyla ilgili “kararın iptali” talebiyle dava açma hazırlığında olduklarını anlattı.
İstanbul’da 100 milyar dolarlık bir şerefiye değerinin belirlendiğini; bu tür peşkeşlerin bu değerin paylaşılmasıyla ilgili olduğunu ifade eden Hacıoğlu, Kentsel Dönüşüm Projesi’nin de aslında bu paylaşımla ilgili olduğuna dikkat çekti.