Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Roma'da düzenlenen 8. Akdeniz Diyaloğu Forumu'nun Özel Diyalog oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye ile Suriye arasında istihbarat düzeyinde görüşmeler gerçekleştirildiğini ifade etti.
Bakan Çavuşoğlu, İtalya'nın başkenti Roma'da düzelenen MED Diyalog Oturumu'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Çavuşoğlu, burada yaptığı konuşmada, "İsrail ile ilişkileri normalleştirmenin Filistin davasına bir ihanet olduğunu düşünmek yanlış olur" dedi. Çavuşoğlu, devletler arasında güven eksikliği olduğunu söyleyerek konuşmasına şöyle devam etti:
"Yeni bir uluslararası sistemin doğuşuna tanık oluyoruz. Aslında her aşamada yeni bir kriz yaşandığında yeni bir sistem olması gerekmiyor ama bugün bir problemimiz var ve mevcut sistemin reforma tabi tutulması lazım. İşte bu nedenle de gerçekten önemli bazı zorluklarla karşı karşıyayız. Krizlerle mücadele etmeye çalışıyoruz. Şu anda birden fazla güç merkezi var ve aslında birbiriyle rekabet eden gündemler var. Örneğin teknoloji yeterince gelişti. Bu da dünyanın gıda ihtiyaçlarının karşılanabileceği anlamına geliyor. Ancak yine de gıda güvenliği önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Çünkü bir taraftan da bir sıfır toplamda bir mantaliteyle karşı karşıyayız. İşte bu nedenle de iklim değişikliğinden, enerji güvensizliğine birçok farklı krizle karşı karşıyayız. Ve hiçbir ülke tek başına bütün bu engellerle mücadele edemez. İşte bu anlamda güçlü bir sisteme ihtiyacımız var. Yine de en önemli konunun aslında devletler arasında güven eksikliği olduğunu söylemek mümkün. Biz aktörler arasında bir güven eksikliği yaşıyoruz. Buraya AGİT'in Bakanlar Konseyi toplantısından geldim. Oradaki temel temalardan bir tanesi de güven ve azalan güvendi. Aslında AGİT'in kendisi belli bir aşamada Avrupa güvenliğin garantörüydü. Ama şu anda kendisi de bir varoluşsal krizle karşı karşıya. Ve küresel bir güven açıklığını yaşıyor. Tabii ki böyle bir kriz ortamı içerisinde küresel güvende azalıyor. Bu güven eksikliğinin çözümünün biz küresel anlamda yönetişimden geçtiğine inanıyoruz ve tabii ki diyalog ve diplomasi bunun için son derece önemli"
"Türkiye ve İtalya gibi ülkeler aslında her iki tarafı da farklı çatışmalarda bir araya getirebiliyoruz, onlarla görüşebiliyoruz. Çünkü daha pragmatik bir bakış açımız var. İdeolojik bazı çatışmalara takılmadan bu bakış açısıyla hareket edebiliyoruz. İşte bu nedenle Türkiye'nin dürüst ve güvenilebilir bir ara bulucu olarak rolü önemli sonuçları beraberinde getirdi. İstanbul Tahıl Anlaşması, Ukrayna, Rusya arasında savaş esirlerinin değişimi ve aynı zamanda uluslararası enerjisi ajansı ve Ukrayna arasında, Rusya arasındaki müzakereleri yapabilmek çok önemli. Yeni sistemi diyalogla gerçekleştirebileceğimize inanıyorum ve bunun da ihtiyaç duyduğumuz bir şey olduğuna inanıyorum. Ancak yeni bir sistem oluşturabilmek için de tabii ki diyaloğu kurmamız lazım ve bizim tek ulaşacağımızı iş birliği yöntemi de budur. Çatışmanın başından bu yana Türkiye önemli ve ilkeli bir duruş sergiledi. Ve burada biz bu savaşı başından itibaren reddettik. Ve tabii ki Ukrayna'ya desteğimizi sunduk. Ukrayna bizim bu konudaki desteğimizi takdir ediyor ve biz bu ilhakla ilgili referandumu kesinlikle kabul etmiyoruz. Bunun yasa dışı olduğunu düşünüyoruz. Kırım'ın ilhakı da yine aynı şekilde. Rusya'nın savaş gemilerinin boğazdan geçmesine izin vermiyoruz ve yine aynı şekilde hiçbir askeri uçağın uçuşuna da izin vermiyoruz. Bu yasa dışı fiilleri tüm diğer müttefiklerimizle ve uluslararası toplumla birlikte kınamaya devam ediyoruz"
"Tahıl anlaşması ve diğer girişimler ve diğer güven artırıcı önlemler savaşı sonlandırır mı? Savaşı sonlandırmak aslında kolay değil. Çünkü çok daha komplike. Aslında başlangıçta onları Antalya'da Dışişleri Bakanlarını bir araya getirdiğimizde biraz daha kolaydı. Özellikle de İstanbul'da Mart sonunda görüştüklerinde biraz daha ılımlıydı ortam. Tabii ki her şey üzerinde anlaşmamışlardı. Öncelikle tabii ki liderlerinden talimatlarını almaları gerekiyordu. Ancak müzakere ettikleri şeyler biraz daha basitti o aşamada şimdi biraz daha komplike hale geldi. Yeni gerçekler var. Ve Rusya burada tabii ki yeni gerçeklerle, yeni adımlar atabileceklerini ifade ediyor. Bu yeni gerçekler Ukrayna tarafından kabul edilir mi? Tabii ki hayır. Ve birçok farklı aktör var Batı'da da. Bu anlamda gerçekten Bazı batılı müttefiklerimizi de ikna etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Şu anda Ukrayna karada ilerliyor. bazı topraklarını geri alıyor. Ama Rusya bunun karşılığında kasıtlı olarak da sivil altyapıları hedef alıyor. Yani hayat aslında Ukraynalılar için daha zor hale geldi ve hepimiz için de biraz daha zor hale geldiğini söyleyebiliriz. İlkbahar öncesinde sanırım çok daha net bir tablo olacak. Bir ateşkes mi yoksa bir müzakere mi olacak buna mı geri dönülecek? Türkiye olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz"
"Türkiye Avrupa güvenliğine büyük bir katkı sağlıyor. Avrupa'nın sınırı Yunanistan ile başlamıyor güneyde. Daha geniş anlamıyla Avrupa dediğimiz zaman Rusya, Ermenistan, Azerbaycan hatta Kazakistan coğrafyasının bir kısmı bile Avrupa'da ve güneyde Avrupa'nın ve NATO'nun sınırları Türkiye sınırlarında başlıyor. Dolayısıyla terörizmle mücadele açısından bakıldığında Türkiye en önemli aktör. Biz şu aşamada DAEŞ ile aktif bir bütünle mücadele eden tek NATO müttefikiyiz ve dört bin beş yüzden fazla DAEŞ'li teröristi elimine ettik. Ve tabii ki birçok ülkenin katıldığı bir operasyonda önemli bir aktördük. Ve sanırım 125'ten fazla ülkeden gelen yabancı terörist savaşçıyla da mücadele ettik bu anlamda. NATO'da biz en önemli katkıyı sağlayan taraflardan biriyiz bu anlamda. Küresel bütçeye baktığımızda da üst sıralardayız. NATO her zaman Türkiye'nin rolünü çabalarını ve katkılarını takdir ediyor. Ancak aynı şeyi Avrupa Birliği için söyleyemem. Avrupa Birliği ihtiyaç duyduklarında, bir göçmen krizi olduğunda, göç krizi olduğunda bizimle iletişime geçiyor. Bu tabii ki bir başka küresel sorun ve bununla birlikte mücadele etmeliyiz. Ve bu sorun artıyor. Özellikle de yerinden edilmiş kişilerin sayısı, göçmenlerin sayısı Covid-19 salgını öncesinde 70 milyondu. Şimdi 100 milyondan fazla oldu sayıları. Dolayısıyla bu hiçbir zaman ortadan kalkmayacak. Ne derseniz deyin adına en önemli engellerden bir tanesi olacak ve bizimle iş birliği yapmak ihtiyacı duyduklarında bizimle temasa geçiyorlar. Ukrayna konusundaysa ki biz en etkin destekçilerinden biriyiz Ukrayna'nın. Burada yeni bir AB misyonu var. Ukrayna kuvvetlerinde eğitme nezdinde ve Avrupa Birliği bizimle herhangi bir şekilde bu konuyu müzakere etmedi"
"AB ve NATO arasındaki anlaşmalara baktığımızda Avrupa Birliği'nin bunu yapması lazım. Avrupa Birliği bütün bu güvenlik mekanizmalarından Avrupa ve Avrupa Birliği güvenlik mekanizmalarında bizi dışlamaya çalışıyor. Bize ihtiyaçlar olduğunda bizimle temasa geçiyorlar. Ama şu aşamada sadece Avrupa ülkeleri değil, dünyanın tamamı Türkiye'nin rolünü artık tanımlıyor. On yıl önce Avrupa Birliği bizim ilişkilerimizi sorguluyordu. Dünyanın geri kalanıyla ilişkilerimizi sorguluyorlardı ve bir eksen kayması var mı dış politikada diye düşünüyorlardı. Şu anda her iki tarafla eşit bir biçimde görüşebilen tek NATO müttefiki biziz. Dolayısıyla bizim ilişkilerimizi dengelememiz lazım. Avrupa Batı ve dünyanın diğer kısımlarıyla ilişkilerimizi mutlaka dengelememiz gerekiyor ve bunları birbirinin alternatifi olarak görmememiz gerekiyor. Tam olarak yaptığımız aslında bu. Ve biz burada oynadığımız rolün son derece önemli olduğuna inanıyoruz ve sadece bizim bölgemiz için değil, dünyanın tamamı için ve özellikle de tahıl anlaşması, gübre anlaşması gibi farklı konularda bizim çaba sarf ettiğimiz tüm alanlarda çok da önemli bir rol oynadığımızı ifade etmek istiyorum"
Ülkeler arasındaki ilişkileri dengelemek gibi bir amacın olmadığını kaydeden Çavuşoğlu, "Mısır'la diplomatik ilişkileri kesmek, özellikle darbe sonrasında bizim kararımızdı. Biz bunun doğru ya da yanlış olduğunu söylemiyoruz. Bu bizim kararımız. Yine aynı şekilde İsrail'de yeni bir Cumhurbaşkanı ve yeni bir hükümet kuruldu. Bundan yararlanarak ilişkileri normalleştirmeye başladık. Bu normalleştirmenin Filistin davasına bir ihanet ya da bunun pahasına olduğunu düşünmek yanlış olur. Ama bu normalleşme karşılıklı her iki tarafa da destek veriyor. Yani sadece Türkiye ve İsrail arasında değil bölge için mesela Mısır hem Arap dünyası için hem Akdeniz dünyası için Müslüman dünya için Afrika için önemli bir ülke hepimiz için önemli. Dolayısıyla mevcut koşulları değerlendirdiğimizde bizim bölgemiz özellikle de bu bölgenin iyi ilişkilere ihtiyacı var. Türkiye ve Mısır arasında ilişkiler kurulmalı. Dolayısıyla bizim bunu dengeleme gibi herhangi bir sorunumuz yok. Eğer siz açıksanız, adilseniz, İsrail bizim bu konudaki pozisyonumuzu net bir biçimde biliyor. Filistin'le ilgili konumumuzun değişmeyeceğini biliyorlar. Cumhurbaşkanımız tabii ki Cumhurbaşkanı aradığında gerçekten son derece iyi sonuçlar verdi. İsrail, burada kimsenin bir saldırı yapmaması gerektiğini ve özellikle de ramazanın son on gününde bir barış ortamı olmasını destekledi. Diyalog bu anlamda hepimize yararlı oldu. Yani bunu dengelemek gibi herhangi bir endişemiz yok"
"Esad, 11 yıldır bu savaşı devam ettiriyor. Ve bu krizin, bu problemin hepimizin üstünde önemli etkileri var. Bir Akdeniz boyutu var tabii ki komşu ülkelerde mülteciler var. Yine Lübnan'da da çok büyük sorunlara yol açıyor bu durum. Güvenlikle ilgili sorunlar, terörizm PKK YPG bölmeye çalışıyor ve toprak bütünlüğünü bölmeye çalışıyor. Buradaki tabii ki ılımlı muhalefetle ilgili olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin de tanımış olduğu tüm dünyanın tanımış olduğu bu muhalefetle rejim arasında mutlaka ilişkiler devam ediyor. Bizim bu anlamda rejimle de daha yapıcı bir diyalog kurmamız gerekiyor. Hem anayasal komitesi hem de Astana formatı içerisindeki toplantılarda bulunmamız gerekiyor. Aynı şekilde rejimle de bir angajmanı girmemiz gerekli. Çünkü mültecilerin geri dönmesi için bunun gönüllü bir biçimde güvenli ve onurlu bir biçimde yapılabilmesi için bu önemli. Suriyelileri geri dönmeye zorlayamayız. Herhangi bir baskı yapamayız. Bunu mutlaka gönüllü olması gerekiyor. Tabii aynı zamanda biz terörist örgütlerle ilgili olarak da mücadelemizi sürdürmeliyiz. Ayrımcılık olmadan bunu sürdürmemiz lazım. Bu değerlendirmeleri ümit ediyorum ki rejimle algılar ve ülkede daha kalıcı bir barış kurulabilir. Gerçekçi olmamız lazım"
"Suriye krizinin farklı boyutlarından bahsettim. Terörizm bu boyutlardan bir tanesi. Türkiye olarak biz aslında Suriye'deki durumun etkilerini birebir yaşıyoruz. Ancak terörizm bunlardan en kritik öneme sahip olanı. PKK YPG PYD. Bunların arasında hiçbir fark yok. Hepsi aynı şey. O örgütün liderliği Kandilden geliyor. Esad'ın o dönemdeki başbakanı bunu zaten kanıtlarıyla ifade etti ki biz de bunu biliyoruz. Biz bu terör örgütünün Türkiye'ye doğrudan Türkiye'nin güvenliğine bir tehdit oluşturduğunu biliyoruz. Son iki yılda 2 binden fazla Suriye'den terörizmle ilgili saldırı yaşadık ve 500 kişi hayatını kaybetti. Şehitlerimiz var. Ve yine tabii sivil vatandaşlar da hem Türk vatandaşları hem Suriyeli sivil vatandaşlar hayatlarını kaybetti. Burada masum sivilleri öldürdüler ve birçok kişiye baskı uyguladılar. Azınlıklara baskı uyguladılar. Aslında çok ilginç olan şu. Oradaki Hristiyan azınlığa bir baskı yapmalarına rağmen bunu aslında Hristiyan dostlarımızı tetiklemek kışkırtmak için söylemiyorum. Ama tabii ki onların orada temsilcileri de var, Avrupa'da da seslerini duyuruyorlar. Diğer azınlıkların okullarını kapatıyorlar bu azınlıklar dahil olmak üzere. Onların çocuklarını kendi kadrolarına dahil ediyorlar. Ancak Batılı dostlarımız ABD dahil olmak üzere. Onlar gözlerini kapatıyorlar. Çünkü onların bir ayrılıkçı gündemi var. Ülkeyi bölmeye çalışıyorlar. Türkiye'de başarılı olamadılar. Şu an Kuzey Irak'ta aktifler, Suriye'de aktifler bu anlamda. Irak'ta da aynı zamanda son bir yıl içerisinde 800'den fazla terör saldırısı yaşadık. 2009 yılında bu terör örgütlerine karşı bir operasyona başladık ve daha sonra ABD ile ve Rusya ile beş gün içerisinde bir anlayışa vardık. Bu teröristleri bizim sınırımızdan 30 kilometre güneye itmeye kabul ettiler. Ama şu aşamaya kadar ne ABD ne Rusya bu taahhüdünü yerine getirmedi. Teröristler hala orada bize saldırmaya devam ediyorlar. Dolayısıyla bizim bu operasyonla devam edip bu alanı herhangi bir terörizm unsurundan temizlememiz gerekiyor. Bu alanların bir kısmında zaten biz DEAŞ'tan temizlemiştik. Arındırmıştık ve bölgedeki diğer terörist örgütlerden arındırmıştık bu bölgenin bir kısmını zaten. Ama aynı zamanda biz rejimle de istihbaratçı seviyesinde temas halindeyiz. Çünkü bu terör örgütleri dediğim gibi ayrılıkçı bir gündeme sahipler"