Başkanlık sistemi tartışmalarına değinen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türk milleti kutlu bağrından hiçbir zaman Führer, firavun, çar, kayzer, Duce çıkarmamış. Çıkmasına da müsaade etmemiştir. Faşizm ve despotizm bu topraklarda asla kök tutmamıştır. İmparatorluk tarihimizde bile istişare ön planda tutulmuş, padişahların tahta çıkış serüvenleri bir kurala bağlı kalmıştır. Türk milleti parlamenter sisteme doğru kademe kademe mesafe almıştır" dedi.
Bahçeli, "Kuzey Kore’ye bakınız. Görünüş haricinde Erdoğan’ın tıpkısının aynısını göreceksiniz. Körfez ülkelerine, Sudan ve bazı Afrika ülkelerine bakınız, Erdoğan benzerlerini mutlaka bulacaksınız" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlarla düzenlediği toplantıda, "Türk milliyetçisi görünümlü MHP üst akla hizmet ediyor" sözlerini hatırlatan Bahçeli, "Erdoğan muhtarlar toplantısında söylediği bizim üst akla çalıştığımız iddiasını kanıtlamazsa namerttir. Küresel türbülansta her şeyini yitiren Erdoğan, sözlerini ispatlamazsa müfteridir" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
Bahçeli'nin konuşmasından satırbaşları şöyle:
Emeklilerimizin bir hevesi bir hedefi vardır. O da ömrünün son demlerinde rahata ve huzura kavuşmaktır. MHP’nin de bir hayali ve iddiası vardır. Haram sultasına son vermek, emeklilerimizin yüzünü güldürmek, talihlerini güzelleştirmektir. Allah’ın izniyle bunu yapacağız. Emeklimize yan bakandan, sinsi sinsi dudak bükenden misliyle hesabını soracağız.
Yeminler çiğnenmek için değil tutmak içindir. Varsın birileri yeminlerini yutsun. Mutlaka ki MHP ne diyorsa yapacak, Rabbim izin verdiği sürece hayata geçirecektir. Vaatler sabahları esen meltem rüzgarları gibi değil, hillale yıldızın kader ortaklığı gibidir.
Yanlışta direnen ahmaklara, yolsuzlukta debelenen anarşist ruhlara Türkiye’yi teslim etmeyeceğiz. Rahmetle andığımız büyük düşünür Kaşgarlı Mahmut der ki, “dil ile düğümlenen diş ile sökülemez.” Emeklilerimizin iç yaralayıcı halleri istismar diliyle bağlanmanın, sakat icraatlarla ötelenmenin sonucudur. Emekli darboğazdadır. Emekliler peri perişandır. AKP zulmü emeklilerimizi adeta kavurmakta, hayatlarından bezdirmektedir. Parklar, caddeler, sokak araları, cami avluları mutsuz emeklilerle taşmaktadır.
3 kuruşla gün geçiren emeklilerimiz, 65 yaş aylığı alan mağdurlarımız unutulmuş, kenara itilmiştir. Bunun ne inançlarımızda, ne de milli kültürümüzde yeri vardır. 2015 Ocak itibariyle asgari ücretle yaşayan kardeşlerimiz 949 liraya mahkumdur. Memur emeklimiz, 118, SSK emeklimiz 1071, Bağkur emeklimiz ise 831 lirayla ayakta kalmanın çarelerini aramaktadır.
Dört kişilik bir ailenin yeterli beslenmesi için yapması gereken gıda harcaması aylık 1256 liradır. Bu tutar aynı zamanda açlık sınırıdır.
Bu durum karşısında içim yanarak belirtmem gerekirse emeklilerimizin alayı açlıkla boğuşmaktadır. İtirazı olan, bahane arayan varsa diyorum ki Halep oradaysa rakamlar buradadır. Giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, sağlık vb ihtiyaçlar için yapılması zorunlu harcama 4093 liradır. Buna göre emeklilerimize ek olarak milyonlarca çalışanımız da yoksulluk pençesi altındadır.
Emeklilerimizin cebine giren her kuruş zam faize, vergiye gitmektedir. Doğrudur 2002’ye maaşları kağıt üstünde artmıştır. Fakat gerçekte hiçbir anlam ve sonucu olmamıştır.
Bırakınız kıymayı, kuşbaşını ve diğer gıda ürünlerini AKP ekmeği dilim dilim azaltmış, emeklimizin sofrasını yağma etmiştir. Emeklimizin her lokması 12-13 yıl içinde pahalanmıştır. Neden, çünkü AKP emekliyi borca batırmış, krize sokmuş, elinde avucunda ne varsa gasp etmiştir.
Normal görmeyeceğimiz bu durum ayıptur, günahtır, zalimliktir. 17-25 Erdoğan kendisine eski parayla 1 katrilyon 370 liraya bir saray yaptırmıştır.
Emeklimizden alınan ayakkabı kutusuna girmiştir, yatak odalarından çıkmıştır. Rüşvetçiler götürmüş, emeklimiz batmıştır. Emekli kardeşim, sana diyorum, sana sesleniyorum. Susarsan, durursan, korkarsan, kanarsan, tepki vermezsen cebine giren karanlık eller daha da azacaktır. Emeklimizin maaşı kaçak sarayın karanlık 1150 odasına gömülmüştür.
Emekli kardeşim, çok istediğin halde torununa harçlık veremiyor, çocuklarına yardım edemiyor, boynu bükük geziyorsun. Kiradan kurtulamıyor, bir göz ev alamıyorsun. Bunları kabul etmiyor, emeklilerimizin sorunlarının çözümsüz ve sürüncemede bırakılmasını tüm gücümle reddediyorum.
Biz emeklilerimizi tebessüm ettirecek her teklifin arkasındayız. AKP emeklilerimizle ilgili tedbirleri aldı aldı. Aksi halde 7 Haziran’dan sonra MHP iktidarı hızır gibi yetişip emeklilerimizin elinden tutacaktır. Emekli kardeşim hüzünlenme, MHP kuşatmayı yara yara geliyor. Türk milleti bu kez gür bir sedayla MHP diyor. Millet ayağa kalkıyor. Zorba ve kara düzeni kaldırmak için MHP yıldırım gibi çakıyor. Unutma kaderin üzerinde bir kader vardır. AKP’yi kovacak gücün kaptan köşkünde 3 hilal pırıl pırıl parlamaktadır. Sözümüz söz herkesi kucaklayacağız. Sözümüz söz, Türkiye’yi kurtaracağız. Biz 17-25 Aralık’ın diliyle konuşanlara, 19 Mayıs’ın ruhuyla, 29 Ekim’in diliyle cevap vereceğiz.
Türk milleti kutlu bağrından hiçbir zaman Führer, firavun, çar, kayzer, Duce çıkarmamış. Çıkmasına da müsaade etmemiştir. Faşizm ve despotizm bu topraklarda asla kök tutmamıştır. İmparatorluk tarihimizde bile istişare ön planda tutulmuş, padişahların tahta çıkış serüvenleri bir kurala bağlı kalmıştır. Türk milleti parlamenter sisteme doğru kademe kademe mesafe almıştır.
Kaçak ve karanlık sarayda oturan Erdoğan, anayasayı delik deşik etmiş ve sicilinde beyaz nokta kalmamıştır. 10 Ağustos 2014 öncesinde defalarca Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz demiştim. Aynı görüşteyim, Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz. Cumhura baş olmaz bu zihniyete asla yakışmaz. Diyeceksiniz ki “ama Erdoğan şu anda o koltukta oturmaktadır.” Milli vicdanlarına sığmayacak kadar Türk milletini AKP’ye oy veren vermeyen şeklinde ayırıp, tarafsızlığı bilerek gözden çıkaran bu adamdan cumhurbaşkanı olur mu?
Kendine cumhurbaşkanı diyen bir şahıs nasıl olur da Kırşehir’de ve TÜMSİAD genel kurulunda bir siyasi parti için oy istemiştir. Demokrasiyle yönetilen herhangi bir ülkede bu tip bir küstahlığa nasıl tahammül edilecektir?
Kuzey Kore’ye bakınız. Görünüş haricinde Erdoğan’ın tıpkısının aynısını göreceksiniz. Körfez ülkelerine, Sudan ve bazı Afrika ülkelerine bakınız, Erdoğan benzerlerini mutlaka bulacaksınız.
Gündemin ikinci sıcak konusu başkanlık modelidir. Erdoğan tüm yatırımını 7 Haziran sonrasına yapmaktadır. Eğer AKP TBMM’de anayasayı değiştirecek çoğunluğuna ulaşırsa AKP Türkiye’de rejim ve sistem değişikliğine gidecektir. Erdoğan’ın anayasa değişikliğindeki asıl gayesi başkan olabilmektir. Erdoğan AKP- PKK – İmralı arasında tam teşekküllü bir algı sürecinin çoktan kurulduğu anlaşılmaktadır. Erdoğan 10 Ağustos öncesi rakibini küçültmek için vazo, saksı, monşer gibi ithamlarda bulunmuştur.
Bugünlere vazonun saksının kim olduğunu, çoban kulübesine yatıp şahlık, krallık hayallerini kimin kurduğu anlaşılmıştır. Erdoğan hızlı gitmekten bahsetmektedir, demek ki bugüne kadar yavaş kaldığını kabul etmektedir.
Türkiye başkanlıkla yönetilirse muasır medeniyetler seviyesine çıkacakmış. Başkanlık sistemi olsaymış ülkemiz bugünkü noktanın çok ilerisinde olurmuş.
Yargı engeli varmış ve bunlar parlamenter sistemin eksiklikleriymiş. Başkanlık sistemi gelirse bunların hepsi aşılacakmış. Erdoğan geçmişten bugüne her zaman başkanlık sistemini savunduğunu iddia etmiş, sonradan kalkmış “Türkiye’de muhalefetin hepsini kastediyorum, bugüne kadar ne dediysek onlar aksini söylemiştir” diyerek bir kez daha yakayı ele vermiştir. Erdoğan’ın beyazı aldatma, siyahı ise vahim bir tuzaktır.
29 Ocak’ta TRT’de basın mensuplarını sorularını cevaplayan Erdoğan, aynı zamanda Anayasa Komisyon Başkanı Burhan Kuzu’nun yazdığı kitabı referans göstermiştir, yine çuvallamıştır. Bize göre Erdoğan bu kitabı kesinlikle okumamıştır, okuduysa da kafası basmamıştır. Sayın Kuzu, 37-38. Sayfalarında altı çizilmesi gereken şu bilgilere yer vermiştir.
Bazı ülkeler başkanlık sisteminden esinlenerek kurumsal düzenlemeler öngörmüşse de hiçbiri ABD’deki sürekliliği sağlayamamıştır. Burada rejimler ya darbelerle son bulmuş ya da otoriter başkancı rejimlere dönüşmüştür. Başkancı rejimlerin en önemli özelliği iktidarın kişiselleşmesidir. Güney Amerika’da başkancıl sistemler, kuzeyde kurulan başkanlık sistemlerinden farklı dizayn edilmiştir.”
Aziz milletim, yeter artık demek için neyi ve hangi zamanı bekliyorsun? Görmüyor musun? Felaket kapımızda, uçurum dibimizde. Anlamıyor musun, ihanetin tahta kuruları tıkır tıkır etrafımızda. Erdoğan haramı yedi, demokrasiyi yedi, milli kimliği yedi, dur demezsek, devleti ve milleti de yemek üzeredir. Fason ve fotokopi başbakan üç maymunu oynamakta, orada burada selam göndermekte, başkanlık sistemine çıt çıkarmamakta, İzmir’de ofisten bahsetmektedir.
Bu işgal artıklarına, bu milli mücadele hazımsızlarına diyorum. Kuruluşunda payınız olmadığı Türkiye Cumhuriyeti’ni size yıktırmayız, size böldürmeyiz. Hukuk karşısında iki büklüm olacağın günler de elbette gelecektir.
Türk milleti korkuları gömecek, 7 Haziran’da senin ve çetenin yakandan kavrayacaktır. Milliyetçi hareketin nefesi hainlerin, haram yiyenlerin, cumhuriyeti yıkmak için kuyruğa girenlerin ensesindedir. 8 Şubat 2015 Pazar günü Kırşehir’de nefesimiz ensesinde olacak temalı açık hava toplantımızda milletimizle kucaklaşacak, Erdoğan nerede miting yaparsa biz orada olacağız ve bunu karşılıksız bırakmayacağız.
Endişeye mahal yoktur, Türk milletinin verdiği mesaj ve müjde hepimizin ruhunu sıkmaktadır. Bu vatanın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlar vardır ve manevi destekleri arkamızdadır. Küfre karşı duracağız, batıla susmayacağız. Ağızları küresel merkezlerde mühürlenip aramıza Truva atı gibi sokulanlara eyvallah etmeyeceğiz.
Erdoğan muhtarlar toplantısında söylediği bizim üst akla çalıştığımız iddiasını kanıtlamazsa namerttir. Küresel türbülansta her şeyini yitiren Erdoğan, sözlerini ispatlamazsa müfteridir.