MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, referandum sürecine ilişkin olarak partisi hakkında yorum yapanlara sert eleştirilerde bulundu. Bahçeli, “Dingilinden fırlayıp kontrolsüzce seyreden tekerin akıbeti neyse hakkımızdaki mesnetsiz değerlendirmelerin nezdimizdeki itibarı aynıdır” dedi.
Bahçeli, kendisine yönelik olarak “Niye değişti?” şeklinde sorular sorulduğunu ifade ederken “Değişen ben miyim yoksa bakan gözler mi şaşı? Değişen ben miyim, derlenen Türkiye mi?” diye sordu. Bahçeli, “Davamı değişmem, fikriyatımı değişmem, ülkülerimi hiçbir şeye değişmem” dedi.
Bahçeli, CHP’nin anayasa değişikliği için Anayasa Mahkemesi’ne gitmeme kararını da “CHP’nin zoru görünce yan çizmesinden dolayı Anayasa Mahkemesi’ne gitmeme kararı, milli iradeye şeklen saygı duyma mecburiyetindedir” sözleriyle yorumladı.
Bahçeli’den Türkeş’in "Ele güvenen yarı yolda kalır" sözlerine cevap
Bahçeli’nin “Diyeceğim odur ki, EVET, yine EVET, bir kez daha EVET…” yazarak bitirdiği Twitter mesajları şöyle:
16 Nisan’da yapılacak Anayasa referandumu öncesi Türkiye marazi tartışmalarla kilitlenmiş, maksatlı soru ve sorgulamalarla boğulmuş durumda.
Usta provokatörler, uzman bozguncular,icazetli spekülatörler,kuyruğu dik tutmaya çalışan müşfik kisveli münafıklar son kozlarını oynuyorlar.
Uzun bir kıştan sonra buzlar altında filizlenen otlar gibi kara kampanya mucitleri referandum bahanesiyle tekrar meydana üşüştüler.
Akıllarda MHP, ağızlarda MHP. Hep aynı soru! Müflis cenah acaba referandumda MHP’liler ne diyecek, ne karar verecek sorgulaması yapıyor.
Dingilinden fırlayıp kontrolsüzce seyreden tekerin akıbeti neyse hakkımızdaki mesnetsiz değerlendirmelerin nezdimizdeki itibarı aynıdır.
Türk milletiyle bağını koparmış, demokrasinin erdemiyle kalp rabıtasını bozmuş kim varsa tercihimizi yokluyor, bizimle ilgili yorum yapıyor.
Demokratik nitelikli samimi ve safiyane eleştiriler dışındakiler elbette bizim için yok hükmündedir. Varlık içinde yokluk acı bir sondur!
Kimileri kalkıyor ışıksız otellerde gürültü çıkarıp, bitmiş ve tükenmişlikleriyle çaresizliğin ve çamurluğun limanına demir atıyor.
Bunlar avuç içlerine kınadan bayrak yaparak sözüm ona sanal gündemde yer tutmaya, çürümüş zihinleriyle ayakta durmaya çalışıyor.
Anlayana;bayrağı bugün ele çizen yarın yele verir.Halbuki bayrak şereftir, bağımsızlık sembolüdür;ancak baş tacı edilir,zirvelerle taçlanır.
İstikbalsiz bir hayatın bütün ağırlığını sırtında taşıyanların ikide bir gizlendikleri kaos örtüsünden başlarını çıkarması nafile çabadır.
Yüzlerinden kötülük ruhu bir elmastan taşan ışık gibi parlayanların ne davaya,ne devlete,ne de büyük milletimize en ufak hayırları dokunmaz.
Hele birileri var ki, kalpleri nedamet ve yeis içinde çarpması gerekirken Anadolu’ya hayır turuna çıkma kararları hayret ve ibret vericidir.
Bir ara zamanlarını boşa harcayıp her işten kaytaranlar, araya kaynak yapıp mücadeleden kayış atanlar şimdilerde yollara düşeceklermiş.
Bir gün övdüklerini göklere çıkaracak kadar heyecan duyanların,diğer gün yerip yerin dibine geçirme hevesleri kurnazlık ve karakter zaafıdır
Davamızda ileri hamlelere ayak uyduramayanların gözleri daima arkadadır. Ve bunlar ilk istasyonda inmişler, ilk hendekte düşmüşlerdir.
Ülkülerimize ulaşılması için fedakarca emek veren özverili ve tutkulu arkadaşlarım gerçek dava ve değer simgeleridir. Onlar aynı yerindedir.
Yerinde olmayan dönenler, satanlar, sapanlar, sövenler ve de savrulanlardır. Bize düşen de onlara yolunuz açık olsun demektir.
Kötü gören kötü gösterir. Tıyneti iyi olanın niyeti iyidir. Fikri berrak ve oturaklı olanın kötülüğün fiili bekçisi olması beklenmemelidir.
Bizim aramızda klik ve kulis faaliyetler yaşayamaz. Gergin yüz hatlarıyla,boğuk ses tonuyla fitneye mihmandarlık yapanların oyunları tutmaz.
Dinamik bünyeye statik aşı, diri muhayyile ve muhtevaya yıkım irini enjekte edilemez.Buna en başta tarih müsaade etmez, Türklük izin vermez.
Milletten çizik yemişlerle yol yürüyemeyiz. Milliyetçi Hareket’in 48 yıllık haysiyetini iki paralık etmeye çalışanlarla hedefe varamayız.
Biz Türkiye’ye evet derken, birileri hayır diyor. Varsın desinler; ama unutmasınlar ki son söz millete, son hüküm milli iradeye aittir.
Hakim hükümet sistemleri insanlığın ihtiyaç ve arayışından doğmuştur.Tarihin bir diliminde pek tabii zorunlu nedenlerden de değişebilecektir.
Sistem vahiy değil, insanlık icadıdır. Huzurlu, kardeşçe, birlik ve refah içinde yaşamanın formül arayışı ise hiç bitmeyecektir.
Bir sistem değişikliği, tarihsel yolculukta bir durum muhasebesi, rota düzeltmesi, devlet ve toplum dengesini yeni baştan kurma arzusudur.
Elden giden bir şey yoktur. Feda edilen, hiçe sayılan, yıkılan bir şey de olmamıştır. Ve de millet kendi hakkında karar verecektir.
Türk milleti aciz, kudretsiz, sığıntı, cahil, rüştünü kaybetmiş, iradesini çaldırmış, tutsak bir kalabalık mıdır ki, güven duyulmaz?
Pensilvanya ve Kandil’e adeta türbe kurup başlarında mum yakacak kadar gözü dönenler ve bunların peşine takılanlar hükümsüz, haramdır.
Hayır demek demokrasi olacak, evet demek Cumhuriyeti dağıtmak sayılacak! Bu nasıl bir kötürüm, nasıl kirli ve garez dolu bir bakıştır!
Dengesizlik bir kez hız kazandı mı onu ancak güç yerine oturtacaktır. Güç ise millettir. Milletin ta kendisidir. Bunun için EVET diyoruz.
Mahkum olmak istemeyen bir milleti esareti altında tutmaya muktedir olacak kadar müstebitler, artık bu dünya yüzünde kalmamıştır.
Türk milleti egemenliğini kullanarak hakkına, hukukuna ve ezeli haysiyetine 16 Nisan’da sahip çıkacaktır. Bunun için EVET diyoruz.
CHP’nin zoru görünce yan çizmesinden dolayı Anayasa Mahkemesi’ne gitmeme kararı, milli iradeye şeklen saygı duyma mecburiyetindedir.
Biz 16 Nisan’da demokrasinin Sakarya Savaşı’nı yapacağız. Bu savaşı bir kez daha milletçe kazanacağız. Meraklanmayın tarih uyanacaktır.
Ekmek yerine süpürge tohumu yediğimiz, kavrulup öğüttükten sonra kaynatılan nohutu kahve niyetine içtiğimiz dönemler olmuştur.
Yokluk ve boşlukta sallanıp tutunacağımız dal aradığımız, sonra da kahraman ecdadımızla ihanet çemberini yardığımız devirler de olmuştur.
Sosyal ve siyasal felaketlerden yakamızı kurtarmamız,geleceği planlamak,bir sistem nakliyle yeni bir diriliş destanına imza atmamız şarttır.
Uyuşmuş, sinmiş kalabalıklardan millet çıkmayacaktır. Türk milleti uyanık bir şuura, kutlu ve devasa bir kültürel hazineye sahiptir.
İddia edildiği gibi, ele güvenen var mı bilmem! El kim onu da bilemem.Eğer el olarak görülen dün elele duranlar ise, bunu nankörlük sayarım.
Aramızdayken el üstünde tutulanların yeni yuvalarında arkalarına dönüp geçmişine el muamelesi yapması bayağı ve bayat bir retoriktir.
El sanılanlar aslında gelinen yerdir. El denilenler Türkiye’nin varlığına, Türk’ün kudretine bel bağlayanlardır. Sele dönenler anlayamaz.
Ele güvenmeyelim güvenmemesine de, elaleme rezil olmaktansa millete güvenelim, inançlarımızdan gücümüzü alalım yeter.
Yalnız olmak, kimsesiz olmak değildir. Millet arkamızda dursun, Allah esirgesin ve korusun fazlasıyla kafi gelecektir.
Son olarak Bahçeli niye değişti diye soruyorlar: Değişen ben miyim yoksa bakan gözler mi şaşı? Değişen ben miyim, derlenen Türkiye mi?
Davamı değişmem, fikriyatımı değişmem, ülkülerimi hiçbir şeye değişmem. Her şeyini takas edenler, sorumluluk ruhunu başka görür.
Bu ülke için yeminimiz var, vazgeçilmeyecektir. Yemini olanın ilke ve ülküleri değişmez, dönüşmez; yalnızca gelişir, genişler, yükselir.
Diyeceğim odur ki, EVET, yine EVET, bir kez daha EVET… Sonuna kadar Devlet, ebediyete kadar Millet.