MHP tüzel kişiliğinin avukatları, muhaliflerin "partinin olağanüstü kurultaya götürülmesi" talebiyle açtıkları davaya cevap dilekçesini gönderdi. Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne UYAP üzerinden gönderilen dilekçede usul ve esasa ilişkin itirazlarda bulunuldu.
Muhaliflerin 30 günlük yasal süre içinde kongrenin yapılamayacağının anlaşıldığını iddia ettikleri bildirilen dilekçede, "Siyasi Partiler Kanunu'nda ve MHP Tüzüğü'nde olağanüstü kongre taleplerine karşı, partinin hangi süre içinde cevap vermesi gerektiği hususunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır" ifadelerine yer verildi. Dilekçede "MHP Genel Merkezi, kendisine yapılan başvuruya ilişkin henüz resmi organları aracılığıyla bir ret cevabı vermiş değildir" dendi.
CNN Türk'ün haberine göre, "Siyasi Partiler Kanunu'nun 14/6. maddesi ile MHP tüzüğü uyarınca olağanüstü kongre toplanması istemini içeren yeter sayıda delege imzasını genel merkeze teslim ettiklerini, ancak genel merkezin yasal süre içinde olağanüstü kongre toplanması kararı alınmadığı" gerekçesiyle dava açıldığını hatırlatan cevapta, davacıların, Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanunu hükümlerinin somut olayda uygulanmasını istedikleri ifade edildi.
Siyasi Partiler Kanunu uyarınca bunun mümkün olmadığı savunulan dilekçede, davacıların, "sanki müvekkil siyasi parti alelade bir dernekmiş gibi olağanüstü kurultayın 'sulh hukuk hakiminin' kararıyla toplanmasını talep ettikleri" kaydedildi.
Siyasi Partiler Kanunu'nun 57. maddesine göre, parti üyelerine verilen disiplin cezaları için bile asliye hukuk mahkemelerine itirazda bulunulabileceğine dikkatin çekildiği dilekçede, "Kanun, basit bir kınama cezasına itiraz davasında dahi ihtisas mahkemesi olan asliye hukuk mahkemesini görevli görmüşken, çok daha karmaşık olan olağanüstü kurultayın toplanmasına ilişkin taleplerle ilgili olarak, daha basit uyuşmazlıklara bakmakla görevli sulh hukuk mahkemesini görevlendirmiş olamaz" dendi.
Siyasi Partiler Kanunu içerisinde görev konusunda yer alan tek özel düzenlemenin, disiplin cezalarına ilişkin konularda asliye hukuk mahkemelerini görevli kılan 57. madde olduğu belirtilen dilekçede, "Kanun, bunun dışında özel bir yetki ve görev konusu düzenlememiş ve de Danışma Meclisi'nin Anayasa Komisyonu gerekçesinde ortaya çıkan iradesine uygun olarak, 104. maddesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nı ve Anayasa Mahkemesi'ni yetkili ve görevli kılmayı tercih etmiştir" değerlendirmesinde bulunuldu.
Davacıların, kendilerinin de içinde bulunduğu 543 büyük kongre delegesinin, MHP Büyük Kongresi'nin olağanüstü toplantıya çağrılması taleplerini partiye ulaştırmalarına rağmen, Siyasi Partiler Kanunu uyarınca gereken 15 günlük ilan süresinde bir işlem yapılmadığından, 30 günlük yasal süre içinde kongrenin yapılamayacağının anlaşıldığını iddia ettikleri bildirilen dilekçede, "Siyasi Partiler Kanunu'nda ve MHP Tüzüğü'nde olağanüstü kongre taleplerine karşı, partinin hangi süre içinde cevap vermesi gerektiği hususunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır" ifadesi kullanıldı.
Davacıların, olağanüstü kongre taleplerine ilişkin 30 günlük süre "iddialarını", Dernekler Yönetmeliği'ne dayandırdıkları öne sürülen dilekçede, davacıların, yönetmelik maddesine dayalı olarak çizdikleri çerçevenin bağlayıcı olmadığı savunuldu.
"MHP Genel Merkezi, kendisine yapılan başvuruya ilişkin henüz resmi organları aracılığıyla bir ret cevabı vermiş değildir" denilen dilekçede, davacıların da arasında bulunduğu bazı üst kurul delegelerinin başvurusu üzerine parti genel merkezince, başvuru evrak ve ekleri üzerinde kapsamlı inceleme başlatıldığı aktarıldı.
İlk incelemenin ardından MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'ın, 29 Ocak'ta "Genel Merkezimize teslim edilen evrak ve belgeler üzerinde yapılan değerlendirmeler hassasiyet ve titizlikle devam edecek, nihai sonucu ve takip edilecek olan süreç en kısa zamanda kamuoyuyla paylaşılacaktır" ifadelerini içeren yazılı açıklamada bulunduğu anımsatılan dilekçede, şöyle dendi:
"Yapılan inceleme neticesinde, MHP Genel Merkezi'ne yapılan yazılı başvuru ekinde yer alan evraklardan, bazı imza sahiplerinin partimiz üyesi bulunmadığı, bazı imza sahiplerinin üst kurul delegelik vasfının bulunmadığı, bazı evrakların tarih ve yevmiye numaralarının okunmaz halde olduğu görülmüştür. 3 Şubat 2016'da MHP Başkanlık Divanı toplanarak, şüpheli durumların ortadan kaldırılması ve işlem güvenliğinin sağlanması amacıyla, dilekçe ekinde yer alan evrakların tanzim edildiği noterliklere yazı yazılarak, evrak asıllarının uhdelerinde bulunup bulunmadığının, tutanak mümzileri tarafından aynı noterlik uhdesinde düzenlenen istifa, vazgeçme ya da feragate ilişkin herhangi bir evrak bulunup bulunmadığının sorulmasına ve de tarih ve yevmiye numarası okunmaz halde bulunan evrakların okunaklı birer suretinin istenilmesine karar verilmiş, bu konuda genel sekreterlik makamına yetki ve görev verilmiştir."
Dilekçede, noterliklere halen yazıların gönderilmesinin sürdürüldüğü belirtilerek, partinin noterliklere müzekkere yazmasının "işlem güvenliğinin tesis ve temini amacına matuf olduğu" ifade edildi.
Bazı imza sahiplerinin, imzalar henüz partiye ulaşmadan önce istifa ya da feragat evrakı tanzim ettiklerinin "istihbar edildiği" bildirilen dilekçede, "Bu tartışmalı duruma son vermenin en sağlıklı yolu, onlarca kamu kurum ve kuruluşunun da uygulamasında mevcut olduğu üzere, evrak aslı ya da onaylı suretlerinin ilgili noterliklerden teyit ve temin edilmesidir" denildi.
MHP tüzel kişiliğinin organlarının görev başında olduğu belirtilen dilekçede, Yargıtay onayından geçmiş siyasi partilere kayyum atanmasına ilişkin herhangi bir örnek karar bulunmadığı ifade edildi.
Bir partiye ancak siyasi organlarından yoksun hale gelmişse hakim müdahalesi ile kayyum atanmasının mümkün olduğu ileri sürülen dilekçede, bazı mahkeme kararlarından örneklere yer verildi.
Dilekçede, şunlar kaydedildi: "Kuruluş aşamasında ve tüzük değişikliği olsun olmasın, yapılan her kongreden sonra Siyasi Partiler Kanunu'nun amir hükümlerine göre gerekli bildirimler Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kuruluş aşamasından bugüne kadar olan süre içerisinde parti tüzüğünde Anayasa veya Siyasi Parti Kanunu'na göre aykırılık tespit edip, 'takdir yetkisi' konusunda düzenleme getiren 63/3 maddesinin değiştirilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunmamış ya da partimizden bu hükmün değiştirilmesi konusunda bir istemde de bulunmamıştır. Bu nedenle sayın mahkemece yargı yolu konusunda mahkemenizin görevli olduğu düşünülse bile, yetkili kurulların takdir yetkisinin bulunmaması nedeni ile huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir."
Davacıların, yaklaşık 10 ay önce gerçekleştirilen büyük kongrede hiçbir tüzük tadilatı talebinde bulunmadığı anlatılan dilekçede, "Şu anda tüzük değişikliği talebinde bulunmaları, üstelik de açıklanan Olağan Büyük Kongre takvimine rağmen bu talebi yargıya taşımaları 'hakkın kötüye kullanımı' olmakla, kanun tarafından himaye edilmeyecektir" ifadesine yer verildi.
Davacıların, "tüzük değişikliği" istemiyle büyük kurultayın olağanüstü toplantıya çağrılmasını istedikleri hatırlatılan dilekçede, "Olağan büyük kurultay kapsamında gerçekleşebilecek istemlerin, büyük kongrenin olağanüstü toplantıya çağrılmak suretiyle gerçekleştirilmek istenmesi, parti faaliyetlerinin sağlıklı işleyebilmesinin de önünde engel teşkil etmektedir" dendi.
Dilekçede, davanın öncelikle, "yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları ışığında 'dava şartı yokluğundan' usulden reddine, bu itiraz yerinde görülmezse açıklanan nedenlerle esastan reddine" karar verilmesi istendi.