Evrensel'in başyazarı İhsan Çaralan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yeni anayasa taslağı üzerindeki çalışmalarla ilgili olarak “Bu süreçte CHP naz etmemeli, kapris yapmamalı, geri durmamalıdır. Başbakan'a kapıları açıksa ki öyle söylüyorlar, ‘Teklifi bir de biz görelim’ diyorlarsa, buyursunlar kafa kafaya verelim, el ele, omuz omuza, gönül gönüle fiili açmazı giderelim” ifadesini eleştirdi. Çaralan, "MHP ve AKP, CHP'yi suç ortağı yapmak istiyor" görüşünü savundu.
İhsan Çaralan'ın "‘Cumhurbaşkanlığı’ maskeli ‘başkanlık sistemine’ de hayır!" başlığıyla yayımlanan (17 Kasım 2016) yazısı şöyle:
AKP’nin anayasa değişikliği önerisi önceki gün MHP’ye sunuldu.
15 maddeden oluşan AKP önerisi dün basında da çıktı. Öyle anlaşılıyor ki AKP, MHP’nin gönlünü almak için, “başkanlık sistemi”nin adını, “cumhurbaşkanlığı sistemi” olarak değiştirmiş! Yani cumhurbaşkanının adı kalacak ama yetkileri “başkanlık yetkileri” olacak! Örneğin Bakanlar Kurulu üyelerini cumhurbaşkanı atayacak (Bakanlar Kurulu üyelerinin dörtte üçü dışarıdan dörtte biri de Meclis içinden olacak), Hükümete başkanlık edecek, kurduğu hükümetin Meclisten güvenoyu alması gerekmeyecek, istediğinde parlamentoyu feshedecek; ama başkanı denetleyecek, gerektiğinde görevden alacak bir mekanizma da öngörülmüyor. AKP’nin bu önerisinde “başkanlık sistemi”nin adını “cumhurbaşkanlığı sistemi” koyarak ve bakanlar kurulu üyelerinin dörtte birini Meclis içinden seçme koşulu getirerek, hem “Türk tipi başkanlık” iddiasına sadık kalındığı, hem de MHP’ye “Bakın sizin önerilerinizi de dikkate aldık” denmek istendiği anlaşılmaktadır. Yeni bir anayasa iddiasıyla çıktıkları yolda, “başkanlık sistemi”ne cevaz verecek 15 maddelik bir anayasa değişikliğine dönerek AKP, “AKP’nin yeni ve demokratik bir anayasa derdi yok. Onun tek derdi “başkanlık sistemi’dir” diyenleri haklı çıkarmıştır.
MHP VE AKP, CHP’Yİ SUÇ ORTAĞI YAPMAK İSTİYOR
MHP ve AKP, “Nasıl bir başkanlık sistemi”nde üç aşağı beş yukarı anlaşmış görünmektedirler. Ancak, bir AKP-MHP anayasa değişikliğinin meşruiyeti de tartışmaya son derece açıktır. Çünkü yapılmak istenen sıradan bir anayasa değişikliği değil, bir rejim değişikliği adımıdır ve böyle bir adımda, HDP’nin yanı sıra toplumun önemli bir kesimini temsil eden CHP’nin de olmaması “Meclis iradesiyle ilgili yeni tartışmalara” yol açacak mahiyette bir gelişmedir. Bu yüzden bir yandan Bahçeli öte yandan da Başbakan Yıldırım, CHP ve onun Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ya gelin “Siz de anayasa değişikliği tartışmalarına katılın” diye çağrı yapmaktadırlar. Nitekim salı günü yapılan grup toplantısında MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Bu süreçte CHP naz etmemeli, kapris yapmamalı, geri durmamalıdır. Başbakana kapıları açıksa ki öyle söylüyorlar, ‘Teklifi bir de biz görelim’ diyorlarsa, buyursunlar kafa kafaya verelim, el ele, omuz omuza, gönül gönüle fiili açmazı giderelim” diyerek, CHP’yi “suç ortaklığına” çağırdı. Başbakan Binali Yıldırım da CHP’ye, “Tartışmalara katılın. Önerilerinizi ve eleştirilerinizi getirin, sonunda anlaşamazsak destek vermezsiniz” diyerek, CHP’nin Meclisteki tartışmalar üstünden sürece meşruiyet kazandırmasını istedi. Doğrusu CHP’nin de bir “Kategorik olarak başkanlık sistemine karşıyız” diyerek, bir “Hele bir AKP önerisini getirsin, görelim. Ona göre tutum belirleriz” diyerek AKP ve MHP’de, CHP yönetiminin ayak sürüyerek de olsa “suç ortağı olabileceği”ne dair umutlar uyandıran bir duruş sergilediğini kabul etmek gerekir.
MEŞRUİYETİ ÇOK TARTIŞILACAK BİR GİRİŞİM
Şimdi gelinen noktada, AKP; “cumhurbaşkanlığı sistemi” adı altında “Türk tipi başkanlık” dediği ve tüm yürütmenin başkanda toplandığı, yasamayı da, Meclis seçimiyle başkanlık seçimini aynı güne alarak başkanın gölgesine sokarak, yargıyı da fiilen denetime alarak, bir rejim değişikliği yapmak üzere anayasa değişikliği için adım atmıştır. Ancak böyle bir değişiklik için tek sorun değişikliğin içeriği de değildir. Her şeyden önce bu değişiklik girişimi; - AKP ve MHP gibi iki “şoven milliyetçi”, “Toplumu dini referanslara göre yeniden biçimlendirmeyi amaçlayan iki “aşırı sağcı parti” tarafından desteklenmektedir. - Ülkedeki koşullar bir anayasa değişikliğinin gerektirdiği tartışma özgürlüğünü sağlamaktan tamamen yoksundur. Çünkü bugün ülke, Terörle Mücadele Yasası ve OHAL Yasası’yla, KHK’lerle yönetilmektedir. Hükümetin icraatlarını eleştirmek, Cumhurbaşkanının yasalara ve anayasaya aykırı girişimlerini eleştirmek bile her babayiğidin harcı olmaktan çıkmıştır. - Mecliste 69 milletvekili olan, Meclisteki dört partinin üçüncü büyüğü olan HDP’nin 10 milletvekili tutuklanmış, seçilmiş pek çok belediyeye kayyım atanmıştır. - …
LAİKVE DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE MÜCADELESİ
Böylesi rejimi değiştirecek önemde bir anayasa değişikliğinin, bu ortamda, “Mecliste 330’u buldu”, “Referandumda çoğunluk kabul etti” diye dünya ve Türkiye toplumunun gözünde meşruiyet kazanmayacağı da ortadadır. 12 Eylül anayasası da referandumda yüzde 92.5 gibi ezici bir çoğunlukla “Kabul edilmişti” ama daha kabulünün ertesi günü de meşruiyeti tartışılmaya başlanmıştı. Bugün AKP ve MHP’nin Meclise getirmek için üstünde görüşmeler yaptığı “anayasa değişikliği”nin durumu da böyledir ve daha şimdiden, içeriğinden bağımsız, bir meşruiyet sorunuyla malul hale gelmiştir. Bu yüzden de “cumhurbaşkanlığı” ya da “başkanlık sistemi” için anayasa değişikliğine karşı mücadele süreci bugün, tüm ilerici demokrat güçlerin, CHP ve HDP başta olmak üzere Türkiye’nin laik, ve demokratik bir ülke olmasını isteyen tüm güçlerin mücadelesi için son derece meşru gerekçeler sunmaktadır. Bu imkanı iyi değerlendirip değerlendirememek de elbette “başkanlık sistemi”ne karşı olan güçlerin elindedir.