'MHP, yeni fikirler üretemiyor'

'MHP, yeni fikirler üretemiyor'

T24 - WikiLeaks belgelerindeki Türkiye konulu kriptoları yayımlayan Taraf gazetesinde, 28 Ocak 2003’te ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden Washington’a gönderilen bir telgraf yer aldı. Kriptoda, Milliyetçi Hareket Partisi'nin 3 Kasım 2002 seçimleriyle 2004 yılındaki genel seçimlere kadar olan dönemdeki çizgisi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin portresi ve MHP'li yöneticilerin ABD'li diplomatlarla yaptıkları görüşmelerin notlarına yer verildi. Kriptoda, ABD'li diplomatların, "milli konularda dönemsel gelişmelere güveniyor ve yeni fikir üretemedikleri" görüşü kaydedildi.Taraf gazetesinde "ABD belgelerinde MHP" başlığıyla yayımlanan (19 Nisan 2011) birebir Wikileaks tercümesi şöyle: ABD belgelerinde MHPMHP’yi mercek altına alan ABD’li diplomatlara göre, ülkücü hareket milli konularda dönemsel gelişmelere güveniyor ve yeni fikir üretemiyorABD’nin Türkiye’deki diplomatlarının son on yıl zarfında merkezlerine yazdıkları gizli telgrafların büyük bir bölümü Türk iç siyasetini ilgilendiriyor. Siyasi partilerin ve liderlerinin portreleri, siyasi parti yetkililerinin ABD’li diplomatlarla yaptıkları görüşmelerin notları ile seçim öncesi ve sonrası yapılmış kapsamlı analizler bu telgraflar arasında önemli bir yer tutuyor. Taraf ’ın elindeki on bir bin WikiLeaks belgesini incelediğimizde, Milliyetçi Hareket Partisi ve lideri Devlet Bahçeli’nin de bu “siyasi” telgraflara geniş biçimde konu olduğunu gördük.

Bugün ve yarın, üçlü koalisyonun ortağı olarak girip, Meclis dışında kaldığı 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden, yüzde 10 barajını aşma umuduyla hazırlandığı 12 Haziran 2011 genel seçimlerine uzanan dönemde MHP’nin Amerikan kriptolarına nasıl yansıdığına bakacağız. İlk bölümde, 2004 yerel seçimleri sonrasına kadar olan sürece, ikinci bölümde ise 2005-2010 yıllarına ait kriptoları yayımlayacağız.

 

Sürü çok öfkeli, sürünün başı yalnız

28 Ocak 2003’te ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden Washington’a gönderilen telgraf, 3 Kasım 2002 seçimlerinin mağluplarından MHP’deki son durumu değerlendiriyor. Büyükelçilik Siyasi Müsteşarı John Kunstadter’in kaleme aldığı telgrafın başlığı: “Türkiye’nin Milliyetçi MHP’si: Bozkurt Sürüsü Yalnız Kurt Lider Bahçeli’ye Çıkışıyor.” Telgrafın tam metnini sunuyoruz:

(1) ÖZET: Her düzeydeki MHP üyeleri, partinin 3 kasım seçimlerindeki zayıf performansından ötürü, lider Bahçeli’yi suçluyorlar. Bu arada Bahçeli de, görevi bırakma sözünden geri dönüyor ve partiyi sıkıca elinde tutmak için çalışıyor ama MHP tabanından ve “bozkurtların” kadrolarından giderek artan bir baskıyla karşı karşıya. MHP hâlihazırda barutunu kuru tutuyor ve AK Parti’nin ezici seçim zaferi ve anketlerdeki yüksek destek oranları karşısında sessiz, ancak zamanla, Irak konusunda kamuoyunun artan tedirginliği ve sokaklardaki potansiyel protestolar nedeniyle daha ziyade sokak düzeyinde bir etken haline gelebilir. ÖZETİN SONU.

GELİN AĞIR AKSAK GİDİYOR

(2) Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yetkilileri 3 kasım genel seçimlerindeki yenilgilerinden sersemlemiş bir halde, kafalarındaki sorulara cevap arıyorlar. İrtibatta olduğumuz MHP’liler –hem ulusal hem de yerel düzeyde– partinin aldığı zayıf sonuçtan ötürü, büyük ölçüde kendine has bir lider olan Devlet Bahçeli’yi ve Bahçeli’nin, MHP sürüsünden bizzat seçtiği adamlarını suçluyorlar. Bahçeli ve şürekâsının, mahkûm olan PKK lideri Öcalan’ın asılması ve İslamî başörtüsü sorununun çözüme kavuşturulması dahil olmak üzere, MHP’nin seçim vaatlerini yerine getiremediklerini söylüyorlar. Dahası, Bahçeli’nin, partinin tabanında popüler olmayan isimlerle doldurduğu aday listelerini berbat etmesi de, anaakımdan kabul görmenin hasreti içindeki parti eliti ile partinin daha az rafine ve daha keskin tabanı arasında giderek büyüyen ayrılığın altını çizdi. MHP üyesi, Ankara’nın dışındaki Kutludüğün’ün Belediye Başkanı Abdullah Helvacı, 17 ocakta Siyasi Müsteşar’a, Bahçeli’nin MHP’nin gündemini savunmak için gerekli cesaret ve güçlü kişiliğe sahip olmadığını söyledi. Helvacı, klasik kaba MHP jargonunu kullanarak, Bahçeli’nin eline bir şans geçtiğini ve hükümetteyken bu şansı heba ettiğini söyledi: “Ecevit (o zamanlar hasta olan Başbakan) altını ıslatırken, Bahçeli hâlâ onun gelini gibi davranıyordu.”

(3)Bahçeli seçimlerden hemen sonra MHP’nin gelecek kurultayında genelbaşkanlığa aday olmayacağını ilan etti. Ancak bizim irtibatta olduğumuz kişilerin hepsi de koltuğunda kalmaya çalışacağına inanıyorlar ve şimdiden bunun için çok çaba harcadığınu söylüyorlar.

Hareketin entelektüellerinden ve MHP’nin Türki Cumhuriyetler ve Topluluklar Derneği’nin Başkanı olan Rıza Müftüoğlu 14 ocakta Siyasi Müsteşar’a, Bahçeli’nin göreve dönüş yapmayı planladığını söyledi. Müftüoğlu, Bahçeli’nin başa dönmesinin partinin liderlik grubuyla tabanı arasındaki mevcut gerilimleri şiddetlendireceğini belirtti. Seçimlerden bu yana, partiye yeni üyelik başvuruları dramatik ölçüde azalmıştı. Müftüoğlu, Bahçeli’nin yerinde kalması durumunda, partinin üst seviyelerini evet-efendimcilerden arındırarak parti tabanını yatıştırmaktan başka çaresi olmayacağını söyledi.

Ankara’nın muhafazakâr, milliyetçi Keçiören İlçesi’nin AK Parti’li Belediye Başkanı Turgut Altınok, kısa süre önce bize Bahçeli’nin görevi bırakmayacağı konusunda “garanti verdi” –böyle bir hamlenin bir sonraki seçimlerde MHP’nin sonunu getireceğini söyledi.

(Burada MHP’yi, Cem Uzan liderliğindeki Genç Parti ve Mehmet Ağar liderliğindeki Doğru Yol Partisi ile kıyaslayan 4 numaralı paragrafı, her iki şahıs da hâlihazırda aktif siyasette olmadığı için atlıyoruz. Telgrafın orijinal metnine Taraf’ın internet sitesinden ulaşabilirsiniz.)

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

(4) Örgütün üst kademelerindeki birbiriyle yarışan eğilimlere rağmen, MHP hâlâ sokakların partisi. MHP’nin dışlanmış ya da diğer memnuniyetsiz seçmenlerle irtibatını koruyabilmek için, partinin keskin milliyetçilerinden medet ummasını bekleyebiliriz. Bunların seslerini ne kadar yükselteceği, ekim ayında yapılması planlanan önümüzdeki MHP kurultayının sonucunda doğrudan etkili olacaktır. Daha önemlisi bu iç mücadelenin daha ivedi meseleler üzerindeki etkisi olacaktır. Türk hükümeti Irak ve Kıbrıs konularında karar noktasına yaklaşırken (Annan Planı’nın desteklenip desteklenmeyeceği ve Irak Savaşı’nda ABD ile birlikte hareket edilip edilmeyeceği konularında)MHP’nin daha keskin unsurlarını izlemeye almalıyız. Bu unsurlar, şiddet konusunda hakedilmiş itibarlarıyla, genel protesto yaygarası içinde kendi varlıklarını hissettirmek isteyecekler, potansiyel olarak da, sokak gösterilerini yetkililer nezdinde daha problemli bir hale getireceklerdir.

 

1999’daki oy düzeyini tekrar yakalayamaz

ABD, Irak ve Kıbrıs odaklı sokak gösterilerinde ve muhtemel şiddet olaylarında MHP’nin ön plana çıkabileceği konusundaki endişesinde yanıldı; Devlet Bahçeli’nin liderlikten vazgeçmeyeceği öngörüsünde ise haklı çıktı. 12 Ekim 2003’te, Bahçeli yeniden MHP Genel Başkanı seçildi. ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşar Vekili Charles O. Blaha, 17 Ekim 2003’te “Bozkurtlar Sürü Lideri Bahçeli’yi Yeniden Seçer” başlıklı “KİŞİYE ÖZEL” telgrafının girişinde bu gelişmeyi ve muhtemel sonucunu tek paragrafta şöyle özetlemiş:

Ultra-milliyetçi MHP delegeleri 12 ekimde Devlet Bahçeli’yi yeniden parti Genel Başkanı olarak seçtiler. Partide irtibatta olduğumuz kişiler, ne parti yönetiminde ne de parti çizgisinde –AB ve ABD’ye yönelik derin şüphecilik ve Türkiye ile Irak’taki Kürtlerle ilgili paranoya– fazla değişiklik olacağını söylüyorlar. Parti dışından irtibatta olduğumuz kişiler ise, en azından parti hiyerarşisinde anlamlı değişiklikler sağlanmadıkça, MHP’nin 1999’da genel seçimlerde oyların yüzde 19’unu topladığı zamanki formuna yeniden ulaşamayacağını anlatıyorlar.

 

Bahçeli, ülkücüleri yeniden keşfediyor

Telgrafın devamında MHP kurultayını bizzat izleyen ABD’li diplomat Blaha’nın, coşkusuz delegelere ve parti içi çekişmeye ilişkin gözlemleri yer alıyor. “Kanaat Değişimi” başlıklı bir bölümde ise, MHP’nin 3 Kasım 2002 seçimlerinde Meclis dışı kalması ardından istifa edeceğini söyleyen Bahçeli’nin görevinde kalmasının muhtemel nedenleri ele alınmış:

MHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Telek, 24 eylülde Siyasi Müsteşar’la (ABD Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı kastediliyor) yaptığı görüşmede, Bahçeli’nin yeniden aday olmaya karar vermesinin bir nedeninin de, 1997’de ilk kez Genel Başkan seçilmesinden bu yana bağlarını koparmaya çalıştığı MHP’nin idealistlerini (Ülkücüler) –Bozkurtlar diye de bilinir– yeniden keşfetmesi olduğunu anlattı. (Not: Sağ siyasette irtibatta olduğumuz birçok kişi, Bahçeli-ülkücü kopukluğunun partinin geçen kasımdaki başarsızlığında başlıca etmen olduğuna işaret ediyor. Notun sonu.) Telek, Bahçeli’nin başlangıçta partiyi, ülkücülerin şiddet eğilimi konusundaki hakedilmiş ününden uzak tutmak istediğini söyledi. Bunu yapabilmek için de, Bahçeli, ülkücü örgütleri kapatmaya, partinin yönetim kademelerini karanlık unsurlardan temizlemeye başladı. Telek, ülkücülerin “mesajı aldıklarını” ve artık daha “ılımlı” olduklarını iddia ediyor. Sonuç olarak, Bahçeli de, partinin taban örgütünün bu önemli unsuruyla ilişki kurmak konusunda kendisini daha rahat hissediyor.

 

AKP hata yapsın, onlar istismar etsin

ABD’li diplomat Blaha’nın MHP’deki yeni dönem konusunda yukarıdaki analizi yapmasından altı ay sonra, 21 Nisan 2004’te, bu kez ABD Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı John Kunstadter, “Türkiye’nin Postları Kırlaşan Kurtları: Sağcı-Milliyetçi MHP” başlıklı bir “KİŞİYE ÖZEL” telgrafta, 28 mart yerel seçimlerindeki performansı üzerinden MHP’yi değerlendirmiş:

(1) ÖZET: Sağcı-milliyetçi MHP’nin liderleri 28 mart yerel seçimlerinin sonucunu bir zafer gibi göstermeye çalışıyorlar. Ancak, en az bir MHP yetkilisi, daha iyi sonuç almayı beklemişti. MHP’nin liderleri partiyi anaakıma taşımak isteseler de, partinin temel konulardaki –Kıbrıs, Irak ve AB– politikaları, 2002 genel seçimlerindeki yenilgiden beri değişmedi. MHP yetkilileri, iktidardaki AKP’nin bu konularda yanlış adım olarak algılanabilecek her hareketini istismar ederek 28 martta kazandıklarını iddia ettikleri ivmeyi arttırmayı umuyorlar. ÖZETİN SONU.

SEÇİM SONUÇLARI İYİ AMA HARİKA DEĞİL

(2) 28 mart belediye seçimlerinde toplam dört ilde kazanan ya da durumunu koruyan MHP, partinin toplumsal desteğinde 2002 genel seçimlerinde yaşanan keskin düşüşü kısmen telafi etmiş oldu. Son zamanlardaki görüşmelerimizde, MHP yetkilileri bize, partinin il genel meclisleinde –ülke çapındaki oyu hesaplamak için en iyi emsal– aldığı yüzde 10’luk oyun, parti tabanının özgüvenini bir ölçüde yerine getirdiğini söylüyorlar. MHP’nin seçim işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal, 9 nisanda bize, 28 martın bir başarı olduğunu ve parti tabanınının Kasım 2002’deki yenilginin kısmen üstesinden geldiğini bildirdi. Bal, MHP’nin yerel seçimler öncesinde medyada müspet haberlerle hemen hiç yer almamasına rağmen başarı kazandığını vurguladı.

Bal ve diğer MHP yetkilileri, yine de parti liderliğinin MHP’nin yüzde 18’e tırmandığı 1999 genel seçimlerindeki ivmeyi yeniden yakalamakta zorluklarla karşılaştığını teslim ediyorlar. Hem Bal hem de Murat Şevkatli –MHP’nin Siyasi Akademisi’nin Başkanı– parti Genelbaşkanı Devlet Bahçeli’nin MHP’yi “anaakıma” doğru çekmeye kararlı olduğunu iddia ettiler ama bunun ne anlama gelebileceğini ikisi de açıklayamadı. 15 nisanda bizimle yaptığı konuşmada, Şevkatli, medyanın milli dava sayılan ve geçmişte her meşrepten MHP’lileri harekete geçiren Kıbrıs konusuna odaklanmış olması nedeniyle, MHP liderlerinin 28 martta daha da iyi bir sonuç almayı ummuş olduklarını itiraf etti. MHP entelektüeli ve büyükelçiliğin öteden beri irtibatta olduğu, partideki birçok meslekdaşının aksine serbest düşünen birisi olan Rıza Müftüoğlu 20 nisanda bize, partinin performansının daha hakkaniyetli bir analizini yaptı. Müftüoğlu, MHP liderlerinin, partinin il genel meclisinde seçimlerden üçüncü çıktığını ve bunun partinin istikametine verilmiş zımnî bir destek olduğunu kaydederek, sonucu “zafer” gibi göstermeye çalışabileceklerini açıkladı. Öte yandan, 28 martta oy kullanmayan yüzde 30 oranındaki Türk de hesaba katıldığında, Müftüoğlu, MHP’nin aldığı sonucun çok daha az etkileyici olduğunu söyledi. “Eğer bu, genel seçim olsaydı, biz yine parlamentoya giremeyecektik” dedi.

HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEDİ

(5) Konuşmalarımız, MHP’nin önemli dış politika konularındaki temel politikalarının değişmediğini ortaya koydu. Kıbrıs konusunda, Bal ve Şevkatli MHP’nin Annan Planı’nda öngörülen çözüme kuvvetli muhalefetinin altını çizdiler. İkisi de, çözümün toplumlararası şiddete ve eninde sonunda Rumların kuzeyi tümüyle ele geçirmesine yol açacağını savundular. Bu bağlamda, Bal, “AB nasıl olsa Türkiye’yi içine almayacağına göre,” AB’nin sınırları içindeki bütün Müslümanları dışarı atacak bir çözüm peşinde olduğunu bile öne sürdü.

(6) MHP’nin çözüme kuvvetle karşı çıkmasına rağmen, Bal da Şevkatli de, Annan Planı’nın parlamentoya gelmesi halinde, iktidardaki AKP’nin MHP geçmişine sahip milletvekillerinden anlamlı sayıda bir grubun parti çizgisinden ayrılarak, planın aleyhine oy kullanmayacağını tahmin ediyorlar. Esasen, Şevkatli 23 nisanda Kıbrıs’ta, Bahçeli’nin yapacağı çözüm karşıtı bir konuşmayla sonlandırılacak olan MHP liderliğindeki “Kıbrıs’a Yürüyüş” eyleminin sadece partinin tabanını sağlamlaştırma amacı taşıdığını söyledi. Bu yolla, parti, sonuç ne olursa olsun (Annan Planı kabul edilse de edilmese de), kendisini siyasi açıdan korumaya almış olacak. Eğer referandum başarılı olur ve parlamentodan geçerse, MHP tabanı parti liderliğini hiçbir şey yapmamış olmakla suçlayamayacak. Dahası, Şevkatli’ye göre, şiddet kaçınılmaz (MHP’nin fikrince) olarak başgösterdiğinde, MHP “Biz size söylemiştik” diyebilecek konumda olacak.

(7) İrtibatta olduğumuz üç kişi de, Kuzey Irak’taki o “kabilelerle” (Kürtler diye okuyun) işbirliği yapmamızın ABD ve Türkiye açısından felakete yol açacağını iddia ederek, ABD hükümetinin Irak politikası konusunda memnuniyetsizlik bildirdiler. Bal, Kürtlerin “yüzyıllardır müttefiklerini sırtından bıçakladıklarını” söyledi. Şevkatli ise, ABD hükümetinin Irak politikasının de facto (fiilen) bir Kürt devleti yarattığını, bunun da Türkiye’nin kendi Kürtlerinin milliyetçi heveslerini körükleyeceğini savundu. Şevkatli, bunun bir sonucu olarak da, Türkiye’de anti-Amerikan hissiyatın yükseldiğini öne sürdü. AB’yle ilgili reformların –mesela Kürtçe öğreten okulların– Türkiye’nin güneydoğusundaki bölünmüş Kürt aşiretlerini birleştireceğini, bunun da otonomi yönünde daha güçlü talepleri teşvik edeceğini ve eninde sonunda Türk Devleti’nin parçalanmasına yol açacağını savundu.

MHP’Yİ NELER BEKLİYOR

(8) İrtibatta olduğumuz kişiler MHP’nin 28 marttaki nisbî başarısının şunlara bağlı olduğunu söylüyorlar: 1) 2002’de yabancı düşmanı Genç Parti’yi destekleyen umduğunu bulamamış MHP seçmenlerinin sürüye geri dönmesi, ve 2) Son birkaç haftada milliyetçiliğin alevlenmesine yol açtığını söyledikleri Kıbrıs ve Irak’taki gelişmeler. Bu son noktada, MHP’nin Kıbrıs, Irak ve AB konularını, AKP’nin Türk çıkarlarını satacağı yönündeki korkuları istismar etmek için kullanmayı ümit ettiği aşikâr. MHP’nin milliyetçi paranoyayı istismar ederek AKP’ye verilen desteği dinamitlemeyi ve gelecek genel seçimlerde kendisini daha iyi konumlamayı başarıp başaramayacağı halen cevapsız bir soru. Mesela, Müftüoğlu bundan şüpheli: “Devlet Bahçeli yönetiminde bu partiden hiçbir şey olmaz.”

GÖZLER ASKERİYEDE

(9) Kıbrıs konusundaki tartışmamız kapsamında, hem Şevkatli hem de Müftüoğlu birbirlerinden ayrı olarak, Genelkurmay Başkanı (Hilmi) Özkök’ün 13 nisanda Kıbrıs ve askeriyenin toplumdaki rolü konulu basın toplantısına ilişkin değerlendirmelerini aktardılar. Daha önce Özkök’ü, Kıbrıs ve AKP’nin iç politikası konusunda “yumuşak” olduğu için eleştiren Şevkatli, Özkök’ün açıklamalarının “Bir Türk Genelkurmay Başkanı’nın söylemesi gerekenlere” çok daha uygun olduğunu belirtti. Müftüoğlu, konuşmanın esas olarak Özkök’ün Türk Genelkurmayı içindeki rakiplerine yönelik olduğunu söyledi ama sözlerinin aynı zamanda Türk hükümeti için de bir uyarı olduğunu da ekledi. Bir dizi konuda iktidardaki AKP’nin politikasına –ve Özkök’ün Türk hükümetine daha ılımlı bir yaklaşım göstermesine– ilişkin hayalkırıklığı bildiren Müftüoğlu, “Ben Türk Genelkurmay Başkanı olsaydım çoktan darbe yapmış oldurdum” dedi.

YORUM

(10) MHP yüzde sekizlik bir çekirdek oya sahip ama hiçbir yeni fikri yok ve oylarını arttırmak için “milli konularda” dönemsel gelişmelere güveniyor. Her hâlükârda, biz MHP’nin hâlihazırdaki “kırlaşmış” haliyle, Bahçeli’nin ultra-titiz liderliği altında önemli bir ulusal rol oynayabileceğini sanmıyoruz.