MHP'li Oktay Vural'dan 'yayın yasağı' tepkisi: Kimler korunmak isteniyor?

MHP'li Oktay Vural'dan 'yayın yasağı' tepkisi: Kimler korunmak isteniyor?

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural Ankara'da düzenlenen saldırıyla ilgili yayın yasağı kararı alınmasına tepki gösterdi. Vural, yayın yasağı ile ilgili, "Bu doğrudan doğruya gerçekten 3 maymun hikayesi, 'görme, duyma ve konuşma.' Dolayısı ile bugün kameraman arkadaşlar bunları çekecekler ama verecekler mi vermeyecekler mi bilmiyorum. Bu yayın yasağıyla kimler korunmak isteniyor, neden korunmak isteniyor, neden sorgulanması istenmiyor, üstünün örtülmek istendiği bazı konular mı var?" dedi.

Oktay Vural, bugün İzmir'de partisinin İl Başkanlığı'nda basın toplantısı düzenledi. Ankara'da düzenlenen saldırıyla ilgili yayın yasağı kararı alınmasına tepki gösteren Vural, şunları söyledi:

"Acılarımız büyük, tabi bunun üzerinden bu saldırının neden olduğu, kimlerin yaptığını, hangi amaçlara ulaşmak istediğiyle ilgili kamuoyunda ve medyada sorgulamalar devam ediyor. Böyle bir saldırıyı kimlerin gerçekleştirdiği, kimlerin kullanılmak istendiğine ilişkin, bu saldırılardan nasıl kurtuluruz, sorumluları kimlerdir gibi sorgulamaların yapıldığı bir dönem içerisindeyiz. Böyle bir dönem içeresinde gerçekten bu olayla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Sulh Ceza Hakimliği bir yayın yasağı getiriyor, haber, görüntü, röportaj, eleştiri ve benzeri, her alanda bu konuyla ilgili bir yayın yasağı getiriliyor. Neredeyse tren garının resimlerinin bile yasaklanacağı bir ortam. Bu aslında 12 Eylül döneminin 'Yasak kardeşim' idaresinin tipik bir yansıması. Bugüne kadar gerçekten böyle bir olay olmuş ve Türkiye'de hükümetin uyguladığı iç ve dış politikanın cesaretlendirdiği terör örgütlerinin cirit attığı bir ülke, zafiyetlerden bahsediliyor, emniyet müdürü görevden alınıyor. Bu konuda şüpheli olanlar maalesef takip edilmiyor, sorumluluğu olanlar sorumluluklarını yerine getirmediği bir ortam içerisinde, yargının, yasamanın, yürütmenin yaptıklarını halka iletmek üzere ve sorgulamak üzere bir yayın yasağı getiriliyor. Bu doğrudan doğruya gerçekten 3 maymun hikayesi, görme, duyma ve konuşma. Dolayısı ile bugün kameraman arkadaşlar bunları çekecekler ama verecekler mi vermeyecekler mi bilmiyorum. Bu yayın yasağıyla kimler korunmak isteniyor, neden korunmak isteniyor, neden sorgulanması istenmiyor, üstünün örtülmek istendiği bazı konular mı var? Gerçekten bunları hep birlikte sorgulamamız gerekiyor. Bununla ilgili olarak bakıldığında soruşturma dosyasının ve soruşturmanın aydınlatılması konusunda girişimler nasıl etkiler, bir şeyin üstünü örtmek midir, yoksa bunu elbette soruşturmaya zarar vermeyecek şekilde sorgulamak mıdır?"

 

'Olaylar nasıl aydınlatılacak'

 

Yakında düşünmesinin bile yasaklanabileceğini kaydeden MHP'li Vural, şöyle devam etti:

"Medyası susan, basını susan ülkede olaylar nasıl aydınlatılacak, vatandaş nasıl bu konuda bilgi sahibi kılınacak. Haber, röportaj, eleştiri yasak ve benzeri. Eleştiri yasağı diye bir yasak nasıl olabilir. Yakında 'Düşünmeyeceksin' diye bir yasak getirirlerse, 'Sen bunu düşündün' diye gerçekten bizimle ilgili işlem yapsa nasıl olabilir? Bu yasak, sorumluların üstünü örtebilecek mi? Bu bakımdan üç maymunu oynayın denilen bir ülkede hangi vakanın çözülmesini bekleyebilirsiniz. Yayın yasağına rağmen Başbakan olayla ilgili televizyonlarda konuşuyor. Bu olayları manipülasyonlardan uzak bir şekilde sorgulamak gerekiyor. Süreçle ilgili bakıldığında bundan önce birden bire PKK terör örgütünün bu olayı kullanmak suretiyle kendini masumlaştırması, masum ölen insanların arkasına saklanarak kendine bir paye biçmesi ve bundan önceki dönem içerisinde teröristlere 'Terörist', bölücülere 'Bölücü', 'Terörist başı' demeyin. Bakıldığı zaman terör örgütüyle ilgili yayın yapmak, nitelendirmek talimatla basına verilmişti. Bütün bu süreçlere bakıldığında, bir taraftan pkk terör örgütüne 'Terör örgütü demeyin', yöneticilerine 'Katil demeyin', 'Bölücü demeyin' diye medyayı susturanlar şimdi de bu terör örgütüyle ilgili gelişmeler, kim yapmış, ne yapmış, bunun arkasında hangi örgütler var? Neden bu noktalara geldik, hangi politikalar bizi bu noktalara getirdi, bütün bunlarla ilgili, Türkiye'nin uyguladığı politikaların eleştirilerek bir noktaya gelinmesi lazım. Biz bu olay meydana geldiği zaman AKP'nin içeride ve dışarıda uyguladığı politikaları, zaafiyetleri sorgulayamayacak mıyız? Sorguladığımızda medya bunu vermeyecekse bu menfur olayın meydana gelmesinin sorumlularını nasıl biz değerlendireceğiz? Nasıl topluma mesaj vereceğiz? Davutoğlu'nun görüşleri, düşünceleri yayınlanıyor, bilmiyorum bunları yayınlayacak mısınız?"

 

'Hangi olayda istifa mekanizması çalıştı ki?'

 

Patlamanın ardından yapılan açıklamalarda, güvenlik zafiyetinin olmadığı yönünde açıklamalar yapıldığını ancak Ankara Emniyet Müdürü'nün de aralarında bulunduğu 3 emniyet personelinin görevden alındığını hatırlatan Vural, şunları söyledi:

"Sayın Cumhurbaşkanı dün diyor ki, 'Her olayda istifa mekanizmasını çalıştırmak yaklaşımı doğru değildir' diyor. Hangi olayda istifa mekanizması çalıştı ki? Terör örgütlerinin geldiği noktayla ilgili eleştiri yapmamak, yaptığımız eleştirilerinin de yayınlanmasını yasaklamak gerçekten toplumu 3 maymuna döndürmek istemektedir. Bize size şunu söylüyorlar, görürsen, duyarsan, konuşursan taşlaşırsınız. Aynen böyle bir noktadayız."

 

'3 parti birlikte hareket etti' eleştirisi

 

Son zamanlarda medyada önemli ölçüde kısıtlama ve baskı oluştuğunu savunan Vural, cemaate yakınlığıyla bilinen kanalların bazı platformlardan çıkartılmasına tepki gösterdi. RTÜK'te CHP, MHP ve HDP'li üyelerin aldığı kararla ilgili "3 parti birlikte hareket etti" yönündeki eleştirile de sert çıkan Vural, "Yalçın Akdoğan eleştirmiş, 'Milli güvenlikle ilgilidir, milli meseledir' diye söylüyor. Anayasa'da, kanunlarımızda var, milli güvenlikle ilgiliyse, eğer bir suç teşkil ediyorsa bununla ilgili mahkemeler var. Bunun kararını kim verecek. Tam bir sivil dikta arayışıdır. Sıkılmadan kalkıp, 'AKP dışında üç parti birlikte hareket etti', beyefendi, beyefendi RTÜK'e üye seçebiliriz ama oraya gönderdiğimiz insanlar kanunlara göre çalışır, partilerin talimatına göre değil. Bu davranış bile RTÜK'ü nasıl siyasi bir organ olarak görüldüğünü ifade ediyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Bir yıl önce bir kanalın bir platformdan çıkarılmasını, platformun ayrımcılık yaptığına ilişkin değerlendirip uyaranlar bugün yapılanlar konusunda 'Efendim biz niye karışıyoruz' diyebilmektedir. RTÜK'ü bir politik kuruluş haline getirmek yerine kanun çerçevesinde hareket eden bir kuruluş oluşturması gerekmektedir. YSK, bugün RTÜK karar verdi, ayrımcılık yapmaktadır diye uyarıyorsa ey YSK hepimizi yayından uydudan indirirlerse bir tek AKTRT yayında olursa ne olacak" dedi.

 

Meclis Başkanı'na önerge

 

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük terör saldırısıyla ilgili sorumluların hesap vermesini istediklerini sözlerine ekleyen Vural, şöyle konuştu:

"Emniyet müdürü görevden alınıyor. Hükümette istifa diye bir şey yok. Hükümet sorumsuz, Cumhurbaşkanı sorumsuz, kim sorumlu? Bugüne kadar Ermenek'te, hızlı trende, Van'da kimler sorumlu oldu? Ermenek'te iş güvenli uzmanı, hızlı terende makinist, Van'da resepsiyonist sorumlu oldu. Siyasi sorumlu yok. Bunun arkasında zafiyetlerin arkasında kim varsa hepsi ortaya çıkmalıdır. MHP olarak çözüm süreciyle ilgili olarak da sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunmuştuk, savcılık takipsizlik verdi. Geldiğimiz noktada siyasi sorumlular hakkında biz önerge verdik, Meclis soruşturması açılması için. Bu önergemiz maalesef TBMM Başkanı İsmet Yılmaz tarafından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konu edilmesi bahsedilerek işleme alınmadığını ifade edilmektedir. Soruyorum bu kadar olaylar oluyor, sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan, kamu görevlilerinin zafiyeti oldu bu konuda, suç duyusunda bulunduk kamu görevlileri hakkında savcı takipsizlik verir, siyasi sorumlular hakkında meclis soruşturması isteriz Meclis Başkanı iade eder, vicdani muhasebat yapmaz kimse istifa etmez, vatandaş mı suçludur? Bugün Meclis Başkanı'na bu önergemizin işleme alınması için tekrar müracaatta bulunduk. Biz Cumhurbaşkanı'nın göreviyle ilgili yargılanmasını değil, ama silah stoklatanlar, göz yumanlar, valilere operasyon yapmayın talimatı veren kim varsa bunların meclis soruşturmasıyla açığa çıkmasını istiyoruz. Sayın Meclis Başkanı bu soruşturma önergemizi iade ediyor, bu olaylar kimlerin zamanında oldu. Cumhurbaşkanı sıfatıyla sadece 'Vatana ihanetten' sorgulanabilir ama 148'inci madde de Cumhurbaşkanı görevi ile ilgili suçtan dolayı Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'nde yargılanacağını söylüyor. Yani Cumhurbaşkanı kendi göreviyle ilgili bir konuda yargılanmasıyla ilgili sınırlandırma varken, Cumhurbaşkanlığı görevinden kaynaklanmayan daha önceki görevlerindeki konularda bir yargılama yapılıp yapılmayacağı konusu da çok net ve açık değildir. Bu konuda Meclis Başkanlığı'nın değil, meclis iradesi uygun gördüğü zaman Meclis Soruşturma Komisyonu'nun bu konuda tefrik yapabileceğini kimlerin sorumsuz olduğunu ancak onların ortaya koyabileceğini belirtip bir idari işlemle bizim Meclis soruşturması önergemizi işleme almamasındaki iradesini değiştirerek işleme alınması için müracaatımızı da yaptık."

 

MHP'ye baskı iddiası

 

Uşak'ta 'Paralel yapı' iddiası ile ilgili düzenlenen operasyonu eleştirip, Türkiye'de yanlış yapanların hukuk çerçevesinde hesap vermesi gerektiğini dile getiren MHP'li Oktay Vural, "Biz hukuk devletini çalıştırmak istiyoruz. Bir devlet kendi vatandaşını korkutmaz, gücünü bunun için kullanmaz, eğer suç varsa mahkemeler ve savcılar vardır. Mersin'de Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekilinin de hazır bulunduğu konvoy, jandarma tarafından 1 saat boyunca durduruldu. Neden biliyor musunuz? Bir kavgaya karıştığı iddia edilen iki kişiyi verin diyorlar, plakası, eşkali var mı diyorlar bize iki kişiyi verin diyorlar. Böyle bir rezalet olur mu? Kim talimatı verdi, ey vali ey Cumhuriyet Savcısı. Efendim iki kişi kavgaya karışmışmış Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekillerinden bize 2 kişi verin diyorlar. Talimat yok, suçlama yok, eşkal yok. Ama fiili olarak MHP'ye karşı bir baskı var. Çorum'da da İl Kadın Kollarımız'ın yaptığı bir etkinlikte de Cumhurbaşkanı'na hakaret edildiği gerekçesiyle anında polis geliyor. Orada hemen gözaltına alma işlemi yapılıyor. Bu nasıl bir devlet anlayışı. Ali kıran baş kesen misiniz siz? Korkuları, 7 Haziran'da Babil kuleleri yıkıldı, tamamına erecek 1 Kasım'da vatandaş görmesin duymasın, konuşmasın ki gerçeklerden haberdar olmasın" dedi.