Başbakan Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na, “MHP’yi ikna edin” sözlerine yanıt veren MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, “MHP, milleti bölmek isteyenlere karşı Kuvayı Milliye’dir” dedi.
Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunu üzerine görüşmesinin ardından gözler MHP’ye çevrildi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır CHP liderinin önerilerinin Öcalan’ın önerileriyle bire bir aynı olduğunu ileri sürdü. Şandır, “Kılıçdaroğlu akan kanın durması için komisyon kuracağına terörle mücadeleye destek versin. Ama Atatürk’ün partisi CHP ve CHP’liler Kılıçdaroğlu gibi düşünmeyecektir” ifadesini kullandı.
Şandır, gündemi Vatan gazetesinden Deniz Güçer'e değerlendirdi:
- Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu’yla görüşmesinde “MHP’yi ikna edin” dedi. İkna olur musunuz?
MHP’nin görüşleri ilk günden beri çok açık ve nettir. Yıkım projesine destek verilmesi konusunda MHP’nin ikna edilmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir şeye kimsenin teşebbüs etmemesi lazım. Etnik bölücülük konusunda MHP endişelerinde haklı çıkmıştır; herkes MHP’nin fikriyle ikna olmalıdır. PKK ile müzakere yapmaya MHP’yi ikna etmek bu ülkeyi bölmeye ikna etmek demektir. Buna razı olmayacağımızı herkes bilmeli. Sayın Başbakan bunu çok iyi biliyor. Başlattığı açılım politikalarının MHP’nin, Sayın Bahçeli’nin duvarından geri döndüğünü biliyor. O nedenle yeni CHP’nin niyetlendiği, heveslendiği bu “PKK sözcülüğüne, yıkım proje taşeronluğuna” çok fazla şans verdiğini zannetmiyorum. Basına yansıdığı kadarıyla “MHP ikna edilmeli” demiş. Bana göre Sayın Kılıçdaroğlu’nu “dipsiz kuyulara” atmış. Ben MHP’nin ikna edilebileceğini aklına getirenlerin aklına şaşarım. Bunu söylemek MHP’ye hakarettir. Biz bu milletin birliğinin siyasetini yapıyoruz. Birliğimiz parçalandığı taktirde uluslararası projelerin ayaklarının altında kalırız.
- Kılıçdaroğlu’nun yine de önümüzdeki hafta randevu isteyeceği söyleniyor. Cevap hayır mı olacak?
Cevap, bugünden hatta dünden ‘Hayır”. Sayın Genel Başkanımız, naziktir, misafirperverdir, uzlaşmaya açık bir insandır. Ama milletin birliği üzerinde kumar oynayan hiç kimseyle müzakereye açık değiliz. Kapımız da açık değil, elimizi de uzatmayız. O nedenle Kılıçdaroğlu da başkaları da böyle bir umuda kapılmasınlar.
- CHP’nin önerilerinin Öcalan’ın önerileriyle bire bir aynı olduğunu mu iddia ediyorsunuz ?
Evet. Öcalan’ın 2009 yılındaki 156 sayfalık yol haritası 10 madde. CHP’nin yol haritası da 10 madde. Öcalan’ın çözüm için önerdiklerini sayın Kılıçdaroğlu da önermiş. Aslında CHP’nin demek istemiyorum. Çünkü CHP köklü bir siyasi partidir. “Sayın Kılıçdaroğlu ve çevresindeki yeni CHP’nin yöneticileri” diyelim, Öcalan’ın demokratik çözüm olarak önerdiği yol haritasının kısaltılmış halini öneriyorlar. Bu önermede iki husus var: Biri ‘Akil Adamlar Komisyonu’ diğeri Toplumsal Mutabakat Komisyonu. Bunun aslı Hakikatleri Araştırma Komisyonudur. Ve bu iki komisyon bir ülkenin bölünüp, parçalanması için isyan edenlerin eylemini uluslararası platforma çekebilmek veya bu türlü bölücülük hareketlerine, uluslararası korumayı meşru hale getirebilmek için kurulan profesyonel kuruluşlardır.
- Yani CHP’nin komisyon adımı bölgeyi olası bir uluslararası müdahaleye açık hale getirebilir mi?
Gayet tabii. İki komisyon da ayrılıkçı, bölücü faaliyetlere karşı bir ülkeye uluslararası müdahalenin aracıdır. Dünyanın hemen her bölgesinde bu böyle olmuştur. PKK o yüzden bunu öneriyor zaten. Şimdi federal, özerk yapı diyorlar ama amaç ilerde bağımsız bir Kürt devleti kurmaktır. Kürt sorunu da budur. PKK, Türkiye toprakları üzerinde Türk milletinin bir parçasını da kopartarak bir bağımsız devlet kurmak için silaha sarılmış; 28 yıldan bu yana kan akıtmaktadır. Kürt sorununa demokratik çözüm üretme gayretleri bölücülüktür. Anayasamıza göre suçtur ve gaflet ötesi bir davranıştır. Bu ülkeye ihanet olur. Biz AKP’nin 2009 yılında başlattığı açılım politikalarını yıkım projesi olarak nitelendirdik ve karşı çıktık. Ayrıca şunu da eklemekte fayda var: Kapalı kapılar arkasında görüşmenin, müzakere yapmanın anlamı yok, milletten neyi saklayacaksınız? Ne konuşulacaksa, ne görüşülecekse basının önünde yapılsın. Biz basının önünde açıkça görüşlerimizi söylüyoruz. Bu güne kadar yıkım projesine karşı çıkan MHP, CHP’nin PKK’ya ve AKP’nin yıkım projesine taşeronluk yapmasına destek veremez.
- MHP Kürt sorunu yoktur diyor. Siz sorunu nasıl tanımlıyorsunuz?
Temel yanlışlık burada... Bir cümlenin öznesi olmazsa yükleminin değeri yoktur. Bu konuda AKP’nin CHP’nin temel yanlışlığı özneye terör örgütü ile mücadeleyi değil Kürt sorununu koymalarıdır. Eğer siz bu memlekette Kürt sorunu diye bir sorunu önünüze korsanız bulacağınız çözüm bu ülkeyi çözer, ayrıştırır, cepheleştirir ve parçalar. MHP olarak biz önce Kürt sorunu yoktur, bölücülük, Kürtçülük sorunu vardır, bölücü terör sorunu vardır diyoruz. Bizimle bu konuyu konuşmak isteyenlerin öncelikle bu ortak tanımda anlaşmaları gerekir. Ayrıca biz, bu ülkede yaşayan halka Türk Milleti diyoruz. Farklılıkları kimlikleştirerek “sorun alanları” yaratmak bölücülüktür.
- Ama bir yandan da BDP TBMM’ye girdi. Bir tabanı olduğu ortada. Bunu “Kürt sorunu” olarak algılamamak mümkün mü?
Öncelikle kendisini Kürt olarak ifade eden, Kürtçe konuşacağım diyen bu topraklarda yaşayan kardeşlerimiz bizim kan kardeşimizdir, onları kendimizden ayrı tutmayız. Biz aynı ırktan geliyoruz. MHP’nin bakışı budur. Bin yıldır bu coğrafyada beraber yaşıyoruz, kanlarımız birbirine karıştı. Töremiz, inancımız bir, korkularımız bir, hayallerimiz aynı Ö Millet olmuşuz, adına “Türk milleti kimliği” demişiz. Bu kimlik altında herkes, soyunu, mezhebini, dilini savunabilir. Buna hiç itirazımız yok. Bin yıldır kardeş olduğumuz bu insanlarımızı siz “sorunlu” kabul edemezsiniz. Bunu biz öncelikle bu vatandaşlarımıza karşı bir haksızlık olarak ve hakaret olarak görüyoruz.
- Kürt Sorunu’nun “sorun” bölümünden söz ediyorsunuz sanıyorum...
Doğru. Kürt sorunu nedir? Demokrasi mi, asayiş sorunu mu yoksa ekonomi, adalet, yönetim sorunu mudur? Sorun bunlarsa bunlar hepimizin sorunu. Bunlar Türkiye’nin sorunu. Sorunlarınızı bir farklılığı özne yaparak tartışırsanız bulacağınız çözümler ayrıştırıcı olur. Bu sorunlar için çözüm üretmek, politika geliştirmek, siyaset geliştirmek hukuk kurmak hepimizin görevidir. Ama kast edilen Kürt sorunu, Kürt devleti kurma sorunudur. Bu coğrafyada Türk milletinin dışında, Kürt diye bir başka milletin kimliğini tanıyarak, o milletin egemenlik haklarının verilmesi sorunudur. PKK bunu silah zoruyla almaya çalışıyor. Bu Kürtlerin talebi değil küresel güçlerin geçen yüzyıldan kalma; Sevr’le gerçekleştiremedikleri bir meseledir. Kendi çıkarlarını korumak, bu coğrafyayı kontrol altında tutabilmek için “ikinci bir İsrail” mahiyetinde bir devlet kurmak meselesidir. PKK bu projelerin silahlı taşeronudur. PKK silahla kan akıtarak başaramadı şimdi Başbakan’ın ifadesi ile “demokrasi içinde siyaset üreterek çözmek” yolu deneniyor. Kurulmaya çalışılan komisyonlar ve yapılan müzakereler işte bunun için gerçekleştirmek içindir. Milletimiz bu ihaneti görecektir. Ancak ne yazık ki bu gün, Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Erdoğan da PKK’nın bu isteklerini siyaset üreterek vermeye çalışıyorlar.
- Özel Yetkili Mahkeme’lerle ilgili olarak Başbakan, “Beni de alın” dedi...
Biraz sabredelim. O işin bir perde arkası, söylenmeyen sözler var galiba. Sayın Başbakan’ın o konuşmasındaki beyanı dehşet verici bir hadise. Bu ülkenin başbakanı bir teslimiyet içerisinde, birilerini savunurken “beni de alın” noktasına gelmişse bir yerde çok kıran kırana bir iktidar mücadelesi var demektir. Başbakan iktidarı temsil etmektedir. Ama Başbakan bir yerlere basın üzerinden böyle mesaj göndermek gereğini duyma noktasına gelmişse demek ki o mücadele son noktaya geldi.
- Cemaat-iktidar partisi savaşı olduğu iddia ediliyor...
Bilemem. Bu milletin oylarıyla seçilmiş bir başbakan kime mesaj gönderiyor, bilemem... Bilgiye dayalı söylemiyorum ama kanaatim şu ki, bir yerlerde bütünüyle göremediğimiz, anlayamadığımız kıran kırana bir iktidar mücadelesi var. Bu mücadelenin bir tarafı olan sayın Başbakan bir yerlere sitem gönderiyor.
- Cumhurbaşkanı partili olsun sözlerine katılır mısınız?
Tek adamlık arayışıdır bu. Hem Cumhurbaşkanı olmak hem partiyi yönetmek; yani hem hükümeti, hem Meclis’i yönetmek gibi bir tek adam olma arzusununun ifadesidir. Zaten Başkanlık yarı başkanlık arzusunu sayın Başbakan saklamıyor. Ama bu coğrafyanın karakteri, başkanlık sistemini hızla sultanlığa, krallığa, padişahlığa dönüştürür. Bu coğrafya Fransa, ABD değil. Bu coğrafyada kuvvetler ayrılığını ancak parlamenter demokratik sistemde kurabilirsiniz.
Türkiye ve zaman tek adamın aklıyla yönetilemeyecek kadar büyüktür; Bu nedenle başkanlık sistemi Türkiye’nin şartlarına uygun değil ve biz buna karşıyız.
- CHP’nin önerilerinden sizi en çok rahatsız eden hangisi?
Hepsi. Tüm cümleleri rahatsız ediyor. Okuyorsunuz, Öcalan’ın veya Kandil’in yayınlayabileceği bir bildiren daha farklı değil. Eğer Öcalan’ın tekliflerini kabul ederek çözüm üretilecekse o zaman Türkiye’yi yönetenler ve sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Erdoğan şu soruya cevap vermeli: Türkiye Cumhuriyeti devleti PKK terör örgütü karşısında mücadeleyi kayıp mı etti? Mağlubiyeti kabul eden taraf gibi müzakere teklifi yapmak Türkiye’ye yakışmaz!
- Yeni CHP’nin Baykal’ın Genel Başkan olduğu eski CHP’den epeyce farkı var galiba...
Sayın Baykal’a yapılan o ahlaksız komplonun amacının ne olduğunu anlamaya çalıştık ve hep dikkatlice konuştuk. Ama bugün görülüyor ki, Sayın Baykal’a düzenlenen komplonun amacı bugünlere ulaşmakmış. Bugün milletimizin birliği ve geleceği açısından Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu teklifi çok önemli bir kayıp olmuştur. Ama inanıyorum ki bu CHP’yi bağlamayacaktır; Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün partisi CHP ve CHP’liler böyle düşünmeyecektir. Eğer böyle düşüneceklerse geriye dönüp İnönü’nün Atatürk’ün tüm uygulamalarını hesaba çekmek lazım. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’a götürdüğü bana göre Erdoğan’ın da istihza ile karşıladığı teklif Öcalan’ın yol haritasındaki temel önermelerden farklı değildir. Aynı kelimelerle tanımlanmış, ikisi de on madde. Buna Başbakan ve AKP bile cesaret edememişti. Üzülerek ifade ediyorum; ne yazık ki Sayın Kılıçdaroğlu bu çıkışı ile AKP’nin yıkım projesine taşeron olmak, PKK’ya Öcalan’a ve Kandil’e sözcü olmak gibi kendine bir misyon biçmiştir. Buna her şeyden önce CHP’nin müsaade etmeyeceği kanaatindeyim.
- CHP ayrı, Kılıçdaroğlu ayrı mı diyorsunuz?
Öyle olmasını temenni ediyorum. Çünkü CHP’li vatandaşlarımızın bu milletin birliği ve devletin bağımsızlığı konusunda ideolojik ve siyasi anlamda hassasiyetlerini biliyorum. Gelinen şu noktada 2 ayda 21 şehit vermişiz, saldırıların arttığı şu süreçte, saldıranlara karşı müzakere teklif etmek bir anlamda ve “soruna” çözümü Apo’nun dediği gibi “demokratik çözüm”de görmek açıkça PKK karşısında mağlubiyeti kabul etmektir. Bu CHP’lilere de AKP’ye oy veren vatandaşlarımıza da yakışmaz. “Çözümü müzakere etmek” teklifi mağlubiyeti kabul etmektir. Biz MHP olarak bunu asla kabul etmeyiz. İsyanımız ve itirazımız budur. PKK’nın ağzıyla, PKK’nın önerilerini müzakere etmek için komisyon kurma teklifini tarih ihanet olarak yargılayacaktır.
- Bir sonuç çıkmasını bekliyor musunuz tüm bu girişimlerden?
Mümkün değil. Çünkü biz bu devleti bedelini kanla ödeyerek kurduk. Bu millet binlerce yılın süzgecinden geçerek bu günlere ulaşmış ve bir millet olmuştur. Bu milleti siz birilerinin hesabına uygun olarak parçalayamazsınız. Bu projeler tutmayacaktır.