MHP'li vekil: 15 Temmuz'un karanlık noktaları aydınlatılmamıştır

MHP'li vekil: 15 Temmuz'un karanlık noktaları aydınlatılmamıştır

MHP Muğla Milletvekili ve 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Üyesi Mehmet Erdoğan, muhalefet şerhini açıkladığı basın toplantısında, "Darbe gecesi yaşanan olayların karanlık noktalarının aydınlatılması da sağlanamamıştır" dedi.

AKP’nin hazırladığı darbe komisyonu raporunda 'FETÖ'nün siyasi ayağı ile darbeciler adına bildiri okutan Yurtta Sulh Konseyi’nin tam olarak ortaya çıkarılmadığına dikkati çeken Erdoğan, "Bu minvalde yapılmak istenen çalışmalarımızın ve önergelerimizin bir şekilde Komisyon Divanı tarafından engellenmesi yeni şüpheleri beraberinde getirmiştir" diye konuştu.

Erdoğan, komisyonun raporunu "Dinlenemeyen isimlerin konumları da göz önünde bulundurulduğunda komisyonun çalışmaları açısından büyük bir eksiklik olduğu ortadadır" sözleriyle değerlendirdi.

Erdoğan’ın MHP’nin muhalefet şerhine ilişkin basın toplantısı açıklaması şöyle:

"Dinlenilen isimlerin yanı sıra dinlenemeyen isimlerin olması da önemlidir. Dinlenemeyen isimlerin konumları da göz önünde bulundurulduğunda bu hususun komisyonun çalışmaları açısından büyük bir eksiklik olduğu ortadadır.

"Rapor kaleme alınırken FETÖ’nün yıllardır var olduğu ve siyasetle en güçlü bağı yakın zaman içinde kurduğu göz ardı edilmiştir. Yapılan ihmallerin ve izlenen yanlış politikaların sonucunda en büyük ve en önemli kaynağımız olan insan kaynağımızın heba edildiği ise ayrıca dikkat çekilmesi gereken bir husustur. 15 Temmuz Darbe Girişimini gerçekleştiren FETÖ’nün devletimize ve milletimize faydalı kişiler olabilecek yetenekli yüz binlerce gencimizi devşirdiği ortadadır. FETÖ’nün devşirdiği ve beynini yıkadığı yetenekli insanların yarattığı hasarın, 1915 yılında Çanakkale savaşında kaybedilen neslin yarattığı hasardan bir farkı yoktur.

"Yurtta Sulh Konseyi tam olarak ortaya çıkarılamadı"

Toplumun tüm kesimleri komisyonumuzun çalışmaları neticesinde birçok sorunun cevap bulacağına inanmıştır. Haklı olarak böyle bir beklenti içerisine girmiştir. Ancak bazı soruların cevabının bulunması bir kenara vatandaşlarımızın kafasında yeni soru işaretleri ortaya çıkmıştır.

Örgütün siyasi ayağının ve 15 Temmuz gecesi darbeciler adına bildiri okutan Yurtta Sulh Konseyi’nin tam olarak ortaya çıkartılmaması bunların başında gelmektedir.

Örgütün mali ayağı ile ilgili somut adımlar atılmamış bu kadar güçlü bir mali ayağın oluşmasında 'katkısı' olanların araştırılması tam anlamıyla yapılmamıştır.

Komisyonun çalışmalarını TBMM İç Tüzüğüne göre 1 ay daha uzatma hakkı olmasına rağmen uzatılmamış, Komisyon olarak haftanın 3 günü çalışma kararı alınmasına rağmen bazı haftalar 1 gün dahi çalışılmamıştır.

"Hakan Fidan, Hulusi Akar’a davet gönderilmedi"

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulisi Akar’ın bütün ısrarlarımıza rağmen komisyona çağırılmaması sebebiyle darbe girişiminin yaşandığı gün veya öncesinde devletin herhangi bir birimine veya üst düzey yöneticisine bir ihbarın gelip gelmediğine bile netlik kazandırılamamıştır. O gece karanlıkta kalmıştır. Burada bir anekdotu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Tarafımızdan Sn. Akar ve Sn. Fidan’ın Komisyona davet edilmesi noktasında önerge ile başvuruda bulunulmuştur. Komisyon Başkanı tarafından önerimizin değerlendirildiği ifade edilmiştir. Komisyon Başkanının bu iki önemli isme davet göndermediğini 30.05.2017 tarihinde televizyon kanallarına verdiği bir röportajında öğrendik!

"MİT, ByLock kullanan siyasi ve bürokrat listesini göndermedi"

ByLock kullanan üst düzey bürokratların ve siyasilerin listesinin MİT tarafından komisyona iletilmesi tarafımızca talep edilmiş ancak bu talebimiz; yerine getirilmemiştir.

Mehmet Partigöç, Mehmet Dişli ve Akın Öztürk gibi darbe girişiminin en önemli aktörlerinin dinlenilmesi adli soruşturma gerekçe gösterilerek, komisyon başkanlığı ve AKP’li komisyon üyelerinin oylarıyla engellenmiştir. Rapordaki dipnotlara bakıldığında en çok alıntının Ankara Çatı İddianamesinden olduğu görülecektir. Bu durum Komisyonun bu iddianamede ismi geçen darbecileri dinlemesinin ne kadar önemli olduğunun açık göstergesidir.

"Belediyeler FETÖ’ye ciddi kaynak aktardı"

Darbe girişimi öncesi belediyelerden FETÖ’ye ciddi kaynak aktarıldığı kamuoyunun malumudur. Ancak komisyonumuzun çalışmaları içerisinde Belediyelerle ilgili hiç bir işlem ve araştırma yapılmamış, çalışma sürdürülmemiştir. Özerk bütçeye sahip üniversiteler üzerinden FETÖ’ye kaynak aktarıldığı, FETÖ mensuplarına ciddi kadrolar kullandırıldığı, bazı kamu görevlilerine akademik ünvanlar dağıtıldığı, yurtdışı kadroların FETÖ mensuplarına tahsis edildiğine dair kamuoyunda ciddi ve gerçekçi iddialar bulunmaktadır. Ancak komisyonumuz tarafından bu konunun üzerine de gidilmemiştir.

"FETÖ ile mücadelenin sulandırılması"  

Çok sayıda kamu görevlisi açığa alınmış veya ihraç edilmiştir. Hakkında adli veya idari tahkikatları devam edenler vardır. Bu işlemlerin de hukuk çerçevesinde makul ve mantıklı bir sürede sonuca bağlanması, mağduriyetlerin artmasını engelleyecektir. Ayrıca haklarındaki adli tahkikatları sonuçlanan ve her hangi bir ceza almayan insanların hala pasaport alamaması, SGK kayıtlarının açılmaması gibi durumlar da vardır. Adli tahkikat bittikten sonra temel haklar ile ilgili sınırlandırmaların hala devam etmesi mantıksızdır. Bu aynı zamanda gerçekten suçlu olan FETÖ’ cülerin ekmeğine yağ sürmekte, FETÖ ile mücadelenin sulandırılmasına zemin oluşturmaktadır.

"Adalet, mülki idare, ordu, emniyet ve istihbarat yeniden yapılandırılmalı"

15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında devletimizin temel kurumları çok ciddi zarar görmüştür. Devletimizi ayakta tutacak bütün kurumların doğru, yeniden ve hızlı bir şekilde yapılandırılması elzemdir. Bu yapılandırmaya da en çok zarar gören; adalet, mülki idare, ordu, emniyet ve istihbarat gibi kurumlardan başlanması gerekmektedir.

Kamudaki FETÖ Mensuplarının tamamen temizlenmesi sağlanıncaya kadar bu mücadele devam etmelidir. Ancak bu mücadele yapılırken FETÖ’nün ekmeğine yağ sürecek, mücadeleyi sulandıracak yeni mağduriyetlere zemin hazırlanmamalıdır.

Bu mücadeleden fırsatla devleti ele geçirmeye çalışan yeni paralel yapılara müsaade edilmemesi hayati bir önem taşımaktadır.

Milli birliğimizin ve bütünlüğümüzün, vatandaşımız ile devletimiz arasındaki yakınlaşmanın sağlanması ve ön yargıların ortadan kaldırılması için önemli gördüğümüz din eğitiminin devlet eliyle, doğru ve yeterli bir şekilde okullarda verilmesi uygun olacaktır.

"Türk devletine sadakat noktasında personel alınmalı"

Bundan sonra kamuya personel alınırken ehliyet, ihtiyaç ve liyakata göre, Türk Devletine ve Türk milletine sadakat noktasında şüphe duyulmayacak insanların alınması mutlaka sağlanmalıdır. Yine tayin ve terfilerde de liyakat, kıdem ve devlete sadakat kıstasının esas alınması sağlanmalı ve birilerinin adamı olmanın bir yerlere gelmek için yeterli olunmasına son verilmelidir.

Personel rejimi, liyakati esas alan ve performansı değerlendiren anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Kamu görevine girişle, ilerleme ve yükselmede objektiflik ve fırsat eşitliği esas olmalıdır. Kamunun şeffaflaşması sağlanmalıdır.

Makamların, nüfuz ve güç yeri olmaktan çıkarılarak hizmet yeri olmalarının sağlanması; yolsuzluk ve adam kayırmanın önlenmesi, kamu görevlilerinin yaptıklarının yanında ihmallerinden de sorumlu tutulmaları temin edilmelidir.

İstihbarat Teşkilatımızın Türk Devletinin ve Türk Milletinin İhtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılması zaruridir. Bugün terörle mücadele başta olmak üzere yaşadığımız sıkıntıların temel sebebinin istihbaratın FETÖ tarafından çökertilmesinin sonucu olduğu göz önünde tutulmalıdır. Yeni paralel yapıların ve FETÖ benzeri terör örgütlerinin ortaya çıkmaması için güçlü bir İstihbarat Teşkilatının oluşturulması gerektiği muhakkaktır.

Komisyonumuzda dinlenen Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Sn. Cevdet Saral’ın ifadesiyle her örgütün arkasında bir istihbarat örgütünün olduğu gerçeği unutulmamalıdır.

Terörle mücadele kanunu, ceza kanunu ve personel mevzuatının devletin içerisine yerleşmeye çalışan örgütsel yapılara izin vermeyecek şekilde yeniden düzenlenmesi faydalı olacaktır.

Bürokrasi düşmanlığından vazgeçilmelidir. Tarihteki ve günümüzdeki güçlü devletlerin tamamında etkin bir bürokrasi vardır.

Belediyelerin FETÖ ve diğer terör örgütlerine kaynak aktardığı ve kadro kullandırdığı konusunda ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız. Belediyelerdeki bu tip yapılanmaların önüne geçecek ve kamu kaynaklarının terör örgütlerinin eline geçmesini engelleyecek bir yapıya ihtiyaç vardır. Kayyum atanması kalıcı bir çözüm olarak görülmemelidir.

· Etkin bir şekilde kullanılacak denetim mekanizmasının mecburiyeti, finans ve kadro kaynağı olarak kullanılan Üniversiteler için de geçerlidir. FETÖ’ nün kadrolaşmaya önem verdiği kurumların başında üniversiteler gelmektedir. Üniversiteler sayesinde de kadrolarını tüm yurt çapına yayabildikleri unutulmamalıdır.

· 15 Temmuz sonrası sayısı 100 binlerle ifade edilen kamu görevlisi, kamudan ihraç edilmiş, açığa alınmış, haklarında adli tahkikat başlatılmıştır. Siyasi ayağı olmayan bir yapının kamu içinde bu denli yüksek sayılarla ifade edilen bir yapılanmaya sahip olması düşünülemez. FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleri ile layıkıyla mücadele edilmek isteniyorsa darbe girişiminin siyasi ayağına mutlaka ulaşılması ve bu ayak hangi siyasi partiye mensup olursa olsun cezalandırılması sağlanmalıdır.

· Sınav yolsuzlukları sadece 2010 yalındaki KPSS yolsuzluğu ile sınırlandırılmamalıdır. Son yıllarda yapılan bütün kurum sınavlarının, Askeri okul sınavlarının, Polis Koleji ve Akademisi sınavlarının, hatta SBS, TEOG, LYS sınavlarının da mercek altına alınması ve bu sınavlarda FETÖ’ nün etki alanının araştırılması şarttır. Buradaki bütün eksikliklerin tespit edilmesi, sınav sisteminin güvenilir ve adil bir yapıya kavuşturulması sağlanmalıdır.

· Türk Eğitim Sisteminin dershaneye ihtiyaç duymayacak, herkese yeterli eğitimi verecek bir yapıya kavuşturulması sağlanmadan, dershanelerin yasaklanması yeni sıkıntılara alan açabilir. Bilindiği gibi 15 Temmuz sonrası FETÖ’ye ait okullardaki öğretmenlerin öğretmenlik sertifikası iptal edilmiş ve Milli Eğitim Camiasından da binlerce öğretmen ihraç edilmiştir. Böyle bir durum FETÖ’nün bu öğretmenleri kullanarak yeniden öğrencilerimize musallat olmasına sebep olabilir. Burada çok dikkatli olunması gerekmektedir. Bu durum “yer altı dershaneciliğine” kapı arayabilir.

· Okullarımızda çağdaş, bilim ve ilimden haberdar olan, sorgulayıcı ve biatçı olmayan nesiller yetiştirilmelidir. Bu sebeple geçmişte olduğu gibi liselerde mantık ve felsefe derslerinin maksada uygun olarak müfredatta yer alması sağlanmalıdır.

· Eğitim sisteminde yurttaşlık bilinci öne çıkarılmalı, Türk milletinin onurlu bir mensubu olmanın gururu öğrencilerimize anlatılmalı ve öğretilmelidir.

Adalet mülkün temelidir. Bu da sağlam bir hukuk sistemi ve sağlıklı yargı ile sağlanabilir. Kanun Tasarı ve Teklifleri üzerinde yeterince ve titizlikle çalışılmalıdır.

Kanunların yazım sürecine bürokrasi, sivil toplum ve muhalefetin etkin katılımı sağlanmalı, aceleci ve torbacı zihniyetten uzaklaşılmalıdır.

Devlet yapılanmasında en önemli unsur kuşkusuz insandır. Hangi mevzuatı yaparsanız yapın bu mevzuat insanla uygulanacaktır. Genç ve dinamik bir nüfusa sahip olmanın avantajlarını da kullanabilmek için insanlarımızı iyi yetiştirmeli ve gençlerimizi başkalarının devşirmesine izin vermeyecek bir bilince kavuşturmalıyız. Unutulmamalıdır ki tarihimiz boyunca Türk Devlet Sisteminde sınıf ayrımı yoktur. Türk tarihinde fırsat eşitliği her zaman olmuştur. Bu sistemin de bozulmaması elzemdir.

GATA, Askeri Liseler ve Harp Akademilerinin kapatılması çözüm değildir. Eksikliklerin giderilerek kendi kurumlarına kalifiye eleman yetiştiren bu eğitim kurumları tekrar devreye sokulmalıdır.

Devlet KYK başta olmak üzere elindeki tüm sorumlu kurumları harekete geçirerek eğitim gören yavrularımızın barınma başta olmak üzere standart ihtiyaçlarını karşılayacak adımlar atmalıdır.

Bütün terör örgütlerinin ciddi mali kaynaklar kullandıkları gerçeğinden hareketle terör örgütlerinin para hareketlerinin en iyi şekilde takip edilmesini sağlayacak bir sistemin oturtulması gerekmektedir. Para muslukları kesilen hiçbir örgütün faaliyetlerine devam etmesi mümkün değildir. Bugüne kadarki tecrübelerimiz MASAK ‘ın bu işi yapmada yeterli olamadığı yönündedir. MASAK ‘ın da bu işi yapabilecek bir yapıya kavuşturulması önemlidir.